View allAll Photos Tagged usergenerated
İlk bakışta harika, son tahlilde şahane. Cennetin başkent yerlilerinin soyundan mı geliyor? Nedir bu kadife geometri, abidevi zarafet? Grimm Biraderler onu tanısalardı, Pamuk Prenses masalındaki cüce sayısını 7 milyona çıkarırlardı! Cennetten yeni mahsul üzüm göndermişler altın tepside sanki. Seni gören melekler tribünlerde kanat çırparak alkışlıyorlardır. Cennete yağan yağmurun parıltısından yoğrulmuş dudaklar. Cennette kullanılan kimyasallara bandırılmış dilber, tam da Lokman Hekim'in "Ye" dediği türden bir fıstıktı.
Birbirimizin kalbine kuşlar gibi yuva kuralım Şifa. Senin zarafetine, letafetine, nezahetine meftunum Şifa. Söyle bana, dudakların nasıl böyle yakut hareleriyle birbirini aydınlatıyor? Vücudunun ganimetleri yeni bir cihan harbi başlatır. Mevlana Rumi "Aklın kafesi kırıldı mı, kuşların her biri başka bir yöne uçar" mı demiş? Sen, Mevlana'yı benden daha doğru anlamışsın Şifa. Ben de ikinizi daha doğru anlamaya bakacağım. Aşkından keçileri kaçıracağım; tımarhaneye adımı verecekler; bahçeye heykelim dikilecek; bir dokunsan canlanıp dile gelir, şarkılar söyleyerek mayın tarlalarına koşarım Şifa ...
Hayatı bir ceza şeklinde yaşayanlar, her fırsatta suç işleyerek durumu dengelemeye çalışır.
Second Life' da saniyeyle, dakikayla ölçülmeyen, jölemsi bir şeydi zaman. Deniz, toprak ve güneşin cilveleşmesine yüklenen anlamdan doğan bir fikir. Derin bir reçine göledinde çırpınan robot gibiyim.
Bazen hayat Ahmet Kaya klibine dönüşür. Boynu bükük adamlar dalgın dururlar. Sakallar uzamış, moraller bozuk. Siste bir kadın yürür. Işıklar içinde bir küçük çocuk. Hava hep yağmurludur, ortalık çamur. Etrafta ateş yanar. Birkaç araba vınlar. Gölgeler tehlike sinyali yayar. Klibin merkezinde hep yorgun demokratlar...
Hani ülkede kaçak yaşayan, kimsesiz, su katılmamış bir alkolik; üç kuruş fazla kazanabilmek için, çalıştığı dükkanın camlarını sabahın köründe silerken; bir tsunami dalgası binayı yerle yeksan edince, ecelin zifiri ablukası altında kalır ya. . . İşte öyle katışıksız bir hüsrana gark oldum..
Delilerin fırsat anlayışı farklıdır. Sıradan insanların kalbine aşk oku fırlatan Eros, benim beynime kimyasal bomba attı.
İnsanı yaşatan yalanlar ile öldüren gerçekler arasında mekik dokursun. Ruhunun en yağlı müşterisi olan şeytanla pazarlık bitmez. Hilesiz bir sahteliğe, anlaşma sağlayan yalana, teselli getiren dalavereye müptelasındır. Halüsinasyon diyarında blöf yapmadan adım atamazsın. Yüzmeyi bu günah bataklığında öğreneceksin. Vesvesenin buharında pişeceksin. Tek bir kural var aslında: Ne kadar kazanırsan kazan, sonunda herkes gibi kaybedeceksin.
Flört niteliğinde bir konuşmanın %60'ı lagalugadır. % 20'si zırva, % 12'si yalan. Yalnızca % 8'i doğrudur. Gene de bana inanmalısın... Bu dünya 5 oktilyon 974 septilyon 420 seksilyon gramdır. Benim kalbim ise sadece 350 gram. Fakat aşk metreyle, kiloyla ölçülmez, haksız mıyım ?
Çelişki seni öldürür. Çelişki işkencedir. Çelişki buz tutmuş bir göldür. Çelişki buz tutmuş gölün çatladığı andır. Çelişki, göldeki çatlağa saplanıp donmaya başlamandır. Çelişki, yardım istemek için açtığın ağzına dolan sudur.
Kendi başına doğuran mucizelerin kadını Kibele dönemi biteli çok oluyor. Spermlerin marifetini anlayan erkeğin çağındayız. Boyundan büyük aleti olan bereket tanrısı Priapos’un kullarının çağı! Bu çağda aşk, sahibini zayıflatır. Bu çağda savaşları, kaybedecek kadını olmayanlar kazanır.
Your smile ignites a flame within my heart,
A fire that never seems to part.
You are my sun in life's dark skies,
My shining star that never dies.
With every breath, I feel your grace,
A gentle touch that time can't erase.
You are my heart and soul, my love,
The missing piece that fits like a glove.
I cherish every moment by your side,
In your embrace, I feel alive.
You are my forever, my always,
The one who holds the key to my heart's passages.
I love you now, tomorrow, and always,
Forever bound, in life's endless days.
Üslubunuzu ve yöntemlerinizi sorgulamak bana düşmez ama gerçekten insanları cayır cayır yakıyor musunuz? Sizi, ölümden sonra dirilişi, melekleri, peygamberlerin mucizelerini. .. kısacası insanı mümin katına yükselten önermeleri, bir hipotezin parçaları olarak düşündüğümde, tablodaki yegane somut veri kıyamet. Sanırım, zihnimin çarklarına, umutsuzluğun yağı bulaşmış. İnsanların size iman etmesi, cidden önemli mi? İtaat ve teslimiyet talebiniz, ilahi azametinizle çelişmiyor mu? Katliamlar, tabii felaketler, işgaller, hastalıklar, kazalar, terör ve daha bin türlü kaynaktan doğan acılar sizin katınızda kafirleri cehenneme hazırlayan egzersizlerden mi ibaret? Çağlar boyunca bizim iliklerimizi kavuran gerçeklik, sizin zaman dışı bölgede tasarladığınız bir imge serisi mi? Malum, ben özgür irade diye bir şey olmadığı düşüncesindeyim. Gelgelelim, kadere inanma avantajına da sahip değilim. Beşeri akla ve ahlaka da hiç itimadım yok.
Bir kitap okumuştum. Adını hatırlamıyorum. İçinde bir domino teorisi vardı. Domino taşlarını bilirsin. Önce özenle dizilirler sonra tek bir fiskeyle hepsi teker teker yıkılır. Ancak romandaki hikayede domino taşlarından oluşmuş zincirin iki tarafına da aynı anda dokunuluyor. Ve zincir aynı anda iki taraftan yıkılmaya başlıyor. Zincirdeki domino taşı sayısı tek. İki uçtan birbirini yıkarak ilerleyen taşlar tam ortadaki taşın iki yanına da aynı anda çarpıyor. Ortadaki taş aynı anda, aynı güçte iki darbeyi, iki tarafından aldığı için ayakta kalıyor. Bütün yıkılmış taşların arasında tek başına duruyor. Domino taşlarından oluşmuş zincirin bir ucu geçmiş, diğer ucu gelecek. Yıkılıyorlar teker teker ve şimdi ki zaman kalıyor ayakta. Geçmiş ve gelecek sıkıştırdığı için, ayakta kalan sadece şu an. Şimdiki zamana mahkum olmuş insanlar. Hareket edemeyen o domino taşı gibi felç geçirmiş insanlar. Geçmiş, anılarla zihnimde, gelecekse tahminlerimle zihnimde. Hepsi acı dolu. Hepsinde kırılan hayaller var. Her saniye içimde hissettiğim geçmiş, şimdiki zaman ve gelecekle dolu aklımla donup kaldığımı görüyorum. Bütün heykeller gibi ben de sadece zaman içinde hareket ediyorum. Yani yaşlanıyorum. Elimden başka bir şey gelmiyor. Tabiî her anın içinde üç zamanında yaşayarak yaşlanıyorum ve bu beni delirtiyor. İnsanın üç zamanlı bir canlı olmasından nefret ediyorum. Aynı anda geri, park ve ileriye takılmış otomatik vitesli bir arabanın motoru ne gürültü çıkarabilirse, bin katını ben her saniye aklımda duyuyorum. Gelecek, geçmişin merhametine kalmıştır ve insan, ikisinin arasında bir kurbandır.
Örselenirken koynunda kördüğümlere bağlandığım, Yaslanırken aydınlığına düşlerime yol aradığım. Düş yorgunu bu yerde, var mı yolumun kesilen damarına gözlerinin mendilini saranın. Ela gözlü esmer kadın gidiyorum işte. Varmı yüreğimin bahar sokağında yüreğinizi gezdirdiğim günleri hatırlayanım. Elveda efkarıma hicazkar çalan kemancı, çal haydi çal keşmekeş bulutlara, sise, dumana, aldırmadan. Çal korkmadan fasılasız sabaha kadar durmadan. Çığlıklar iki yakamda kalsın, kalacak gidiyorum işte. Ellerimi iki yakasında bırakarak yüreğinin kabuğunda yaşayanların. Oy benim dilidar olmuş göz yaşları sahipsiz gözlerim, prangalarını kırmış, katarından kopmuş yaralı bir kuş gibi özgürüm şimdi, Elveda Gidiyorum İşte.
Tanıklık ettiğim dünya şiddet kullanılarak yönetiliyordu. Ancak kimse bunu itiraf etmiyordu. Hatta şiddet kelimesi bile gömülmüştü. Onun yerine başka bir kelime kullanılıyordu: para. Çok daha nazik. Çok daha yasal. Çok daha ahlaki. Çağdaş uygarlıkta şiddetin anlamı paraydı.
Peri ve şan kelimeleri bir araya gelir, bu topraklarda perişan adlı kızlar yaşar. Bu corafya’da kızlar, kadın doğar. Ecellerinden önce ölürler. ilk yemeği anasının memesinden gelen ve yediği çanağa tükürmekte sakınca görmeyen erkek, o kadar çok kadın gömer ki toprak bile dişidir. Bu yüzden toprak ana diye bilinir. Perilerin şanı buradan gelir. Diri diri gömüle gömüle toprağı bile kadın yapmışlardır. Bu yüzden verimsiz ve çoraktır. Buna da, kadının intikamı denir.
Romantik bir ekinoks. Bir adamı, erkek olduğuna şükrettirecek türden bir kadın. Sesi öyle harika ki, cehennemde konser verse, dinlemeye seve seve giderdim! Gözleri, kuyudan yeni çekilmiş zemzem kadar manalı ve berrak. O gözlere bakmak, kainatın penceresinden paralel evrenin bahçesini seyretmek gibi. İçimde melekler çiçekleri suluyor sanki. Saçları, köpürtülmüş zambak demeti. Böylesine güzel olabilmek için, tabiat kanunlarındaki boşluklardan faydalanmış besbelli. Yuvarlak hatları, evrimin altın halkalarından müteşekkil. Asırlar boyunca, atalarının nesilden
nesle geçen sexiliği, onda son şeklini bulmuş. Cidden ateşli, ayaklarını soksa Atlas Okyanusu'nu kaplıcaya çevirir. Dudakları meyve aromalı. Dünyanın en fotojenik insanısınız Şifa sultan. Üstelik, tüm fotoğraflarınızdan daha güzelsiniz..
Kalplerimizi değiş tokuş etmişiz gibi. .. Bana her saniye seni düşündüren bir çarpıntıyla yaşıyorum. Senden uzak kalmak, çölü tekerlekli sandalyeyle geçmekten farksız. İçimde bir matbaa makinası çalışıyor adeta. Hasret gazetesi sürekli yeniden basılıyor. Dışarıda yapraklar, senin fotoğrafların gibi uçuşuyor. İzmir'i senin parfümünle mi yıkamışlar? güzel kokuları, kremleri çok sevdiğini bildiğim için mi? bana sürekli seni anımsatıyor? Ellerimde, ellerinin gölgesi var, eldiven gibi. Senin kalbin Şifa, şimdiye dek saklandığım en iyi adres. Kirpiklerin kopkoyu, nakışlı, derin çerçeveler. O kirpikler her kırpıştığında gönlümün tozunu talaşını süpürüyor. Gözlerin, baktığım en berrak aynalar. Kendimi bulmak için, gözlerini arıyorum hep. Louis Aragon şiirinde "Mutlu aşk yoktur" der ya, Felsefeci Andre Comte'de "Aşksız da mutluluk yoktur" diyor. Bence sensiz ne şiirin bir tesiri olur, ne felsefede zerre kadar vitamin kalır Şifa. Bana sorsalar, aşkı, "Kemale ermek için başvurulan bir hile" diye tanımlardım. Fakat şimdi, kalbim, Plüton'un yörüngesindeki çaydanlık gibi, senin çevrende fokurdayarak fırıl fırıl dönüyor. Senden bir haber, bir sinyal gelince; vücudumda serotonin, dopamin, adrenalin, endorfin şelaleleri çağıldıyor. insanların dudak izleri de parmak izleri gibi birbirinden farklıdır. İkimizin de dudak izleri birbirinin aynı oluncaya dek öpüyorum seni Şifa.
Pirenseslerin doğal lideri Şifa sultan.. Sen İstanbulda gülümsediğinde İzmir aydınlanıyor.. Sırrın nedir ey dilber-i şahane? Yüzün nasıl böyle Michelangelo'nun soyup yonttuğu bir elma gibi ? dişlerin Arsen lupen'in hayalindeki müchevher koleksiyonu.. Konuşurken sana melekler back vokal mi yapıyor? kahvaltıda cennetdeki tavukların yumurtalarını haşlayıp içindeki sarıyı mı yiyorsun, ellerin minyatür kanatlara benziyor... Bir gülüşle Klimanjaro’nun karlarını eritirsin. Yıldızların voltajı yükselir bir bakışınla. Zombileri normale döndürürsün, tekrar takım elbise giyip işe giderler. Beynim, bilinçaltım, kalbim sürekli bana senin reklamını yapıyor. Kendimi meşhur Sevmek Zamanı filminin komedi versiyonunda gibi hissediyorum. Saatlerce fotoğrafına bakıyorum sevgilim. Fotoğrafın, güzel sanatlar müzesinin lobisinde sergilenmeli. Senin tebessümünü Mona Lisa görse, suratı asılır... bu gün yine deliler gibi aşık uyandım sana..
Hayat her bölümünde ayrı bir hikayenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdir.
You will fall in love with this graceful Bookcase. This library took over a week to create, we are excited to share it with you! 100% Original Mesh Materials used! This stunning design is perfect for any space, whether it's your living room or office. It features a beautiful mesh pattern and will be the talk of the town! This bookcase with the is a wonderful way to add some glamor in your home. The design is perfect for any room and can be used in the office or bedroom as decoration. There are about 39 books in the library, you can also customize this library as you want. give it a place on your bookshelf or put it as a part of your furniture. It's up to you! Please review the demo before spending your hard-earned lindens on the product. Thank you for your interest as KB Design.
-------------------------------------------------------------------------------------
â–² M Y B L O G
â–² Y O U T U B E
â–² F A C E B O O K
â–² KB Photography & Art Studio
â–ºYou can examine the products better by watching the product promotion video.
â–º100% Original Mesh - Materials used!
â–º Please do not hesitate if you have any questions.
â–º And please do not withhold your valuable comments from me.
â–º Thanks for visiting my market.
â–º The 18 terrain effects differ in size.
(✓) Modified
(✓) Copy
(X) Transfer
The most mentioned brands in user-generated content.
1. Google
2. Yahoo
3. Apple
4. Sony
5. Disney
6. Nintendo
7. eBay
8. Ford
9. Microsoft
10. Canon
www.immediatefuture.co.uk/the-top-brands-in-social-media-...
Bilim insanları biraz daha çalışıp, senin gülüşünden enerji elde ederek Türkiye'yi komple aydınlatabilirler Şifa. Doğal, çevre dostu, temiz enerji. Teknoloji ilerlesin, tebessümünü depolayıp tankerlerle Çin'e ihraç etmeliler. Bir kahkahanla uzaya roket fırlatabilirler mesela. Parmakların flüt seti gibi Şifa. Bahse girerim, ellerini ağzına götürüp, Bach'ın flüt sonatlarını çalabilirsin. Çizgi filmlerdeki göller kadar berrak gözlerinde renkli balıklar düğün yapıyor. Burnun, anaokulu bahçesindeki minyatür kaydırak. Dudakların, reçele batırılmış cam bilyeler sanki. Masallardaki saray şömineleri gibi sıcaksın Şifa. Halife kılıcı, kasideler kadar sıcaksın. Eminim, sen parkta yürürken kuğular sana doğru yüzüyor, sincaplar sana koşuyorlardır. Söyle bana lütfen, seni karşıma çıkardığı için hangi meleğe teşekkür etmeliyim? İslam'da Eros'un muadili bir aşk meleği var mı, yoksa her işi Cebrail tek başına mı yapıyor? Bizimle de o mu ilgileniyordu? Nefes almak seni çok güzelleştiriyor Şifa. Egeye doğru üfleyerek son bir öpücük gönder Şifa, sevaptır.
A shop in Tahrir Square is spray painted with the word facebook.
Egyptian people, even simple people really appreciated the youth who used facebook to drive their revolution.
An anti-government demonstrator holds a sign during clashes on February 3, 2011 in Cairo, Egypt. Initial protests against the government were organized on internet social media. The Egyptian army positioned tanks between the protesters during a second day of violent skirmishes in and around Tahrir Square in Cairo. (Photo by John Moore/Getty Images)
Chinatown in the near cyberpunk future: DYSTOPIA (user-generated cinema). Enter the filmmaking experience: www.create-dystopia.org!
A fence is spray painted with the word Facebook in Tahrir Square on February 4, 2011 in Cairo, Egypt. Anti-government protesters have called today 'The day of departure'. Thousands have again gathered in Tahrir Square calling for Egyptian President Hosni Mubarak to step down.
A shop in Tahrir Square is spray painted with the word Twitter after the government shut off internet access on February 4, 2011 in Cairo, Egypt. Anti-government protesters have called today 'The day of departure'. Thousands have again gathered in Tahrir Square calling for Egyptian President Hosni Mubarak to step down. (Photo by Peter Macdiarmid/Getty Images)
Group photo with Dr. Yehia, Erica Hargreave, Dave and Deb , Audrey Scott and Daniel O2, Jen Pollack Bianco & Jan Polatschek.
Interact Egypt Twitter Account
Chinatown the cyberpunk film DYSTOPIA (user-generated cinema). Enter the filmmaking experience: www.create-dystopia.org!