View allAll Photos Tagged kolye
masallgibi.wordpress.com
Kendisini satıyorum :)
Baylar için anahtarlık yapabilirim..
Bayanlar içinde kolye,küpe,anahtarlık,broş yapılabilir.. Ayrıntılar için sitemize bekleriz..
Bundan bir kaç yıl önceydi, annemizi Çanakkale devlet hastanesine kontrole götürmüş, güzel bir sevinçle geri dönüyorduk. İçinde bulunduğumuz manevî durumun omuzlarımızdaki yükünün biraz hafiflemesinin sevinciyle kardeşim hadi kordonda bir şeyler içelim dedi. Annemin tekerlekli sandalyesini ite ite kordon boyunca yürümüş ve fotoğraflar çekmiştim. Truva atı diye Çanakkale valiliği önünde dikili fiberin yakınında üzeri tenteli bir mini seyyar çarşı kuruluydu. Çanakkale belediyesinden yer almış el işi boncuk kolye falan yapıp satan kadınların ürünleri pazarlanıyordu. Oradan aldı kardeşim bu bilekliği. Çok el emeği, göz nuru işler de vardı içlerinde, çok basit hemen beş on liraya alabileceğiniz herkesin ulaşabileceği basit ama güzel kolyeler, bileklikler, küpelerde. Zaten her turistik yörenin bir numaralı satılık hediyelik eşyası bu incik boncuk değil midir. Yöre insanının bulabildiği ve kullanabildiği malzemenin çeşidine ve yorumlamasına bağlı farklılık gösterse de dünyada her turistik yörenin ilk satılık eşyası takıdır. Kadınlar seviyor ve güzel de görünüyor üzerlerinde. Tabii parmağında beş karatlık pırlanta taşıyan yüzüğe sahip hanımefendilerin beğenisi nedir o kadar zengin olmadığım için bilemiyorum ama içinde yaşadığım toplumun sokaktaki insanı için güzel bir imkan bu incik boncuğun tasarımı, imalatı, satışı, alışı.
Daha sonra evinize döndüğünüzde de arada bir kalbinizi sevinçle, dolduran anıların yaşatısıcıdırlar yeniden gidebilme özlemi adına.
Nikon D810 + Tamron Adaptall-2 BBAR SP 35-80 f:2.8-3.8 CF Macro Model 01A
Your Name was the sweetest melody to my heart...
And now..not even one single note beats.
My FIRST Explore Front Page...
Two large bridges ornaments Istanbul Boğazı (the Bosphorus) like a necklace. It also connects Europe and Asia to each other . One of them is the Fatih Sultan Mehmet Bridge.
My special thanks to my close friend Servet KIZILKAYA for equipment.
Dedication to Sameh ODEH from Qatar. Inshallah he will be pleasured.
---------in Turkish--------
İki büyük köprü, birer gerdanlık (kolye) gibi süsler, İstanbul'u. Aynı zamanda Avrupa ve Asya'yı birbirine bağlar. Bunlardan birisi Fatih Sultan Mehmet Köprüsü. Ekipman için sevgili dostum Servet KIZILKAYA'ya çok teşekkür ederim.
Fotoğrafımı, kabul ederse, Sameh ODEH'e ithaf ediyorum.
Bu güzel kolye için, sevgili arkadaşım Sümeyra'ya teşekkürü borç bilirim :)
çok teşekkür ederim :))
--------
All rights reserved.
Tüm Hakları Saklıdır.
NO BANNERS AND AWARDS PLEASE!!!
Yüreğimi sıkıştıran bu kesif hüzün, belki de terketmişlere özgü gizli bir terkedilme duygusudur.
Özledim seni...
Ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir...
Beynimi uyuşturuyor özlemin...
Çok sık birlikte olamasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca yıl içimi nasıl ısıttığını yeni yeni anlıyorum.
Yokluğun, hatırlandıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp mütemadi bir boşluğa dönüşüyor.
Sabahlara seni okşayarak başlamaları akşamları, her işi bir kenara koyup seninle başbaşa karşılamaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, hırlaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü...
Nasıl da serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne yumuşak, bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken... ya da kolyeni çözdüğümde kollarıma atlarken...
Hasta olduğunda, o korkunç kriz gecelerinde günler, geceler boyu nöbet tuttuk başında... o şen kahkahalarına yeniden kavuşabilmek için sessiz dualar ederek...
"Atlattı" müjdesini kutlarken yorgun bedenindeki yaraları okşayarak, doktorun böldü sevincimizi:
"Yaşayamaz artık bu evde... yüksek binalar ve beton duvarların gri kentinde" dedi, "O gitmeli... ve kendine yeni bir hayat çizmeli..."
Bilsen, ne zor gitmen gerektiğini bile bile "Kal" demek sana...
Ne zor, senin için ebedi mutluluğun beni unutmandan geçtiğini bilmek...
Gitmeni asla istemediğim halde, buna mecbur olduğumuzu görmek ve sana bunları söyleyemeden "Git artık" demek...
"Beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa" demek sana ne zor...
Sesimi, kokumu çekip alıvermek beyninden, sesin, kokun hâlâ beynimdeyken...
... seni görmemek ve belki yıllar sonra karşılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
... yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek...
... ve sonra kendi ellerimle bindirip seni yabancı bir arabanın arka koltuğuna, birlikte güneşlendiğimiz onca yazı, yanyana titreştiğimiz onca kışı, paylaştığımız bunca acıyı, onca kahkahayı ve bütün o uzak yeşillikleri katıp yorgun bedeninin yanına, arkandan pişmanlık gözyaşları dökmek ne zor...
... ne zor hiç tanımadan seni emanet ettiğim bir şoföre "Hızla uzaklaş buradan ve gidebileceğin kadar uzağa git" demek...
... yokluğunu beklemek, ne zor...
* * *
Bunları düşündükçe, şu anda uzakta bir yerlerde üşüdüğünü sezinleyerek panikliyorum. Bütün engelleri aşıp terkedilmiş caddeleri, kimsesiz sokakları. yalnız bulvarları arşınlayarak sana ulaşmak, sessizce başını okşamak, kulağına sevgi sözcükleri fısıldamak ve yavaşça üzerini örtmek geçiyor içimden...
Paylaştığımız bir mazinin, yitirdiğimiz bir geleceğe dönüşmesinden hicran duyuyorum.
Gizli gizli hüzünlendiğim akşamlardan birinde, terketmişlere özgü bir terkedilme korkusunu da yüreğimin derinlerinde duyarak sana koşmak, yaptıklarım ve daha çok da yapamadıklarım için özür dilemek ve
dön...Geri dön bebeğim demek istiyorum:
;Geri dön... kulüben seni bekliyor..
Teşekkürler CAN DÜNDAR...
Eskişehir'e özgü olan ve müzesi oluşturulan Lületaşı Müzesi, Eskişehir Valiliğince açılmıştır. Kurşunlu Camii ve Külliyesi'nde sergilenen müze 1989 yılından bu yana kalıcılığını korumakla birlikte dünyadaki ilk Lületaşı Müzesi konumundadır. İlgi çekici aksesuarların yapımında kullanılan lületaşı "Beyaz Altın" olarak da bilinir.
Pipo, tesbih, kitap ayracı gibi, kolye, bileklik gibi aksesuarlar oldukça ilgi görmektedir. Müzenin etrafında önemli yapıtlarda bulunmaktadır. Altıhan El Sanatları Çarşısı, Çağdaş, Cam Sanatları Müzesi ve Osmanlı Evi bunlardan birkaçıdır. Eskişehirli ustaların seçkin ürünlerini görmekle yetinmeyecek, yapım aşamaları hakkında da bilgi sahibi olacaksınız. Müze çok büyük olmasa da içerisinde sergilenen el yapımı takılar fazlasıyla ilginizi çekecek türden. Eskişehir'de gezmenin tadını tarihi mekanları gezerek ve müzeyi ziyaret ederek çıkarabilirsiniz.
Telkari: A unique Turkish art made-up with wired silver with patience at skilled-hands.
Telkari is a special word meaning wire-crafting, or silver processing more exactly, and unique to Mardin and its surroundings, Turkey. Craftsmanship of Telkari art goes back as old as the history of Mardin city, so lays back to 3.000 B.C. It emerged and evolved in the wealthy lands of Upper Mesopotamia and made its course to our days through master-and-apperentice relation with an ever-qualifying process in time.
As It is always at most of traditional arts, all materials to be used at Telkari are made up by craftsman himself. Raw silver first melted by being passed through a string-like machinery to reach the tiny tickness as small as almost a hair by special techniques at the skillfull hands of the craftsman after a very time-consuming procedure. After that it goes into its final 2 stages: first backbone of the craft is formed then blank sections at the backbone is finely crafted with patience.
Telkari is folded with craftsman’s feelings, imaginery, passion and refinements and turns into its final products as necklaces, earrings, bracelets, anklets, belts or so on, to be weared by ladies. However, Telkari is not limited for jewellery purposes only. Decorative stuffs and kitchen items such as vases, photo frames, icons, candle-holders, plates, sugar bowls, tea sets with many others can be made.
----------------------
Telkari
"Tel ile yapılan sanat" olan Telkariye, aynı zamanda "vav işi" de denir. Bu isim Osmanlıca vav harfinin, uygulamada motif olarak sıkça kullanılmasından dolayı verilmiştir. Ayrıca bu sanata "çift işi" diyenler de vardır. Bu ismin kaynağı ise, işin yapımı sırasında parçaların teker teker biraraya getirilmesinde kullanılan cımbıza benzer ancak uç kısmı daha ince olan ve "çift" olarak isimlendirilen alettir.
Telkari ustası, kullanacağı telleri kendi atölyesinde ham maddeden elde eder. Ocakta kap içersinde eritilen maden çubuk haline getirilmek için kalıba dökülür. Maden olarak genellikle gümüş veya altın kullanılır. Yapılacak işin şekline göre çubuk döküm üzerinde genişten dara doğru delikleri olan çelikten yapılmış haddeden geçirilir. Haddenin geniş tarafından sokulan tel diğer taraftan çekilerek uzatılır ve aynı zamanda incelir. İşlem esnasında sertleşir, tavlanır ve bir süre (kor haline gelinceye kadar) bekletilir ve daha sonra balmumuna daldırılır. Usta bu işlem esnasında manda derisinden yapılmış, üzerinde madeni halkalar olan kalın bir kuşak bağlar. Kol gücü yetmediği zaman madeni bu halkalara takar ve beden gücünü de zaman zaman kullanır. Bu yorucu çalışma başlangıcında 0.5 cm. olan gümüş, işlem sonunda 1 mm.'lik ince bir tel haline gelir.
Her telkari işi iki ana kısımdan oluşur. Birincisi; işin ana iskeleti olan "muntaç", diğeri ise muntaç içine yerleştirilmiş vav, kake, tırtıl, gül, dudey vb. adlarla anılan her biri farklı biçimde olan motiflerdir. Çalışmaya muntaç yapımıyla başlanır (ana iskelet), muntaçın tel kalınlığı motiflerin tel kalınlığının iki katıdır. Daha sonra ara boşluklar sabır ile doldurulur. Tezgah olarak ceviz ağacından kesilmiş düz bir satıh kullanılır. Titizlik ve sabır isteyen bu çalışma esnasında motifler hazırlanır. Birleştirme işlemi en zahmetli kısmıdır zira milimetrik tellerin kaynakla birleştirilmesi işlemi çok zordur. Bunun için önce, ayarı belli bir ölçüde düşürülen gümüş, eğelenerek küçük tanecikler halinde bir güderi parçası içine toplanır. Eğelenmiş gümüş bir kaba konur ve içersine toz boraks katılır. Suya daldırıldıktan sonra amyant üzerine yerleştirilen ana iskeletin her parçası bu gümüş-boraks karışımı ile kaynak yapılarak birleştirilir. Motif yerleştirme işlemi kaynakla yapılır.
Telkariden yapılan işler çok çeşitlidir. Tütün kutusu, sigara ağızlıkları, aynalar, tepsiler, kemerler. Bu sanatın kaynağının eski Mısır olduğu sanılmaktadır. Yurdumuzda ise en önemli telkari merkezi Mardin'in Midyat ilçesi olmuştur.
Yapılan eserlerin üzerine imza ve tarih atma zorluğu olduğu için değerli ustaların kimliklerini çözmek çok zordur. Ancak; düz çalışmalarda eserin bir kenarına çelik kalemle imza atılır.