View allAll Photos Tagged kutlama
Cumhuriyet Bayramı kutlamaları-Tünel-İstiklâl Caddesi-29 Ekim 2013.
National Day Observation by the people-İstiklal Street-İstanbul-Turkey- October 29th, 2013.
Halk yürüyüş için toplanıyor. Polis halkın İstiklâl Caddesi boyunca Taksim Meydanı'na yürüyerek Cumhûriyet Bayramını kutlamasına izin vermiyor.
Police is not allowing people to march through a main street up to Taksim Square to fecilitate the National Day which is a constitutional right.
Canon E.O.S. 6D / 70-200 mm. 2,8 U.S.M. L. / I.S.O. : 640 / f:5,6 / 1/250 sn. / Odak uzaklığı (focal length) 70 mm. / Poz telâfisi (Exposure compensation) : 0 / Elde çekilmiştir (hand hold).
Flickr :
www.flickr.com/photos/79013505@N08/
Facebook :
www.facebook.com/pages/Ziya-%C5%9Eefik-Atun-Foto%C4%9Fraf...
Instagram :
Foto Hug :
She Past Away - Asimilasyon
Right-click link. Select "Open in New Window
www.youtube.com/watch?v=5OsETaZhBzE
+
She Past Away - Kasvetli Kutlama
universal night sky in istanbul after a breathtaking fireworks show. 29th of october 1923 is the day türkiye has gained independence from occupying imperialist powers and established a republic after ottoman empire. so it is celebrated with enthusiasm every year by all turkish people. why not? it was the first victory against imperialism.
Ayasofya'nın bulunduğu yerde daha önce de aynı adı taşıyan iki kilise yapılmış,
ancak bunlar yangın nedeniyle yok olmuşlardır.
İmparator İustinianos, Roma İmparatorluğunu'nun eski siyasal bütünlüğünü sağlamaya çalışırken, bu iddialı planlarına uygun şekilde, görülmemiş büyüklükte bir kilise yaptırmaya girişti. Matematikçi Tralles'li Anthemius ve geometri bilgini Miletus'lu İsidoros'u kilisenin mimarı olarak görevlendirdi. Tamamlandıktan kısa süre sonra bir kısmı depremde çöken kilise, destek duvarları ve onarımlarla eski haline getirildi.
yapımı süresince, imparatorluğun dört bir yanından esirler getirtildi ve inşasında 100 ustanın emrinde, 10.000 işçi çalıştı. Binanı dış görünüşünden çok, içinin etkileyiciğine önem verilmiştir. Yüzölçümü 7570 m.kare, uzunluğu 100 metreyi geçer.imparatorların taç giyme törenleri, zafer kutlamaları hep burada gerçekleşmiştir.1204'te, Dördüncü Haçlı Seferleri sırasında da büyük bir yağmaya sahne olmuştur.
fatihin kenti fethinden sonra Mimar Sinan, restorasyonunun yapılmasıyla görevlendirildi. Minare, mihrap, minber gibi İslami elementler eklenerek camiye çevrildi, Allah, Muhammed, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan ve Hüseyin levhaları asıldı, resimlerin ve moziklerin üzerine çekilen badana koruyucu işlev gördü. 916 yıl boyunca kilise olarak kullanılan Ayasofya, 481 yıl boyunca da cami olarak kullanıldı ve 1935 yılında, bazı Müslümanların cami ve Ortodoksların kilise olarak kullanılmasını isemelerine rağmen, Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle müzeye çevrildi.
PKK guerrillas on qandil mountain amazing photo lashaxi qandel bnari gundi endze chiyay kurtak komtan pshdar abdulah ocelan murad qaraiylan گهریلاکانی،پهکهکه،لهچیای،قهندیل،نهورۆزی،2013،بناری،حزبالعمالالكردستانيوحزب،على،قنديل،الجبل،قندیل،کوه،شگفتانگیز،عکسDağNevruz kutlama 2013 Kandil gerillalarنوروز،الاحتفال،nowruz Feier
Republic Day celebrations attended by Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak and Kâzım Özalp in Ankara, 1927
#SALTResearch, Said Bey Archive
Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve Kâzım Özalp'ın katılımıyla 1927’de Ankara’da gerçekleşen Cumhuriyet Bayramı kutlamaları
#SALTAraştırma, Said Bey Arşivi
Repository: SALT Research
Rights Info: This material can be used under Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International (CC BY-NC-ND 4.0) license.
Fatih Sultan Mehmet (Sultan II Mehmet) Türbesi (Fatih) İstanbul ili Fatih ilçesinde, Fatih Camisi’nin Kıble avlusunda bulunan ilk türbe Fatih Sultan Mehmed’in ölümünden sonra yapılmıştır Yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bu türbe 1766 depreminde cami ile birlikte yıkılmıştır Cami ve türbeyi Sultan III Mustafa (1757–1774) devrin barok üslupta, geniş saçaklı ve revaklı olarak Mimar Mehmed Tahir Ağa’ya 1766 yılında yeniden yaptırmıştır Hüseyin Ayvansarayi’nin belirttiğine göre türbenin ikinci kez yapımına 6 Aralık 1766’da başlanmış ve 27 Nisan 1767 yılında tamamlanmıştır Buna göre türbe 4 ay 22 günde tamamlanmıştır Cami ise 1771 yılında tamamlanmıştır Cami öncekinden daha genişletilmiş bu arada Fatih Sultan Mehmed’in gömülü olduğu bölümün mihrap altında kaldığı, türbeden mihrap altındaki asıl türbeye uzanan bir dehliz bulunduğu ve bugünkü türbenin ise sembolik olarak yapıldığı iddia edilmiştir
Türbe 1782 Cibali yangınında içerisindeki eşyaları ve sandukası ile birlikte yanmıştır Bunun üzerine Sultan I Abdülhamid (1774–1789) türbeyi yeniden onartmıştır Yanan sanduka yenilenmiş, kapı söveleri üzerine de bu onarımı belirten 1784 tarihli bir kitabe yerleştirilmiştir
Kitabe:
“Cenab-ı Hazret-i Abdülhamid Han kaldırıp tekrir
Bu pûr nur merkade bû âyeti vazetti ibret gir h1199”
Türbe Sultan Abdülaizi döneminde bir kez daha onarılmış, içerisine altın varaklı nakışlar ve sürme pencereler yapılmıştır Meşrutiyet döneminde Sultan V Mehmed Reşat (1909–1918) türbenin iç bezemelerini, kalem işlerini bir İtalyan dekoratöre yeniden yaptırmıştır Bundan sonra İstanbul’un 500 Fetih Yıldönümü Kutlamaları sırasında 1953 yılında, sonra da 2004 yılında yeniden onarılmıştır
Türbe kesme taştan, 1135 m çapında bir daire çevresinde on kenarlı bir plana sahip olup, cephesi tamamen mermer kaplıdır Üzeri kubbe ile örtülmüştür Giriş kısmında kapı üzerinde Barok üslupta çok sık kullanılan dalgalı, ahşap bir saçaklık iki sütun üzerine yerleştirilmiştir Bu sütunlar yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır Sütunların yüksek kaideleri ile köşelerinde yaprak motifleri bulunan başlıkları vardır Revakın arkasındaki iki renkli mermerden örülmüş kemerin üzerine de bir Besmele yazılmıştır Zengin dekorasyonlu bu revaktan sonra camekânlı bir bölüme girilmektedir Buradaki kapının üzerine Ankebut suresinden alınmış olan ve mealen her canlı ölümü tadacaktır anlamında sözler yazılmıştır Türbenin üzerini örten kubbe yarım daire kenarlara ve pencereler arasındaki ayaklara dayanmaktadır
Türbenin içerisi, kubbe ve duvarlar XIX yüzyılın sonlarına ait kalem işleri ile bezenmiştir Burada Rumiler, palmet ve lotus motifleri de görülmektedir Pencerenin üzerine gelen yere de pano halinde Hattat Abdülfettah Efendi’nin yazdığı Fetih suresinin ilk beş ayeti celi-sülüs ile yazılmıştır Pandantiflere de İsm-i Celâl, İsm-i Nebî, Cihar-yar Güzin, Sa’d ve Sait isimleri madalyonlar içerisine yerleştirilmiştir Bunların çevresi Rumilerle bezenmiştir Türbe girişinin sağındaki levhaya Abdülhak Hamid Tarhan’ın “Merkad-ı Fatih’i Ziyaret” isimli şiiri yazılıdır
Fatih Sultan Mehmed’in sandukasının etrafı gümüş bir çerçeve içerisine alınmıştır Sanduka sim işlemeli bir puşide ile örtülmüştür Baş ve ayakucuna gümüşten birer şamdan yerleştirilmiş, kubbeye büyük bir avize asılmış, pencereler de hakiki kadife perdelerle örtülmüştür Türbe içerisinde Fatih Sultan Mehmed’in dışında başka bir mezar bulunmamaktadır
Türbe günümüzde İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, 1953 yılından bu yana ziyarete açıktır
Kabotaj Bayramından
Kabotaj yabancı bir terim. Bir ülkenin kıyıları boyunca, iskele ve limanları arasında gemi işletme işi olarak tanımlanıyor. Tam olarak Kabotaj, egemen bir devletin kıyıları ve karasuları ile göl ve akarsularında yürüttüğü tüm denizcilik faaliyetlerinin kendi tekelinde icra edilmesi demektir.
Devletlerin kabotaj hakkını sadece kendi vatandaşlarına açması ve yabancılara yasaklaması işini egemenlik hakkı olarak kullanması kadar doğal şey yok. Osmanlı döneminde devlet önce saçma bir yardım isteğiyle fransızlara bu ayrıcalığı vermiş. Sonra adam gibi fen takibi yapmadığı için savaşlarda yenilmeye başlamış ve bu işletme haklarını yabancı devletlerin insanlarına devretmeye başlamış. Venediklisi ayrı, Cenevizi yani Cenovalısı ayrı olmak üzere İtalyanlar söz sahibi olmuş derken İstanbul ve İzmir gibi büyük sehirlerdeki şehir içi trafiği bile kapitülasyonlar sebebiyle yabancıların elindeydi. 1 Temmuz 1926 günü yürürlüğe giren 815 sayılı Kabotaj kanunu ile yabancıların Türk denizciliği üzerindeki tahakkümü bıçak gibi kesildi ve böylece yüzyıllarca denizden uzaklaştırılan Türk halkı kabotaj kanunu ile denizlerine geri dönebilmenin kapısını araladı.
Atatürk, Lozan zaferinin bu en önemli başarısını 1 Temmuz 1926 tarihini aynı zamanda Denizcilik ve Kabotaj Bayramı yaparak taçlandırdı.
Her yıl 1 Temmuz günü Milli bayram olarak kutlanan bu egemenlik kanununun Karabiga kutlamalarında da çeşitli etkinlikler yapılıyor. O etkinliklere katılan yalken okulu takımın laser tabir edilen tekne ile yaptığı gösterilerden bir anı.
Nikon D300S,AF-S Nikkor 18-200mm f:3.5-5.6 VRII IF-ED
İstanbul'un Fethinin 558.yıldönümü kutlamalarından görünümler
Sinan Doğan İletişim
Mail: foto.sinandogan[at]gmail.com
Republic Day - Cumhuriyet Bayramı
Salacak, Üsküdar District, Istanbul, TR
SUGRAPHIC ~ Always Under The Light of Your Love ...
Sanatın Ustaları ~ Masters of Art ~ One 1stanbul Photo Album - Candidate Photos
ISTANBUL 2024 Summer Olympics and Paralympics for Peace on Earth..
DÜNYADA BARIŞ için ISTANBUL 2024 Yaz Olimpiyatları ve Paralimpiksleri..!
İlk İdman Bayramı, Millî Olimpiyat Komitesi'nin kurucusu, siyasetçi ve beden eğitimi öğretmeni Selim Sırrı (Tarcan) Bey'in girişimiyle 29 Nisan 1916'da, Kadıköy'deki İttihad Spor Kulübü'nün çayırında düzenlendi. 1917'deki kutlamaların ardından 1928'e dek kesintiye uğradı. Sonraki on yılda, Okullar Bayramı ve Jimnastik Şenlikleri gibi değişen adlarla gerçekleştirildi. Atatürk'ün Samsun'a çıktığı 19 Mayıs tarihi, 1938'de Gençlik ve Spor Bayramı ilan edildi; 1981'deyse adına "Atatürk'ü Anma" ifadesi eklendi.
Kaynak: Özbay Güven, "Osmanlı'dan Cumhuriyete Gençlik ve Spor Bayramları", "Toplumsal Tarih", Sayı: 65, Mayıs 1999
İnönü Stadyumu'nda 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları
Fotoğraf: M. Erem Çalıkoğlu
#SALTAraştırma, M. Erem Çalıkoğlu Arşivi
Repository: SALT Research
Rights Info: This material can be used under Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International (CC BY-NC-ND 4.0) license.
Asıl adı İsmail Enver'dir. İstanbul Divanyolu'nda doğdu, Doğumu ile ilgili olarak Türkçe ve Almanca otobiyografilerinde farklı tarihler verilmektedir (23 Kasım 1881 Çarşamba, 6 Aralık 1882 Çarşamba). Ailesi Manastırlı olup babası, önceleri Nâfıa Nezâreti fen memurluğu yapan, daha sonra surre emini olan sivil paşalık rütbesine yükselen Ahmed Bey, annesi Ayşe Hanım'dır. Küçük yaşta gösterdiği aşın İstek sebebiyle henüz üç yaşında iken ibtidâi mektebine kaydedildi. Ardından Fâtih Mekteb-i İbtidâisi'ne girdi. Bu okulun ikinci sınıfında iken babasının Manastır vilâyeti Nâfia fen memurluğuna tayini üzerine öğrenimine bu şehirde devam ettikten sonra yine aynı yerde askeri rüşdiye ve askerî idadi tahsilini tamamlayarak Mekteb-i Harbiyye-i Şâhâne'ye girdi. Daha o sıralarda, yüksek okullarda yaygın olan II. Abdülhamid aleyhten propagandadan etkilendiği otobiyografisinden anlaşılan Enver Bey, Mekteb-i Harbiyye-i Şâhâne'yi dokuzuncu olarak bitirip erkânı harp sınıfı için ayrılan kırk beş kişilik kontenjan içerisine girmeyi başardı.
Erkânıharp eğitimi sırasında bir defa Yıldız Sarayına götürülerek sorgulandıysa da hüküm giymedi. Ancak bu dönemdeki İttihat ve Terakki Cemiyeti faaliyetlerine katılmadığı kesindir. Sınıf ikincisi olarak okuldan mezun olduktan sonra 1903 yılı Ocak ayında erkânıharp yüzbaşısı rütbesiyle Manastır'daki 13. Seyyar Topçu Alayı'na tayin edildi. Bu esnada Bulgar çetelerinin takip ve tenkili için yapılan harekâta katıldı, 1903 yılı Eylülünde Koçana'da bulunan 20. Piyade Alayı'nın birinci bölüğüne nakledildi. Nisan 1904 tarihinde Üsküp'teki 16, Süvari Alayı'nda görevlendirildi. Aynı yılın Ekim ayında İştip'teki alaya giren Enver Bey iki ay sona "sunûf-i muhtelife" hizmetini tamamlayarak Manastır'daki karargâhına geri döndü. Burada erkânıharp dairesinin birinci ve ikinci şubelerinde yirmi sekiz gün çalıştı. Ardından Manastır Mıntıka-i Askeriyyesİ Ohri ve Kırçova mıntıkaları müfettişliğine tayin edildi. 7 Mart 1905'te kolağası oldu. Bu görev sırasında Bulgar, Rum ve Arnavut çetelerine karşı girişilen askerî harekâtta üstün başarılar gösterdiğinden dördüncü ve üçüncü Mecidi, dördüncü Osmani nişanlan ve altın liyakat madalyası ile ödüllendirildi: 13 Eylül 1906 tarihinde binbaşılığa yükseltildi. Bulgar çeteleri-ne karşı yürüttüğü faaliyet onun üzerinde Milliyetçilik fikirlerinin etkili olmasında rol oynadı. Bu ay içinde Selanik'te kurulan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'ne on ikinci üye olarak katıldı. Manastır'a dönüşünde cemiyetin buradaki teşkilatım kurma faaliyetinde bulundu. Bu faaliyetleri, Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ile merkezi Paris'te olan Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti'nin birleşmesi ve ilk örgütün Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti Dahili Merkez-i Umumisi adını almasından sonra daha yoğun olarak sürdürdü. Terakki ve İttihat Cemiyeti tarafından başlatılan ihtilal girişimlerine katıldı. Faaliyetinin ihbar edilmesi üzerine İstanbul'a davet edildi. Ancak 24 Haziran 1908 akşamı dağa çıkarak ihtilalde öncü rol oynadı.
Tikveş'teki örgütlenme faaliyetinden sonra 21 Temmuz 1908'de Köprülü'ye geçen Enver Bey, 23 Temmuz 1908 tarihinde II Abdülhamid'in Meclis-i Mebusan'ı yeniden toplantıya çağıran iradesi sonrasında Selanik'e giderek bu şehirdeki kutlamalara katıldı. Dağa çıkan subaylar arasında en kıdemlisi olduğundan ve Kolağası Niyazi Bey ile beraber en önemli faaliyeti gerçekleştirdiğinden bir anda "kahraman-ı hürriyet" haline geldi ve bu tarihten itibaren yeniden Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti adını kullanmaya başlayan örgüt içindeki askeri kanadın önde gelen isimlerinden biri oldu. 23 Ağustos 1908'de Rumeli Vilayeti Müfettişliği refakatine verilen Enver Bey, 5 Mart 1909'da 5000 kuruş maaşla Berlin askeri ataşesi olarak görevlendirildi.
31 Mart Vak'ası üzerine geçici olarak yurda dönen Enver Bey İstanbul'da Hareket Ordu'-suna katıldıktan sonra tekrar Berlin'e gitti. 12 Ekim 1910 tarihinde Birinci ve İkinci Ordu manevralarında hakem olarak görev yapmak üzere yeniden İstanbul'a geldi ve kısa bir şiire sonra geri döndü. Mart 1911'de İstanbul'a gelen Enver Bey, 19 Mart 1911'de Makedonya'daki çete faaliyetlerine karşı alınacak tedbirleri denetlemek ve bu alanda rapor hazırlamak üzere bölgeye gitti. Enver Bey dolaştığı Selanik, Üsküp, Manastır, Köprülü ve Tikveş'te bir yandan çetelere karşı alınacak tedbirler üzerinde çalışırken öte yandan İttihat ve Terakki Cemiyeti ileri gelenleriyle görüştü. 11 Mayıs 1911 tarihinde İstanbul'a döndü. 15 Mayıs 1911'de Sultan Mehmed Reşad'ın yeğenlerinden Naciye Sultan ile nişanlandı. 27 Temmuz 1911'de Malisör isyanı sebebiyle İşkodra'da toplanan İkinci Kolordu'nun erkânıharp reisi olarak Trieste üzerinden İşkodra'ya gitmek üzere İstanbul'dan ayrıldı. 29 Temmuz'da ulaştığı İşkodra'da Malisör isyanının bastırılması, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Arnavut üyeleriyle olan meselelerinin hallinde önemli rol oynadı. Daha sonra Berlin'e geçtiyse de İtalyanlar'ın Trablusgarp'a saldırmaları üzerine yurda döndü.
3 Eylül 1911 tarihinde Selanik'te yapılan İttihat ve Terakki Cemiyeti merkez-i umumi toplantısında İtalyanlar'a karşı bir gerilla savaşı yürütmesi fikrini savunan Enver Bey bu görüşünü diğer örgüt üyelerine de kabul ettirdi. 8 Ekim 1911'de padişah ve hükümet yetkilileriyle görüştükten sonra İskenderiye'ye gitmek üzere 10 Ekim 1911'de İstanbul'dan ayrıldı. Mısır'da ileri gelen Arap liderleriyle çeşitli temaslar kurup 22 Ekim'de Bingazi'ye hareket etti. Çölü geçerek 8 Kasımda Tobruk'a ulaştı, l Aralık 1911 'de Aynülmansûr'da askeri karargahını kurdu. İtalyanlar'a karşı yapılan muharebe ve gerilla harekatında büyük başarılar elde etti. 24 Ocak 1912 tarihinde bu görevine ilaveten Bingazi mutaasarrıflığına tayin edildi. 10 Haziran 1912'de kaymakam oldu. Kasım 1912 sonlarında Balkan Savaşı'na katılmak üzere Bingazi'yi terkederek tebdili kıyafetle İskenderiye'ye, oradan de bir İtalyan gemisiyle Brindisi'ye gitti. Viyana üzerinden İstanbul'a dönen Enver Bey, l Ocak 1913'te Nazım Paşa ile görüştü. Harbiye nazırı ile Kamil Paşa'nın istifaya zorlanması ve yerine savaşa devam edecek bir hükümetin kurulması konusunda anlaşmaya vardı. Daha sonda bu fikri, Kamil Paşa'nın görevde kalmasını isteyen Sultan Mehmed Reşad'a da kabul ettirmeye ça-îıştı.
Enver Bey ile İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ileri gelenleri 23 Ocak 1913 tarihinde Bâ-biâli Baskını'nı gerçekleştirdiler. Enver Bey öncü rol oynadığı bu hükümet darbesinde Kamil Paşa'ya İstifanamesini imzalattı. Ardından padişahı ziyaret ederek Mahmud Şevket Paşa'nın sadarete getirilmesini sağladı. 12 Haziran 1913'de Mahmud Şevket Paşa'nın hallinden sonra ülke yönetimine fiilen el koyan İttihat ve Terakki içindeki askeri kadronun da lideri haline gelen Enver Bey, hayati kararların alınmasında etkili oldu. II Balkan Savaşı sırasında 22 Temmuz 1913'te Edirne'ye girişi toplum nezdindeki prestijini daha da artırdı. 15 Aralık 1913'de Miralay, 3 Ocak 1914'te Mirliva, aynı tarihte Ahmed İzzet Paşa'nın yerine Harbiye nazırı oldu.
8 Ocak 1914 tarihinde aynı zamanda Erkan-i Harbiye-i Umumiyye reisliği görevini üstlenen Enver Paşa yeni görevinde büyük bir gayretle, I. Balkan Savaş'nda bozguna uğrayan Osmanlı ordusunun yeniden düzenlenmesine çalıştı. II. Abdülhamid dönemin yaşlı paşalarının tamamına yakın bir kısmı emekli edildi ve genç subaylar orduda önemli göreve getirildi. Enver Paşa'nın mahiyetinde çalışmış olan İsmet İnönü ve Kazım Karabekir gibi subaylar onun bu çabalarının başarılı olduğunu kabul ederler. Enver Paşa'nın bu düzenlemesi bir anlamda Cumhuriyet'in kuruluşunda önemli rol oynayan a kadronun da Osmanlı ordu teşkilatında yükselmesini sağladı. Enver Paşa, Harbiye n sırasında "enverîye" adı verilen askeri ve aynı adla anılan, sesli, sessiz harflerin her harfinin ayrı yazılması ile uygulanan bir yazı gibi yenilikler yaptı. 5 Mart 1914 tarihim Naciye Sultan ile evlenen Enver Paşa, İttihat i Terakki Cemiyeti tarafından Almanya ile ittifak anlaşması sağlamak İçin girişimlerde bulunmak üzere görevlendirildi. Enver Paşa'nın ilk girişim ve teklifleri Alman İmparatorluğu'nun İstanbul Büyükelçisi Hans von Wangenheim tarafından reddedildi. Daha sonra Avusturya-Maceristan yetkililerin de baskıları ile Wangenheim'ın Şansölye Betmann Hollweg'in itirazlarına neden olan Kayser II. Wilhelm'in şahsi emriyle Ağustos 1914 tarihli ittifak anlaşması ile Genel kanaatin aksine, ittifak anlaşması Almanlar'dan gelmediği gibi bu alanda yanaşmamakta uzun süre direnen de Alman İmparatorluğu olmuştur. Dolayısıyla Enver Paşa'nın Osmanlı Devleti'ni bir oldu bitti sı cunda Almanlar'la ittifak anlaşması imzalat zorladığı tezi doğru değildir; ayrıca hiç bir büyük Avrupa devleti tarafından ittifaka ne dahil edilmeyen Osmanlı Devleti'nin Alman ittifakını sağlaması gerektiği konusunda İttihat ve Terakki liderlerinin tamamı aynı kaanati taşıyordu.
10 Ağustos 1914 günü Çanakkale önüne gelen Goeben ve Breslau buharlı Alman savaş gemileri peşlerindeki İngiliz gemilerinden kaçabilmek için giriş izni isteyince kendisiyle görüşen Kress von Kressenstein'in talebiyle Enver Paşa re'sen verdiği bir emirle gemilerin içeri alınmasını ve eğer takip etmek isterlerse İngiliz gemilerine ateş açılmasını emretti. Olayları yaşayan bazı subaylar, 22 Ekim 1914'de Enver Paşa'nın Amiral Souchon'a Karadeniz'deki Rus donanmasına saldırması için şifahi emir verdiğini iddia etmektedirler. Ancak bu konuda yazılı bir emir 25 Ekim 1914'te Enver Paşa tarafından amirale gönderilmişti. 29 Ekim 1914 günü Karadeniz'e manevra gerekçesiyle çıkan Osmanlı donanmasının Rus Çarlığı liman ve gemilerine saldırısı sonrasında Enver Paşa, müttefiklerine tazminat ödeyerek tarafsızlığın korunması fikrini savunan hükümet üyelerine karşı savaşa giriş tezinin en hararetli savunucusu oldu.
Savaşa girilmesinden sonra Enver Paşa Harbiye nazırı olarak askeri harekatın yönetimini de ele aldı. Ancak kendisinin tamamen bir Alman kuklası olup onların isteklerini yerine getirmeye çalıştığı şeklindeki görüşler doğru değildir. Bizzat Alman belgeleri, Enver Paşa'nın çeşitli hususlarda Alman askeri yetkilileriyle çatıştığını göstermektedir. Enver Paşa'nın I. Dünya savaşı sırasındaki fiili tek kumandası Kafkas cephesinde olmuştur. 14 Ekim 1918 tarihinde Talat Paşa kabinesinin istifası ile Enver Paşa'nın da Harbiye nazırlığı sona erdi ve 1-2 Kasım 1918'de İttihat ve Terakki'nin diğer yedi lideriyle birlikte Ülkeden ayrıldı.
Enver Paşa ülkeden ayrılmadan önce Sadrazam Ahmed İzzet Paşa'ya yazdığı mektupta kullandığı ifadeler, onun Azerbaycan'da müstakil bir Türk hükümeti kurmaya çalışacağı intibasını uyandırmaktaydı. Nitekim Kırım'da Berlin'e giden arkadaşlarından ayrılarak amcası Halil Paşa ve kardeşi Nuri Bey'in denetiminde bulunan Kafkasya'daki ordu birliklerine ulaşmak üzere oraya hareket etti. Ancak kayalara bindiren takanın batması sonucunda bunu gerçekleştiremediği gibi bölgedeki birliklerin etkisiz hale getirilerek kumanda heyetinin tutuklandığım öğrenince de Berlin'e gitmeye karar verdi. Nisan 1919'da Berlin'e gidip Babelsberg semtine yerleşti ve Almanya'da yeniden teşkilatlanmaya çalışan İttihat ve Terakki'nin faaliyetinde rol oynadı; ayrıca İngilizler'le de çeşitli pazarlıklarda bulundu, fakat bu alanda bir anlaşma sağlanamadı. Enver Paşa Talat Paşa ile birlikte 1919 Ağustos ayı sonunda Bolşevik liderlerinden Kari Radek'i tutuklu bulunduğu hücresinde ziyaret etti. Radek İttihat ve Terakki'nin bu iki liderini Moskova'ya davet etti. 10 Ekim 1919 tarihinde Mehmet Ali Sami takma adı ve Rusya'daki Türk Hilal'i Ahmar temsilcisi bir doktor kimliğiyle uçakla Berlin'den Moskova'ya hareket eden Enver Paşa, 13 Ekimde Königsberg'e ve 15 Ekim'de Shiaulai'ye (Litvanya) vardı. Daha sonra Abe-li'ye iniş yapan uçak yolcuları Litvanya yetkilileri tarafından göz altına alındılar ve Kaunas'sa gönderildiler. Enver Paşa Kaunas'taki hapishanede iki ay geçirdikten sonra tekrar Berlin'e döndü.
Bu sırada hapisten çıkan Radek'in talebi üzerine bazı İttihat ve Terakki liderleri Moskova'ya hareket ettiler ve 27 Mayıs 1920 tarihinde burada buluştular. Berlin'de kalan Enver Paşa'da çeşitli temaslardan sonra Altman adına düzenlenmiş sahte belgelerle yola çıktı. Ancak bu uçağı yine zorunlu iniş yapınca tekrar yakalandı ve Riga hapishanesine götürüldü. Burada bir komünist, bir Alman yahudisi olarak muamele gören Enver Paşa tekrar serbest bırakıldı. 1920 Ağustos ayının başında üçüncü defa Berlin'i terk eden Enver Paşa Stettin, Königsberg, Mingskve Somalengk üzerinden 16 Ağustos tarihinde Moskova'ya ulaştı. Burada gayet iyi karşılandı ve Kremlin'in büyük duvarına bakan Sopiskaia Naberezhnaya semtindeki bir konuk evine yerleştirildi.
Enver Paşa eski ittihatçı arkadaşları ve Orta Asya'dan gelen temsilcilerle görüştü. Ayrıca Çiçerin, Radek, Zinoiev ve Lenİn ile görüşmeler yaptı ve Sovyet-Alman temaslarında arabuluculuk görevini üstlendi. Berlin'den Moskova'ya gelmesinde yardımcı olan eski arkadaşı Hans von Seect'e yazdığı 25 ve 26 Ağustos tarihli iki mektuba göre, Troçki ve temsilcisi E.M. Skliansky'le yaptığı görüşmelerde Anadolu hareketine silah yardımında bulunulmasını istedi ve söz dahi aldı. îslâm İhtilal Cemiyetleri İttihadı adında bir örgüt kurdu. Enver Paşa 1-8 Eylül 1920 tarihinde Bakü'de gerçekleşen Doğu Halkları Kongresi'ne Libya, Tunus, Cezayir ve Fas'ı temsilen katıldı. Ankara hükümeti de kongrede İbrahim Tali (Öngören) tarafından temsil edildi. Ancak bu kongre önemli sonuçlar doğurmadı. Sovyetlerin ihtilalci grupları değil, Mustafa Kemal, Rıza Şah, Çang-Kay-Şek Emanullah Han gibi tarafsız liderlerin yönetimlerini destekleme kararları Enver Paşa'nın işini zorlaştırdı. Ekim 1920 başlarında yeniden Berlin'e döndü ve Lüksgrunewald semtine yerleşti. Daha sonra İsviçre'ye giden Enver Paşa burada Hakkı Paşa ile görüşerek Rusya'dan Anadolu'ya askerî yardım göndermek üzere bir gizli teşkilat kurmaya karar verdi. Komitede H. Von Seect'in eski yaveri binbaşı Fischer ve Alman harb bakanlığında askeri teçhizat sorumlusu yüzbaşı Kress'de bulunmaktaydı. Ancak Moskova'dan gerekli maddi yardım sağlanamadı. Halil Paşa'mn Enver Paşa'ya yazdığı 4 Kasım 1920 tarihli mektuba göre bu alandaki yeni taleplerde Karahan tarafından reddedildi. Enver Paşa 1921 Şubat! ı sonunda yeniden Moskovaya gitti ve burada Çiçerin ve yeni Ankara hükümeti temsilcisi Bekir Sami Bey'le çeşitli görüşmeler yaptı. 16 Temmuz 1921'de Mustafa Kemal Paşa'ya uzun bir mektup yazarak kendisinin faaliyetleri hakkındaki şikayetleri ve Anadolu Hareketine el koyma iddialarına karşı çıktı. 30 Temmuz'da Ankara'ya yönelik Yunan saldırısı başladığında Enver Paşa diğer İttihatçı liderlerle birlikte Anadolu'ya geçme fikriyle Batum'a gitti. Bu sırada Trabzon'daki Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'de onu destekliyordu. 5 Eylül'de burada yapılan ve Halk Şuralar Fırkası Toplantısı olarak ilan edilen İttihatçı toplantısında Ankara'daki T.B.M.M.'ne İttihatçı sürgünlerle soğuk ilişkilerin sona erdirilmesi içinde başvuruda bulunması kararlaştırıldı. Ancak Sakarya zaferi Enver Paşa'nın planlarının bir defa daha bütünüyle değişmesine yo! açtı. Baku'yu terk eden Enver Paşa Tiflis. Aşkabat ve Merv'e uğradıktan sonda Ekim 1921 tarihinde kendisine refakat eden Teşkilat-ı Mahsusa eski liderlerinden Kuşçubaşı Hacı Sami ve diğer bazı İttihattçılarla birlikte Buhara'ya gitti.
8 Kasımda Türk subaylarla birlikte tekrar yola çıktı ve 19 Kasım'da Akbulağ, 21 Kasım'da Başçardak kışlağında ve 24 Kasım'da Gurgantepe'ye ulaştı. Burada Cedidci Alehytarı Lakay İsmalil Bey'in esiri durumuna geldi. Şubat 1922 sonunda buradan kurtulan Enver Paşa Ruslara karşı savaşan Basmacıları örgütlemek için tekrar Duşanbe ilerisindeki kışlaklara gitti. 24 Temmuz'da Rusların Duşanbe'yi alması üzerine geri çekilerek Satılmış Kışlağına vardı. Buradan Belcuvan bölgesindeki Âbıderyâ köyüne geçti ve son karartı; burada kurdu. 4 Ağustos 1922'de karargahta düzenlenen Kurban Bayramı töreninde mahiyetinde kalan askerlerle bayramlaşırken ani bir Rus baskınına uğradı; yanındaki otuza yakın atlıyla yöneldiği Çegan tepesi mevkiinde giriştiği çarpışmada ön safta vuruşurken öldürüldü.
Enver Paşa'nın eşyaları müfreze kumandanı Kulikof tarafından Taşkent'e gönderildi. Buradan daha sonra Moskova'daki askeri müzeye nakledildi. Cenazesi Âbıderyâ köyünde toprağa verildi.
Enver Paşa'nın siyasi ve askeri kariyeri hakkında değişik ve birbiriyle çelişen yorumlar yapılmıştır. 1908 ihtilalinde oynadığı rol, Trablusgarp Harb'indeki başarıları sebebiyle kamuoyunda büyük prestij kazanan Enver Bey'in aleyhine Mondros Mütearekesi'nin ardından bir kampanya başlatılmış, 1922 sonrasında ise yeni rejim Enver Paşa ve arkadaşlarını gereksiz yere l. Dünya Savaşı'na girilmesinden sorumlu tutmuş, mütareke dönemi faaliyetleride bir maceracı olarak yorumlanmıştır. Belirli dönemlerde leyhine ve aleyhine yoğun yayın yapılmalısı, Enver Paşa hakkında ojektif bir değerlendirilme yapılmasını güçleştiren temel sebep olmuştur.
Yetiştirdiği dönemin Osmanlı zabitanı içinde kendini geliştiren Enver Paşa Makedonya'daki çete savaşlarında gösterdiği başarılarla sivrilmiştir. 1908 hareketinde öncü rolü onu halk kahramanı mertebesine getirdiği gibi İttihat ve Terakki Cemiyeti içindeki durumunu da güçlendirmiş, 1913 Babıali Baskınından itibaren gerek bu örgütün askeri kanadının gerekse Teşkilat-ı Mahsusa'nın lideri haline gelmiştir. ş Bu dönemde kendi kaleminden çıkan mektuplar, Enver Paşa'nın Fransızca ve Almancayı iyi düzeyde kullanabilen ve batı düşünürlerin kitaplarını okuyan bir kişi olduğunu göstermektedir. Enver Paşa'nın l. Dünya savaşına girilme-sindeki sorumluğu ve rolü ise son dönemlerinde yayımlanan Alman ve Avusturya belgelerinden anlaşıldığına göre daha ziyade Goeben ve Bresleu zırhlılarının boğazlardan geçirilmesi ve Rus limanlarının bombardımanı emrinin verilmesi çevresinde şekillenmektedir. Onun Mütareke sırasındaki faaliyetleri ise özellikle son dönemlerde yayımlanan belgelerin ışığı altında şahsi girişimler olmaktan ziyade İttihat ve Terakki kadrosunun faaliyetleri olarak değerlendirilmelidir. Ancak Enver Paşa'nın maceracılık boyutlarına varan hareketleri konusunda yorumda bulunulurken içinde yaşadığı çağın da bir macera çağı olduğu hesaba katılmalıdır.
This is my best "sooc" shot of the top of the "Kransekage".
The cake consists of baked rings made of marzipan, arranged in layers and glued together with suggar or chocolate. I prefer chocolate myself but that's a matter of taste =)
It's a typical/traditional treat on New Years Eve and other festive events, like jubilees, (adult) birthdays, weddings, and on Christmas Eve too.
Here's a recipe for "Marzipan Ring Cake"
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kayseri'de coşkuyla kutlandı. Nato Cadesi'ndeki kutlamalara halk büyük ilgi gösterdi.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kayseri'de coşkuyla kutlandı. Nato Cadesi'ndeki kutlamalara halk büyük ilgi gösterdi.
The Karachi Municipal Corporation (KMC) Building is one of the many historic buildings located at M. A. Jinnah road and has evolved an iconic status as one of the landmark structures of Karachi. The foundation stone for the KMC Building was laid in 1927, construction was completed in 1930, followed by the inauguration in 1932.
The services of basic amenities provided by the Metropolitan authority under this building have now been transferred to its new Civic Centre building where the staff remain busy to keep the city in order.
===========================================================================
© All rights reserved
Please don't copy, edit or use this image on websites, blogs or other media. However if you are interested in using any of my images, please feel free to contact with me.
===========================================================================
The families while attending the URS celebration of the saint at Bhit Shah and doing with the respective activities there. The place is not limited to muslims only, there a great numbers of Hindus do visit the place to pay the homage to the saint as well.
The 269th Urs celebration of Sufi Saint Shah Abdul Lateef Bhitai was commenced in Bhit Shah on 28th December and remained continued for consecutive 3 days during which the great number of followers living around and from the far flung areas of country visited the shrine to pay reverence.
===========================================================================
© All rights reserved
Please don't copy, edit or use this image on websites, blogs or other media. However if you are interested in using any of my images, please feel free to contact with me.
===========================================================================
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kayseri'de coşkuyla kutlandı. Nato Cadesi'ndeki kutlamalara halk büyük ilgi gösterdi.
İlk İdman Bayramı, Millî Olimpiyat Komitesi'nin kurucusu, siyasetçi ve beden eğitimi öğretmeni Selim Sırrı (Tarcan) Bey'in girişimiyle 29 Nisan 1916'da, Kadıköy'deki İttihad Spor Kulübü'nün çayırında düzenlendi. 1917'deki kutlamaların ardından 1928'e dek kesintiye uğradı. Sonraki on yılda, Okullar Bayramı ve Jimnastik Şenlikleri gibi değişen adlarla gerçekleştirildi. Atatürk'ün Samsun'a çıktığı 19 Mayıs tarihi, 1938'de Gençlik ve Spor Bayramı ilan edildi; 1981'deyse adına "Atatürk'ü Anma" ifadesi eklendi.
Kaynak: Özbay Güven, "Osmanlı'dan Cumhuriyete Gençlik ve Spor Bayramları", "Toplumsal Tarih", Sayı: 65, Mayıs 1999
İnönü Stadyumu'nda 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamaları
Fotoğraf: M. Erem Çalıkoğlu
#SALTAraştırma, M. Erem Çalıkoğlu Arşivi
Repository: SALT Research
Rights Info: This material can be used under Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International (CC BY-NC-ND 4.0) license.
Fantazi gece elbiseleri
Özel günler, davetler, kutlamalar derken her geçen gün dolabımızda yeni kıyafetler arıyoruz. Her seferinde günün anlam ve önemine uygun biraz daha farklı kıyafetler tercih etmemiz gerekebiliyor. Özellikle çok özel günler ve biraz da şaşalı bir davet veya kutlamalar için da...
Crystal Dynamics ve Square Enix oyun dünyasının ikon kadın kahramanı Lara Croft’un 20. yılını dünyanın dört bir yanındaki hayranlarıyla birlikte kutlamaya devam ediyor.
Rise of the Tomb Raider: 20 Year Celebration 11 Ekim 2016’da PlayStation 4 için çıkacak. Rise of the Tomb Raider: 20 Year Celebr...
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kayseri'de coşkuyla kutlandı. Nato Cadesi'ndeki kutlamalara halk büyük ilgi gösterdi.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kayseri'de coşkuyla kutlandı. Nato Cadesi'ndeki kutlamalara halk büyük ilgi gösterdi.
ama bu pirensler duvarlara yazıyor. öyle asaleti de sonradan olma değil, kendinden doğal. gamzeli çünkü. Gamze doğuştan olunca asalet te doğuştan geliyor..Bir de bu pirens beylerin canının istediği her yere yazı yazma özgürlüğü var. Duvarın sahibinin özgürlüğünü boşver o asil değil. Hem tarihte 17/7/17 yi tutturacaksın hem doğum günü kutlamasına Cunda Alibey adasına ziyarete gelen ve değirmeni görmek isteyenleri dahil edeceksin. Oo çok asil iş. Ancak prensin gamzelisi yapar. Dünyanın her yerinde cehalet başa beladır da elalemin duvarlara yazı yazan tosunları işi sanata döküp grafiti diye bir sanat türü icat ettiler, bizimkiler hala fındık kadar bir şeyin derdinde ancak agucuk, gugucuk yazı yazmayı sökebildiler. Allah evin sahibine sabır versin.
Nikon D300S + Tamron Adaptall-2 SP BBAR 35-80 f:2.8-3.8 CF Macro Model 01A
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kayseri'de coşkuyla kutlandı. Nato Cadesi'ndeki kutlamalara halk büyük ilgi gösterdi.
Republic Day - Cumhuriyet Bayramı
Salacak, Üsküdar District, Istanbul, TR
SUGRAPHIC ~ Always Under The Light of Your Love ...
Sanatın Ustaları ~ Masters of Art ~ One 1stanbul Photo Album - Candidate Photos
ISTANBUL 2024 Summer Olympics and Paralympics for Peace on Earth..
DÜNYADA BARIŞ için ISTANBUL 2024 Yaz Olimpiyatları ve Paralimpiksleri..!
14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla Sağlık Bakanlığı tarafından Çanakkale’de düzenlenen "Zaferin Ab-ı Hayat Neferleri" törenine katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Zaferin Ab-ı Hayat Neferleri” programından sonra toplu açılış törenine katıldı. Çanakkale Valiliği önünde düzenlenen toplu açılış töreninde konuşan Vali Ahmet Çınar: “ Çanakkale, tıpkı İstanbul gibi iki büyük kıtayı, iki büyük kültürü oluşturan dünyanın en stratejik noktalarında yer alan bir şehirdir. Gazi Süleyman Paşa, vasıtasıyla Türklerin ilk kez Avrupa’ya ayak bastığı, Büyük İskender’in ilk defa Asya’ya ayak bastığı ilklerin şehridir Çanakkale. Bundan 100.yıl önce Mehmet Akif Ersoy’un deyimiyle İslam, hüsranla boğuşurken tek yürek olan ecdadımız canlarından kıymetli evlatlarını bu vatan için feda ettiler. Çanakkale’de bu cephede savaşan şehitlerimiz verebilecekleri son şeyleri canlarını verdiler. Bu sayede Cenabı Allah, bütün bu fedakârlıkların sabırların neticesinde milletimizin ebediyetine “Çanakkale Ruhunu” hediye etti. Çanakkale’de her köyden, her aileden bir yiğit bir evlat şehit olarak yatmaktadır. Dolayısıyla Çanakkale, hepimizin şehridir. Bütün milletimizin yüreğinin bir parçası Çanakkale’dedir. Sayın Cumhurbaşkanım, Büyük Türkiye’nin var oluş noktası olan Çanakkale’ye gelmenizden dolayı büyük onur duyduk çok mutlu olduk.” dedi.
Toplu Açılış Töreninde Çanakkale’ye yapılan yatırımlar, Çanakkale Savaşı, Türkiye’nin 2023 hedefleri, Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemiyle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Çanakkale’de, 179 milyon lira yatırım bedeli olan 21 kalem eser ve hizmetin toplu açılışını gerçekleştirdiklerini belirterek, “Tüm bu hizmetlerin, eserlerin ülkemize, Çanakkale’mize, sizlere hayırlı olmasını temenni ediyorum” dedi. Şehirde yapımı tamamlanarak hizmete açılan projelerde emeği geçenlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çanakkale bizim sadece 81 vilayetimizden biri değil, Çanakkale aynı zamanda bu milletin 200 yıllık makûs talihinin tersine döndüğü bir büyük zaferin de adıdır" dedi.
“ÇANAKKALE'DE DÜŞMAN KUVVETLERİ TEKNOLOJİ BAKIMINDAN DÖNEMİN EN İLERİ SAVAŞ GÜCÜNE SAHİPTİ”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çanakkale Savaşı'nın denk kuvvetler arasında yapılan bir savaş olmadığına işaret ederek, Çanakkale'ye hücum eden düşman kuvvetlerinin, teknoloji ve donanım bakımından dönemin en ileri savaş gücü olduğunu söyledi. "Savaşa irili ufaklı 231 gemi ve bin 155 topla katılan düşman kuvvetlerine karşılık bizim 13 tabyada sadece dörtte biri kullanılabilir halde 230 topumuz vardı. Buna rağmen 18 Mart 1915 tarihinde yapılan saldırıda düşman son 200 yıllık denizcilik tarihinin en büyük yenilgisini yaşıyor ve geri çekilmek zorunda kalıyordu. Çanakkale'deki kara savaşları da bizim ayrı bir destanımızdır. 1915 Nisan ayı sonunda başlayıp 1916 Ocak ayı başına kadar süren bu savaşlarda gerçekten çok fedakârlıklar yapılmış, çok büyük başarılar elde edilmiştir. Bu millet, büyük bir millet. Bu millet, imanlı bir millet. Bu millet güçlü bir millet" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk çıkarmanın yapıldığı 35 kilometre uzunluğundaki Gelibolu sahillerinde 2 bin 400 Türk askerinin bulunduğunu, buraya çıkmak için düşman gemilerinde bekleyen asker sayısının ise 15 bin olduğuna dikkati çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Seddülbahir'de Ezineli Yahya Çavuş'un asker sayısı neydi biliyor musunuz? 63. Ertuğrul Koyu'na çıkan düşman asker sayısı 3 bin. Tablo bu. Bu koya atılan top mermisi sayısı 4 bin 650 idi. Ezineli Yahya Çavuş'un kumandasındaki 63 kahramanımız karşılarındaki 3 bin askere ve üzerlerine atılan 4 bin 600 top mermisine rağmen tüm gün o koyu savunmayı başarmışlardı. Buradaki birliğimiz gece yarısı bölüğüne sadece 3 kişi olarak döndü. 60 kahraman orada şehit düşmüştü. Kanlısırt'ta sadece bir gecede 3 bin şehit, 6 bin yaralı verdik. O gece düşman makineli tüfeklerinin 1 milyon mermi attığı hesaplanıyor. 275 kiloluk gülleyi, 'efsane diyenler var' öyle veya böyle önemli değil, sırtında taşıyarak topun namlusuna süren ve dönemin en modern savaş gemisi sayılan zırhlıyı vuran Seyit Onbaşı'yı bilmeyeniniz yoktur herhalde” dedi.
“ÇANAKKALE SAVAŞI'NI SADECE SAVAŞLARDAN BİR SAVAŞ SANANLAR YANILIYORLAR”
"Ben Seyit Onbaşıları karşımda görüyorum. Nene Hatunları karşımda görüyorum" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Allah birliğimizi daim etsin, bizi bölmek, parçalamak isteyenlere inşallah Rabbim fırsat vermesin, biz de onlara yol vermeyelim" dedi.Çanakkale Savaşları boyunca Arıburnu'nda, Seddülbahir'de, Kumkale'de, Kirte'de, Kerevizdere'de, Zığındere'de, Anafartalar'da yapılan çarpışmalarda Türk askerlerinin gösterdiği kahramanlığı ve fedakarlığı anlatabilmenin mümkün olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Esasen Çanakkale, inançla teknolojinin bir savaşıydı ve bu savaştan galip çıkan inanç oldu. Arıburnu'nda hücum emri veren Gazi Mustafa Kemal, askerleriyle birlikte Balkan utancını bir daha görmektense burada ölmeyi tercih ettiklerini söylüyordu. Çanakkale Zaferi'nin bize büyük bir bedeli oldu. Ama unutmayalım ki bugünkü bağımsız devletimizi Çanakkale'de ayağa kaldırdığımız işte o imana, işte o ruha, işte o azme borçluyuz. Yahya Kemal ne diyor biliyor musunuz? 'Şu kopan fırtına Türk ordusudur yarabbi. Senin uğrunda ölen ordu budur yarabbi. Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın, galib et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın'. Büyük edebiyatçılarımızdan Sami Paşazade Sezai, Çanakkale Savaşını üç mucizeler muharebesi olarak ifade ediyor. Bu da çok anlamlı. Bu üç mucizeyi de 'hali kurtarmak', 'maziye azametini iade etmek' ve üçüncüsü 'vatanımızı bir vatan-ı ebedi yapmak, yani kalıcı bir vatan'. Onlar işte bu imanla yürüdüler." "Çanakkale Savaşı'nı sadece savaşlardan bir savaş sananlar fena halde yanılıyorlar. Çanakkale işte böyle bir mucizeler savaşıdır" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir şairimizin ifade ettiği gibi 'dur yolcu, bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir, eğil de kulak ver. Bu sessiz yığın, bir vatan kalbinin attığı yerdir" dedi.
“ÇANAKKALE RUHU EBEDİYETE KADAR YAŞATILMALIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan Tayyip Erdoğan, Çanakkale ruhunun ebediyete kadar yaşatılması gerektiğini ve buna mecbur olduklarını söyledi. Türkiye'de bir süredir Çanakkale savaşları konusunda hassasiyetin yükseldiğini, bilincin artığını memnuniyetle gördüklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bunda Çanakkale savaşlarının yaşandığı bölgede yürüttükleri çalışmaların önemli etkisi olduğunu belirtti. Bölgenin 12 yıl önceki halini hatırlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerçekten iç acıtıcı, üzüntü verici bir manzarayla karşı karşıya olduklarını ifade etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 yılda şehitlikleri ele aldıklarını, ihya ettiklerini, abideleri restore ettiklerini, ağaçlandırma çalışmalarını hızlandırdıklarını, yeni yollar, otoparklar, kamp alanları ve altyapı tesisleriyle bölgeyi ziyaretçiler için cazip bir alan haline dönüştürdüklerini anlattı. Bölgeyi, 250 bin gül fidanıyla toprağın altında fidanların aziz hatıralarına uygun bir görünüme kavuşturduklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2012'de açılışını yaptıkları Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi'nin de bu bakımdan önemli bir çalışma olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başta Sn. Veysel Eroğlu olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederek, merkezin, simülasyon salonları ve sergi alanlarıyla gerçekten de Çanakkale Savaşı'nın havasını ziyaretçilere yaşatma konusunda önemli hizmetler gördüğünü söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sadece Gelibolu’ya 278 trilyon yatırım yapıldığını, Çanakkale’nin her köşesine de önemli yatırımlar gerçekleştiğini belirterek, "Biz, yan gelip yatmadık, çalıştık. Hem para ürettik hem yatırım yaptık. Böyle yürüdü bu kervan" diye konuştu.
“TARİH BİLİNCİNİ GENÇLİĞİMİZE VERMEK ÇOK ÖNEMLİ”
Şehitlikleri 12 yıl önce 250 bin kişinin ziyaret ettiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün ise bu sayının 3 milyona yükseldiğine dikkati çekerek, "Nereden nereye. Tarih bilinci budur, medeniyet bilinci budur. Tarihini bilmeyenden, geleceğini bilmeyi beklemeyin. Onun için tarih bilincini gençliğimize vermek çok önemli" dedi. Çanakkale'nin tamamında 12 yıl önce 14 kilometre bölünmüş yol bulunduğunu, kendilerinin bunun üzerine 283 kilometre ilave ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bunda emeği geçenlere teşekkür etti. "Durmak yok. Bu kervan yola devam edecek" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şimdi 2023 hedeflerimiz arasında ne var? Bir otoyol projesi var. Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Balıkesir otoyolu. İnanıyorum bu bölgenin çehresini değiştirecek. Bu projeyi de yakından takip ediyorum. İnşallah çok gecikmeden ülkemiz ve Çanakkale’mize bunu da kazandıracağız. Ayrıca, şehit yakınları ve gazilerimiz için Çanakkale'ye bir rehabilitasyon merkezi yapıyoruz. Hazırlıklar tamam. Sağlık Bakanım da burada. Onun için bunu da hızla bizim sürdürmemiz lazım. İnşallah bu yıl inşaatına başlıyoruz. İnsanlarımız, akın akın Çanakkale'ye geliyor. Şehitlerimize Fatihalarını okuyor. Yaşayan tarihi bizzat yerinde görerek, o ruha nüfus ediyor" diye konuştu.
“ÇANAKKALE RUHUNUN DÜNYAYA DUYURULMASI GEREKİR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmî kutlama programlarını da hassasiyetle sürdürdüklerine işaret ederek, Başbakanlığı döneminde 18 Mart törenlerine katılmaya özel önem verdiğini, istisnalar dışında bu törenlere bizzat hep kendisinin katıldığını, bu yıl da 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin yıl dönemi kutlamalarının burada ve Gelibolu'da coşku ve saygıyla yapılacağını söyledi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 18 Mart'taki törenlere Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, 24 Nisan'daki törenlere de kendisinin katılacağını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünyadan devlet başkanları geliyor, hükümet başkanları geliyor, bakanlar geliyor. Onlarla beraber inşallah bu törenleri 24 Nisan'da burada ayrıca yapacağız. Bu yıl Çanakkale Zaferi'nin 100'üncü yıl dönümü olduğu için kutlamaları daha farklı, daha kapsamlı yürütüyoruz. Yeni Zelanda'dan, Avustralya'dan başbakanlar katılacaklar. Değişik yerlerden devlet başkanları katılacaklar. Mart ayı başından beri Çanakkale Valiliğimiz koordinasyonunda, pek çok bakanlığımızın, kurumumuzun katılımıyla çeşitli programlar icra edildi, ediliyor. Bunlar arasında konferanslar, sergiler, tiyatro gösterileri, konserler, yürüyüşler, buluşmalar, turnuvalar ve daha pek çok etkinlikler var. Aynı şekilde sivil toplum kuruluşlarımız, Türkiye çapında Çanakkale Zaferi ile ilgili anma programları düzenlediler, düzenliyorlar. 24 Nisan'da yapacağımız tören de gerçekten uluslararası etkinliğe sahip inşallah bir buluşma olacak. Şu andaki teyitler onu gösteriyor ki bakanlarla beraber herhalde 50'yi bulacak" dedi. Çanakkale ruhunun dünyaya duyurulması gerektiğini çünkü Çanakkale Savaşı kadar savaştan sonra kurulan dostlukları da önemli gördüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada savaşan birçok toplumla ve ülkeyle daha sonra güçlü dostluklar, NATO ve AB çatıları altında ciddi ittifak ilişkileri kurulduğunu, Çanakkale Savaşları'nı bu yönüyle de ön plana çıkarmak için yoğun çaba sarf ettiklerini bildirdi.
“ŞEHİTLİKLER, O TOPRAKLARA VURULAN MÜHÜRLERDİR”
Şehitlikleri, "O topraklara vurulan mühürler" olarak tanımlayan ve ülkenin pek çok yerinde şehitlikler, türbeler, semboller bulunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malazgirt Meydanı, Söğüt, İznik, Bursa, Edirne, Çanakkale, Kahramanmaraş, Gaziantep, Afyonkarahisar, İzmir gibi yerlerin birer sembol olduğunu dile getirdi. Tuna Nehri, Estergon Kalesi, Belgrad, Saraybosna, Mostar, Üsküp, Selanik, Kudüs, Kerkük ve daha nice şehrin adı duyulduğunda yüreklerin titrediğini belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, buraların tamamında camiler, medreseler ve köprülerin yanında birer manevi muhafızın da bulunduğuna dikkati çekti.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ya türbe olarak, ya tekke olarak, ya mezarlık olarak bizlerin oradaki varlığının temsilcisi sıfatıyla asırlık ayrılıklara ve yaşanan bunca badirelere rağmen, işte Süleyman Şah Saygı Karakolu bunlardan bir tanesiydi, hala vakurla nöbetlerini sürdürürler" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı'nda yaşanan kayıplara da işaret ederek, bunların bir kısmının ülkelerinden binlerce kilometre ötede esir olarak götürüldükleri topraklarda hayatlarını kaybettiğini, manevi nöbetlerini orada sürdürmeye başladığını belirtti. Bir yandan bin yıllık tarihin sembol isimlerinin mezarlarına sahip çıkarken bir yandan da dünyanın dört bir tarafına dağılan şehitlikleri yeniden ayağa kaldırmanın çabası içine girdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ecdadın her birinin mezarının peşine düştüklerini, bulduklarını ve ihya ettiklerini anımsattı.
ŞEHİTLİKLERE SAHİP ÇIKMANIN ÖNEMİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın birçok yerinde şehitlikleri araştırdıklarını ve ecdadın hatırasına yakışır hale getirdiklerini, bu çalışmaların bir kısmının bittiğini, ön hazırlıkları devam edenler de bulunduğunu söyledi. Galiçya Cephesindeki kayıplarımızdan, Çek Cumhuriyeti'nden Macaristan'a, Polonya'dan Romanya'dan, Slovakya'dan Rusya ve Ukrayna'ya, Balkan coğrafyası, Kafkasya ve Ortadoğu'da savaşılan, kan dökülen her yerde, birçok ülkede şehitlikler olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ne milletmişiz be. 'Bir zamanlar biz de millet hem nasıl milletmişiz, Gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz.' Bu millet böyle bir millet" diye konuştu. İngilizlere, Fransızlara esir düşen askerlerin götürüldüğü Myanmar gibi çok uzak yerlerde dahi şehitlikler olduğunu, Dünyanın 34 ülkeye yayılan 78 şehitliğe sahip bulunulduğunu dile getiren Erdoğan, bunların hepsine sahip çıktıklarını, imar ettiklerini bildirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mehmet Akif'in, "Eşele bir yerleri örten karı, ot değil onlar dedenin saçları, dinle şehit sesleridir rüzgârı, haydi git evladım, uğurlar ola" dizelerini de okudu. Kahramanların hatıralarına saygı ve hürmet göstermeyi sürdüreceklerini bildiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı" ikazına uygun şekilde mübarek mirası gelecek nesillere aktarmanın çabası içinde olacaklarını vurguladı.
“TÜRKİYE'Yİ 2023 HEDEFLERİNE ULAŞTIRABİLMEK İÇİN VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞTIK”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin geçen 12 yılda büyük bir dönüşüm ve değişim yaşadığını, altyapıdan ekonomiye demokrasiden uluslararası ilişkilere kadar her alanda tarihi önemde başarılara imza atıldığını belirterek, "Bu dönem iyi değerlendirilmemiş olsaydı Türkiye'nin yeri dünyada çok gerilerde olacaktı" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tüm dünyayla birlikte Türkiye'nin de kritik bir dönemeçten geçtiğine işaret ederek, "Önümüzdeki dönemde ya 2023 hedeflerimize ulaşarak dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisinden biri haline geleceğiz ya da bir kez daha 1970'lerin, 90'ların kaos ortamına geri döneceğiz. Biz Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştırabilmek için var gücümüzle çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz ama bizim gayretimiz bir yerden sonra yetersiz kalıyor. Çünkü tekerlek patinaj yapıyor. Çok emek veriyoruz, çok enerji harcıyoruz, milletçe çok fedakârlık yapıyoruz, buna karşılık az bir mesafe kat edebiliyoruz. Hâlbuki bizim daha hızlı olmamız lazım. Karar alırken hızlı olmamız lazım, uygularken hızlı olmamız lazım. Mevcut sistemin bundan sonrası için yeterli olmadığı, olamayacağı ortada. Artık bu kantar, bu yükü tartamıyor. Öyleyse ülkemizin ve milletimizin hedefleri, ihtiyaçları doğrultusunda yeni bir değişim süreci başlatmamız lazım. İşte biz buna yeni Türkiye diyoruz" dedi. Yapılan konuşmaların ardından toplu açılış gerçekleştirildi.
AGÜ Rektörü Prof.Dr. İhsan Sabuncuoğlu, Cumhuriyet'in 90.yıl kutlamaları kapsamında verilen resepsiyona katıldı.
14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla Sağlık Bakanlığı tarafından Çanakkale’de düzenlenen "Zaferin Ab-ı Hayat Neferleri" törenine katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Zaferin Ab-ı Hayat Neferleri” programından sonra toplu açılış törenine katıldı. Çanakkale Valiliği önünde düzenlenen toplu açılış töreninde konuşan Vali Ahmet Çınar: “ Çanakkale, tıpkı İstanbul gibi iki büyük kıtayı, iki büyük kültürü oluşturan dünyanın en stratejik noktalarında yer alan bir şehirdir. Gazi Süleyman Paşa, vasıtasıyla Türklerin ilk kez Avrupa’ya ayak bastığı, Büyük İskender’in ilk defa Asya’ya ayak bastığı ilklerin şehridir Çanakkale. Bundan 100.yıl önce Mehmet Akif Ersoy’un deyimiyle İslam, hüsranla boğuşurken tek yürek olan ecdadımız canlarından kıymetli evlatlarını bu vatan için feda ettiler. Çanakkale’de bu cephede savaşan şehitlerimiz verebilecekleri son şeyleri canlarını verdiler. Bu sayede Cenabı Allah, bütün bu fedakârlıkların sabırların neticesinde milletimizin ebediyetine “Çanakkale Ruhunu” hediye etti. Çanakkale’de her köyden, her aileden bir yiğit bir evlat şehit olarak yatmaktadır. Dolayısıyla Çanakkale, hepimizin şehridir. Bütün milletimizin yüreğinin bir parçası Çanakkale’dedir. Sayın Cumhurbaşkanım, Büyük Türkiye’nin var oluş noktası olan Çanakkale’ye gelmenizden dolayı büyük onur duyduk çok mutlu olduk.” dedi.
Toplu Açılış Töreninde Çanakkale’ye yapılan yatırımlar, Çanakkale Savaşı, Türkiye’nin 2023 hedefleri, Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemiyle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Çanakkale’de, 179 milyon lira yatırım bedeli olan 21 kalem eser ve hizmetin toplu açılışını gerçekleştirdiklerini belirterek, “Tüm bu hizmetlerin, eserlerin ülkemize, Çanakkale’mize, sizlere hayırlı olmasını temenni ediyorum” dedi. Şehirde yapımı tamamlanarak hizmete açılan projelerde emeği geçenlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çanakkale bizim sadece 81 vilayetimizden biri değil, Çanakkale aynı zamanda bu milletin 200 yıllık makûs talihinin tersine döndüğü bir büyük zaferin de adıdır" dedi.
“ÇANAKKALE'DE DÜŞMAN KUVVETLERİ TEKNOLOJİ BAKIMINDAN DÖNEMİN EN İLERİ SAVAŞ GÜCÜNE SAHİPTİ”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çanakkale Savaşı'nın denk kuvvetler arasında yapılan bir savaş olmadığına işaret ederek, Çanakkale'ye hücum eden düşman kuvvetlerinin, teknoloji ve donanım bakımından dönemin en ileri savaş gücü olduğunu söyledi. "Savaşa irili ufaklı 231 gemi ve bin 155 topla katılan düşman kuvvetlerine karşılık bizim 13 tabyada sadece dörtte biri kullanılabilir halde 230 topumuz vardı. Buna rağmen 18 Mart 1915 tarihinde yapılan saldırıda düşman son 200 yıllık denizcilik tarihinin en büyük yenilgisini yaşıyor ve geri çekilmek zorunda kalıyordu. Çanakkale'deki kara savaşları da bizim ayrı bir destanımızdır. 1915 Nisan ayı sonunda başlayıp 1916 Ocak ayı başına kadar süren bu savaşlarda gerçekten çok fedakârlıklar yapılmış, çok büyük başarılar elde edilmiştir. Bu millet, büyük bir millet. Bu millet, imanlı bir millet. Bu millet güçlü bir millet" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk çıkarmanın yapıldığı 35 kilometre uzunluğundaki Gelibolu sahillerinde 2 bin 400 Türk askerinin bulunduğunu, buraya çıkmak için düşman gemilerinde bekleyen asker sayısının ise 15 bin olduğuna dikkati çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Seddülbahir'de Ezineli Yahya Çavuş'un asker sayısı neydi biliyor musunuz? 63. Ertuğrul Koyu'na çıkan düşman asker sayısı 3 bin. Tablo bu. Bu koya atılan top mermisi sayısı 4 bin 650 idi. Ezineli Yahya Çavuş'un kumandasındaki 63 kahramanımız karşılarındaki 3 bin askere ve üzerlerine atılan 4 bin 600 top mermisine rağmen tüm gün o koyu savunmayı başarmışlardı. Buradaki birliğimiz gece yarısı bölüğüne sadece 3 kişi olarak döndü. 60 kahraman orada şehit düşmüştü. Kanlısırt'ta sadece bir gecede 3 bin şehit, 6 bin yaralı verdik. O gece düşman makineli tüfeklerinin 1 milyon mermi attığı hesaplanıyor. 275 kiloluk gülleyi, 'efsane diyenler var' öyle veya böyle önemli değil, sırtında taşıyarak topun namlusuna süren ve dönemin en modern savaş gemisi sayılan zırhlıyı vuran Seyit Onbaşı'yı bilmeyeniniz yoktur herhalde” dedi.
“ÇANAKKALE SAVAŞI'NI SADECE SAVAŞLARDAN BİR SAVAŞ SANANLAR YANILIYORLAR”
"Ben Seyit Onbaşıları karşımda görüyorum. Nene Hatunları karşımda görüyorum" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Allah birliğimizi daim etsin, bizi bölmek, parçalamak isteyenlere inşallah Rabbim fırsat vermesin, biz de onlara yol vermeyelim" dedi.Çanakkale Savaşları boyunca Arıburnu'nda, Seddülbahir'de, Kumkale'de, Kirte'de, Kerevizdere'de, Zığındere'de, Anafartalar'da yapılan çarpışmalarda Türk askerlerinin gösterdiği kahramanlığı ve fedakarlığı anlatabilmenin mümkün olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Esasen Çanakkale, inançla teknolojinin bir savaşıydı ve bu savaştan galip çıkan inanç oldu. Arıburnu'nda hücum emri veren Gazi Mustafa Kemal, askerleriyle birlikte Balkan utancını bir daha görmektense burada ölmeyi tercih ettiklerini söylüyordu. Çanakkale Zaferi'nin bize büyük bir bedeli oldu. Ama unutmayalım ki bugünkü bağımsız devletimizi Çanakkale'de ayağa kaldırdığımız işte o imana, işte o ruha, işte o azme borçluyuz. Yahya Kemal ne diyor biliyor musunuz? 'Şu kopan fırtına Türk ordusudur yarabbi. Senin uğrunda ölen ordu budur yarabbi. Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın, galib et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın'. Büyük edebiyatçılarımızdan Sami Paşazade Sezai, Çanakkale Savaşını üç mucizeler muharebesi olarak ifade ediyor. Bu da çok anlamlı. Bu üç mucizeyi de 'hali kurtarmak', 'maziye azametini iade etmek' ve üçüncüsü 'vatanımızı bir vatan-ı ebedi yapmak, yani kalıcı bir vatan'. Onlar işte bu imanla yürüdüler." "Çanakkale Savaşı'nı sadece savaşlardan bir savaş sananlar fena halde yanılıyorlar. Çanakkale işte böyle bir mucizeler savaşıdır" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir şairimizin ifade ettiği gibi 'dur yolcu, bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir, eğil de kulak ver. Bu sessiz yığın, bir vatan kalbinin attığı yerdir" dedi.
“ÇANAKKALE RUHU EBEDİYETE KADAR YAŞATILMALIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan Tayyip Erdoğan, Çanakkale ruhunun ebediyete kadar yaşatılması gerektiğini ve buna mecbur olduklarını söyledi. Türkiye'de bir süredir Çanakkale savaşları konusunda hassasiyetin yükseldiğini, bilincin artığını memnuniyetle gördüklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bunda Çanakkale savaşlarının yaşandığı bölgede yürüttükleri çalışmaların önemli etkisi olduğunu belirtti. Bölgenin 12 yıl önceki halini hatırlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerçekten iç acıtıcı, üzüntü verici bir manzarayla karşı karşıya olduklarını ifade etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 yılda şehitlikleri ele aldıklarını, ihya ettiklerini, abideleri restore ettiklerini, ağaçlandırma çalışmalarını hızlandırdıklarını, yeni yollar, otoparklar, kamp alanları ve altyapı tesisleriyle bölgeyi ziyaretçiler için cazip bir alan haline dönüştürdüklerini anlattı. Bölgeyi, 250 bin gül fidanıyla toprağın altında fidanların aziz hatıralarına uygun bir görünüme kavuşturduklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2012'de açılışını yaptıkları Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi'nin de bu bakımdan önemli bir çalışma olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başta Sn. Veysel Eroğlu olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederek, merkezin, simülasyon salonları ve sergi alanlarıyla gerçekten de Çanakkale Savaşı'nın havasını ziyaretçilere yaşatma konusunda önemli hizmetler gördüğünü söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sadece Gelibolu’ya 278 trilyon yatırım yapıldığını, Çanakkale’nin her köşesine de önemli yatırımlar gerçekleştiğini belirterek, "Biz, yan gelip yatmadık, çalıştık. Hem para ürettik hem yatırım yaptık. Böyle yürüdü bu kervan" diye konuştu.
“TARİH BİLİNCİNİ GENÇLİĞİMİZE VERMEK ÇOK ÖNEMLİ”
Şehitlikleri 12 yıl önce 250 bin kişinin ziyaret ettiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün ise bu sayının 3 milyona yükseldiğine dikkati çekerek, "Nereden nereye. Tarih bilinci budur, medeniyet bilinci budur. Tarihini bilmeyenden, geleceğini bilmeyi beklemeyin. Onun için tarih bilincini gençliğimize vermek çok önemli" dedi. Çanakkale'nin tamamında 12 yıl önce 14 kilometre bölünmüş yol bulunduğunu, kendilerinin bunun üzerine 283 kilometre ilave ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bunda emeği geçenlere teşekkür etti. "Durmak yok. Bu kervan yola devam edecek" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şimdi 2023 hedeflerimiz arasında ne var? Bir otoyol projesi var. Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Balıkesir otoyolu. İnanıyorum bu bölgenin çehresini değiştirecek. Bu projeyi de yakından takip ediyorum. İnşallah çok gecikmeden ülkemiz ve Çanakkale’mize bunu da kazandıracağız. Ayrıca, şehit yakınları ve gazilerimiz için Çanakkale'ye bir rehabilitasyon merkezi yapıyoruz. Hazırlıklar tamam. Sağlık Bakanım da burada. Onun için bunu da hızla bizim sürdürmemiz lazım. İnşallah bu yıl inşaatına başlıyoruz. İnsanlarımız, akın akın Çanakkale'ye geliyor. Şehitlerimize Fatihalarını okuyor. Yaşayan tarihi bizzat yerinde görerek, o ruha nüfus ediyor" diye konuştu.
“ÇANAKKALE RUHUNUN DÜNYAYA DUYURULMASI GEREKİR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmî kutlama programlarını da hassasiyetle sürdürdüklerine işaret ederek, Başbakanlığı döneminde 18 Mart törenlerine katılmaya özel önem verdiğini, istisnalar dışında bu törenlere bizzat hep kendisinin katıldığını, bu yıl da 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin yıl dönemi kutlamalarının burada ve Gelibolu'da coşku ve saygıyla yapılacağını söyledi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 18 Mart'taki törenlere Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, 24 Nisan'daki törenlere de kendisinin katılacağını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünyadan devlet başkanları geliyor, hükümet başkanları geliyor, bakanlar geliyor. Onlarla beraber inşallah bu törenleri 24 Nisan'da burada ayrıca yapacağız. Bu yıl Çanakkale Zaferi'nin 100'üncü yıl dönümü olduğu için kutlamaları daha farklı, daha kapsamlı yürütüyoruz. Yeni Zelanda'dan, Avustralya'dan başbakanlar katılacaklar. Değişik yerlerden devlet başkanları katılacaklar. Mart ayı başından beri Çanakkale Valiliğimiz koordinasyonunda, pek çok bakanlığımızın, kurumumuzun katılımıyla çeşitli programlar icra edildi, ediliyor. Bunlar arasında konferanslar, sergiler, tiyatro gösterileri, konserler, yürüyüşler, buluşmalar, turnuvalar ve daha pek çok etkinlikler var. Aynı şekilde sivil toplum kuruluşlarımız, Türkiye çapında Çanakkale Zaferi ile ilgili anma programları düzenlediler, düzenliyorlar. 24 Nisan'da yapacağımız tören de gerçekten uluslararası etkinliğe sahip inşallah bir buluşma olacak. Şu andaki teyitler onu gösteriyor ki bakanlarla beraber herhalde 50'yi bulacak" dedi. Çanakkale ruhunun dünyaya duyurulması gerektiğini çünkü Çanakkale Savaşı kadar savaştan sonra kurulan dostlukları da önemli gördüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada savaşan birçok toplumla ve ülkeyle daha sonra güçlü dostluklar, NATO ve AB çatıları altında ciddi ittifak ilişkileri kurulduğunu, Çanakkale Savaşları'nı bu yönüyle de ön plana çıkarmak için yoğun çaba sarf ettiklerini bildirdi.
“ŞEHİTLİKLER, O TOPRAKLARA VURULAN MÜHÜRLERDİR”
Şehitlikleri, "O topraklara vurulan mühürler" olarak tanımlayan ve ülkenin pek çok yerinde şehitlikler, türbeler, semboller bulunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malazgirt Meydanı, Söğüt, İznik, Bursa, Edirne, Çanakkale, Kahramanmaraş, Gaziantep, Afyonkarahisar, İzmir gibi yerlerin birer sembol olduğunu dile getirdi. Tuna Nehri, Estergon Kalesi, Belgrad, Saraybosna, Mostar, Üsküp, Selanik, Kudüs, Kerkük ve daha nice şehrin adı duyulduğunda yüreklerin titrediğini belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, buraların tamamında camiler, medreseler ve köprülerin yanında birer manevi muhafızın da bulunduğuna dikkati çekti.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ya türbe olarak, ya tekke olarak, ya mezarlık olarak bizlerin oradaki varlığının temsilcisi sıfatıyla asırlık ayrılıklara ve yaşanan bunca badirelere rağmen, işte Süleyman Şah Saygı Karakolu bunlardan bir tanesiydi, hala vakurla nöbetlerini sürdürürler" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı'nda yaşanan kayıplara da işaret ederek, bunların bir kısmının ülkelerinden binlerce kilometre ötede esir olarak götürüldükleri topraklarda hayatlarını kaybettiğini, manevi nöbetlerini orada sürdürmeye başladığını belirtti. Bir yandan bin yıllık tarihin sembol isimlerinin mezarlarına sahip çıkarken bir yandan da dünyanın dört bir tarafına dağılan şehitlikleri yeniden ayağa kaldırmanın çabası içine girdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ecdadın her birinin mezarının peşine düştüklerini, bulduklarını ve ihya ettiklerini anımsattı.
ŞEHİTLİKLERE SAHİP ÇIKMANIN ÖNEMİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın birçok yerinde şehitlikleri araştırdıklarını ve ecdadın hatırasına yakışır hale getirdiklerini, bu çalışmaların bir kısmının bittiğini, ön hazırlıkları devam edenler de bulunduğunu söyledi. Galiçya Cephesindeki kayıplarımızdan, Çek Cumhuriyeti'nden Macaristan'a, Polonya'dan Romanya'dan, Slovakya'dan Rusya ve Ukrayna'ya, Balkan coğrafyası, Kafkasya ve Ortadoğu'da savaşılan, kan dökülen her yerde, birçok ülkede şehitlikler olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ne milletmişiz be. 'Bir zamanlar biz de millet hem nasıl milletmişiz, Gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz.' Bu millet böyle bir millet" diye konuştu. İngilizlere, Fransızlara esir düşen askerlerin götürüldüğü Myanmar gibi çok uzak yerlerde dahi şehitlikler olduğunu, Dünyanın 34 ülkeye yayılan 78 şehitliğe sahip bulunulduğunu dile getiren Erdoğan, bunların hepsine sahip çıktıklarını, imar ettiklerini bildirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mehmet Akif'in, "Eşele bir yerleri örten karı, ot değil onlar dedenin saçları, dinle şehit sesleridir rüzgârı, haydi git evladım, uğurlar ola" dizelerini de okudu. Kahramanların hatıralarına saygı ve hürmet göstermeyi sürdüreceklerini bildiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı" ikazına uygun şekilde mübarek mirası gelecek nesillere aktarmanın çabası içinde olacaklarını vurguladı.
“TÜRKİYE'Yİ 2023 HEDEFLERİNE ULAŞTIRABİLMEK İÇİN VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞTIK”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin geçen 12 yılda büyük bir dönüşüm ve değişim yaşadığını, altyapıdan ekonomiye demokrasiden uluslararası ilişkilere kadar her alanda tarihi önemde başarılara imza atıldığını belirterek, "Bu dönem iyi değerlendirilmemiş olsaydı Türkiye'nin yeri dünyada çok gerilerde olacaktı" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tüm dünyayla birlikte Türkiye'nin de kritik bir dönemeçten geçtiğine işaret ederek, "Önümüzdeki dönemde ya 2023 hedeflerimize ulaşarak dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisinden biri haline geleceğiz ya da bir kez daha 1970'lerin, 90'ların kaos ortamına geri döneceğiz. Biz Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştırabilmek için var gücümüzle çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz ama bizim gayretimiz bir yerden sonra yetersiz kalıyor. Çünkü tekerlek patinaj yapıyor. Çok emek veriyoruz, çok enerji harcıyoruz, milletçe çok fedakârlık yapıyoruz, buna karşılık az bir mesafe kat edebiliyoruz. Hâlbuki bizim daha hızlı olmamız lazım. Karar alırken hızlı olmamız lazım, uygularken hızlı olmamız lazım. Mevcut sistemin bundan sonrası için yeterli olmadığı, olamayacağı ortada. Artık bu kantar, bu yükü tartamıyor. Öyleyse ülkemizin ve milletimizin hedefleri, ihtiyaçları doğrultusunda yeni bir değişim süreci başlatmamız lazım. İşte biz buna yeni Türkiye diyoruz" dedi. Yapılan konuşmaların ardından toplu açılış gerçekleştirildi.
AGÜ Rektörü Prof.Dr. İhsan Sabuncuoğlu, Cumhuriyet'in 90.yıl kutlamaları kapsamında verilen resepsiyona katıldı.
A sitting was arranged in the memories of Mirza Ghalib -the great Urdu poet, by the KMC in collaboration with the Anjuman-e-Taraqee-e-Urdu, for the week longer HAMARA KARACHI celebration at the Frere Hall, Karachi.
The great personalities of the Urdu literature and poetry of Pakistan were present on this occasion and were the sitting special guest as seen here on the stage (from left to right): Professor Dr. Raoof Parekh, Mr. Ziauddin (Canada), Mr. Aftab Ahmed Khan (President Anjuman-e-Taraqee-e-Urd) -presiding over the event, Dr. Farman Fatehpuri, Dr. Jameel-ud-Din Aali, Professor Sehr Ansari, Mr. Rehan Khan (Director & Sports, KMC), and the Anchor person, while the Professor Shahida Hassan is delivering his words and thoughts for the poetry and the personality of Mirza Ghalib.
The activity of capturing the scene of this gathering by a TV camera man is caught into the camera here.
===========================================================================
© All rights reserved
Please don't copy, edit or use this image on websites, blogs or other media. However if you are interested in using any of my images, please feel free to contact with me.
===========================================================================