View allAll Photos Tagged TBMM
TBMM @Ankara Tebrikler! ♛ ★ Fotoğraf Sahibi: @mrbilen ____________________________ Çekmiş olduğunuz fotoğraflara "@Ankara ve #Ankara" etiketlerini ekleyin, editörlerimiz tarafından seçilen fotoğrafları Twitter, Tumblr ve Instagram hesaplarımızdan paylaşalım. - www.cityofAnkara.com via İnstagram www.instagram.com/p/_ceksgJ4_3/
SALT Araştırma, Mimarlık ve Tasarım Arşivi'nin #Kalebodur destekli 2015 çalışmaları kapsamında sayısallaştırılıp kataloglanan 12 bin belgelik Altuğ-Behruz Çinici Arşivi saltresearch.org’da erişime açıldı.
#InternationalArchivesDay
TBMM Milletvekili Lojmanları
#SALTAraştırma, Altuğ-Behruz Çinici Arşivi
Repository: SALT Research
Rights Info: This material can be used under Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International (CC BY-NC-ND 4.0) license.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi. (Fotoğraf: Alp Eren Kaya)
8 Şubat 1935 tarihinde yapılan ve kadınların ilk kez oy kullandığı TBMM Beşinci Dönem seçimleri sonucunda meclise giren kadın milletvekilleri
“Yeni kanun hükmüne göre Şubat 1935’te yapılacak iki dereceli seçimle 317 olan mebus sayısı 370’e yükselecek, meclise dahil olacak kadın mebusların dörtte birini ‘ilim ve irfanı ile tanınmış tecrübeli ve münevver kadınlar’, dörtte üçünü ise ‘İstiklal Savaşı’nda fiilen savaşa iştirak etmiş, hatta sırtında cephane taşımış ve madalya almış köylü kadınlar’ temsil edecekti.”
Kaynak: Ayşe Doyran, “1934’te Basındaki Tartışmalar: Kadınlar Milletvekili Seçilirken”, “Toplumsal Tarih”, Mart 1997.
#SALTAraştırma, Feridun Fazıl Tülbentçi Arşivi
Repository: SALT Research
Rights Info: This material can be used under Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International (CC BY-NC-ND 4.0) license.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet halk partisi cumhurbaskani adayi muharrem ince babaevinde dinleniyor fotograf: Ziya koseoglu/Chp genel merkezi
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi. (Fotoğraf: Alp Eren Kaya)
TBMM Kompleksi'nin bir parçası olan Halkla İlişkiler Binası, Clemens Holzmeister'ın danışmanlığında, Behruz Çinici tarafından tasarlandı; yapımı 1978 yılında tamamlandı. Sedat Simavi Şehircilik ve Mimarlık Ödülü, İş Bankası Şehir Planlama ve Mimarlık Büyük Ödülü ile Türkiye Prefabrik Birliği Ödülü’nü alan bina, geçen Eylül ayında yıkıldı.
TBMM Halkla İlişkiler Binası, A Blok ve B Blok, Ankara
#SALTAraştırma, Altuğ-Behruz Çinici Arşivi
#Kalebodur 'un desteğiyle
Repository: SALT Research
Rights Info: This material can be used under Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International (CC BY-NC-ND 4.0) license.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, meclisteki
anayasa değişikliği görüşmelerinin tamamlanmasının ardından CHP Gurubunu
olağanüstü topladı. Fotoğraflar ; Necati Savaş Cumhuriyet Gazetesi
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi. (Fotoğraf: Alp Eren Kaya)
TBMM ön bahçesinde (soldan sağa) Ziya Payzın, Sadun Ersin, Orhan Alsaç, Mukbil Gökdoğan, Kemal Ahmet Aru, Prof. Clemens Holzmeister, Cahit Karakaş, Hayati Tabanlıoğlu, Vedat Dalokay, Behruz Çinici
"TBMM Halkla İlişkiler Binası için 1978'de çalışmalara başladık. O zamanki Meclis Başkanı Cahit Karakaş, Meclis'te milletvekillerinin ceketini asacak bir yerleri bile olmadığını söyleyerek, Meclis'in arkasında milletvekillerine çalışma mekanları yapılmasını istedi. Ben de 'Aman Başbakanım, bu eserin sahibi hayatta, Salzburg'dan Holzmeister'ı çağırın' dedim. Bunun üzerine 1979 yılında Holzmeister Ankara'ya geldi. 93 yaşındaydı. Eski talebeleri olan Ziya Payzın ve Muhittin Güreli de bu projeye talipti. Ben, 'Holzmeister eskizleri yapsın, biz de birlikte çizelim' teklifinde bulundum; fakat Ziya ve Muhittin Beyler bana cephe aldılar. Holzmeister bunu farketti ve 'üçü de bir proje yapsın ve bu bana gelsin, ben bir jüri kurayım ve ben seçeyim' dedi. Sonuç olarak üç proje arasından benimkini seçti." Behruz Çinici bit.ly/2dwT35F
Ankara, #SALTAraştırma, Hayati Tabanlıoğlu Arşivi
Kalebodur'un desteğiyle #DünyaMimarlıkGünü
Repository: SALT Research
Rights Info: This material can be used under Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International (CC BY-NC-ND 4.0) license.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Grup Toplantısı öncesinde Meclis’e girerken milletvekilleri, belediye başkanları ve partililer tarafından karşılandı. CHP lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu daha sonra, önceki dönem Genel Başkanlar ile Meclis Makamında bir araya geldi. (Fotoğraf: Alp Eren Kaya)
Degerlerimize calisma gruplarimiza..
Duyuru panolarimizdaki posta akisini bugun itibari ile,..
www.facebook.com/muammer.sezer
Seklindeki panoya,panolar yonetimi olarak,sekretaryaninkiler dahil yonlendirilmistir..
Karadeniz BOLGE toplantimiz,yarin sonlanacaktir..
Cumhurbaskanimiz Sn.DEMIREL'in ellerinden oper..
Bilgilere saygi ile sunariz..
Buket,sekretarya..
07 Ağustos 2009 -CUMA
2300 YILLIK ORDU;
ELLİ YILLIK GELENEK
Mustafa Nevruz SINACI
Gül’ün Köşk’e çıkmasının ardından Genelkurmay, türbandan nasıl uzak durulacağına ilişkin yeni protokol kuralları belirlemiş. (Taraf, 31 07.2009, M.Baransu)
“Ordu’nun başörtüsü’nden kaçış plânı” başlıklı haberin ayrıntıları kısaca şöyle:
“Tüm birliklere gönderilen prokotol kuralında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrunnisa Gül ima edilerek, türbanlıların askerî hastane ve tesislere alınmaması isteniyor ve türbanlı eşlerin ve DTP’lilerin davet edileceği belirtilerek, 29 Ekim, 23 Nisan ve 19 Mayıs resepsiyonlarına gidilmemesi de emrediliyor…
Ayrıca, herhangi bir askerî hastane veya Rehabilitasyon merkezine gaziler ile diğer hasta yakınlarının ziyaret talebinde bulunmaları halinde: ‘Çağdaş kıyafetli olmayanların girişine izin verilmemesi, türbanlılara yasağın hatırlatılması, kabulün çok zorunlu olduğu durumlarda en alt seviyedeki protokol görevlisi ile refakat edilmesi’
29 Ekim Cumhuriyet Resepsiyonlarına İl’lerde Garnizon Komutanı dışında hiçbir seviyede katılınmaması, garnizon komutanının eşsiz olarak kısa bir süre için katılıp ayrılması öngörülüyor ve bu hareket tarzının uygun gerekçelerle halka izah edilmesi isteniyor.
Ankara’da sadece Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ve orgenerallerin eşli olarak çok kısa bir süre için katılmaları ve tebriği müteakip ayrılmaları.” veya: “Cumhuriyet’e sahip çıkıldığının göstergesi olarak, davetli bütün askerî personelin eşli olarak geniş katılımın sağlanması ve bu personelin kısa süre sonra topluca ayrılması.” Yukarıdakilerin hepsinde muhtemel el sıkma sıkıntısına karşı “Hiçbir seviyede katılımın olmamasıdır” (K. teklifi)
“Eşsiz davetler” başlıklı bölümde, akşam resepsiyonu veya gündüz Kokteyli’nde, DTP’lileri de göz önüne alarak, Sadece Garnizon Komutanı seviyesinde katılım, Komutan’ın tebriklerini sunup kısa sürede ayrılması. Önerilen: Eşsiz, sınırlı ve kısa süre katılıp ayrılma.”
TBMM’deki resepsiyona gidilmemesi.
TSK sorumluluğundaki törenler: “Eşi türbanlılara eşsiz davetiye gönderilecek;.Buna rağmen eşli gelenlerin eşleri kesinlikle içeri alınmayacaktır. Sadece yemin törenlerinde başı kapalı ailelerin, başörtülerini çene altından bağlamaları şartıyla katılmalarına izin verilecek; Diğer törenlerde başörtüsüne/türbana hiçbir şekilde izin verilmeyecektir..”
KÖŞK’TE KRİZ
Hatırlanacağı üzere Gül’ün seçilmesinden sonraki ilk 29 Ekim resepsiyonuna askerin katılmaması nedeniyle kriz yaşanmış, Gül de iki ayrı Cumhuriyet resepsiyonu düzenleyerek bir çıkış yolu bulmuştu. İlkine TBMM Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, yüksek yargı mensupları, siyasi parti liderleri, milletvekilleri, üst düzey bürokratlar “eşsiz” olarak davet edilmiş, 30 Ekim’de verilen ikinci resepsiyona ise, işadamı, sanatçı, gazeteci, STK örgüt temsilcileri davet edilmiş ve davetiyeler “eşli” olarak gönderilmişti.
2300 YILLIK ORDU, 50 YILLIK GELENEK
Konunun yayın tarzı ve sunuşu tam bir provokasyon! Haber başlığında “başörtüsü” kelimesi yer alırken, içerikte “türban” kullanılmakta. Metin içi anlatımlarda çifte standart ve tahrik cabası gözleniyor. Lâkin haberde bahse konu protokol içler acısı. Kadim Türk Ordusu ve Cumhuriyet’i kuran Peygamber Ocağı yönünden utanç verici.. Ne demek, Türk Anneleri, başları kapalı olursa ‘hastane ve rehabilitasyon merkezleri dahil’ askeri tesislere alınmayacak!.. Haydi, türban denilen melânet dönme ve devşirmelerce icat olundu. Ama sonuçta oda bir tesettür.. Üstelik saf-cahil, gafil Ana-bacılar din ve misyon ticareti uğruna kandırılarak türbana sokuldular. Asker bunu bilmiyor mu ki, oyuna geliyor?
Dahası “bin türlü” tedbir öngörülen resmi resepsiyonlar da neyin nesi?
Tefessüh etmiş, emperyalizmin kalesi, sahte İncil ve İsa ticaretinin kirli tapınağı Batı geleneğinin İslâm ikliminde işi ne? Kahir ekseriyeti aç, açık, fakir ve yoksul Türk halkının vergisiyle nasıl şarap ikram olunur? Bu, tam bir irtica, aymazlık, rezillik gericilik ve yobazlık değil midir? Sanki 2300 yıllık ordu ilga da, 49 yıllık kirli gelenek pek muteber!... Çok ayıp!..
***
Hâl ve gidiş;
İlim ve amel!..
Mustafa Nevruz SINACI
Önce şunu belirtmek ve altını özenle çizmek gerekir ki:
İnsan bizatihi devlettir. Devlet insan için vardır.
Devlet’in; dönemsel (çağdaş) medeni ve modern ihtiyaçlar doğrultusunda var edilen kurumlarının oluş nedeni: Namuslu, dürüst, akılcı, makul, mantıklı bir düzlemde (ilke, onur ve sorumlulukla) hizmet üretmektir.
Üretim: Bilimin ve bilincin sabit normları (ilmi disiplinler) çerçevesinde zorunlu kamu ihtiyacı, yani iç, varsa dış talebi karşılayacak biçimde ‘sürdürülebilir’ iktisadi, ilmi, sosyal, kültürel, sağlık, eğitim ve temel ihtiyaçlar düzeyinde imalat, inşaat ve tedarik faaliyetleri…
Hizmet: Her vatandaşın doğuştan kazandığı hak ve hukuki iktisap gereği İnsanca hayat sürme, adalet ve kanun kavramlarına mümasil/uygun barınma, beslenme, öğrenme, İnanma ve İnandığı gibi yaşama konusunda “eşit hak ve eşit şansa” sahip kılınmasıdır.
Halk, devlet cihazını bu hak’ların teminatı olmak üzere kurmuştur.
En azından bizim “müspet ve gerçek bilim” olarak nitelememiz gereken, İslâm’ın ilk peygamberi Hazreti âdem Atamız ile din’in tek evrensel Peygamberi Hazreti Muhammet Mustafa (sav) arasını kapsayan ve günümüze kadar uzayan süreç için bu ‘realite’ böyledir. İslâm’ın evrensel (son) peygamberinden 1000 yıl sonra ancak, Kur’an da apaçık beyan edilen ilmi hakikatleri çözmeye-anlamaya ve kavramaya; akabinde de âlimleri ateşe atmaya ve İslâm’ı tahrife koyulan ikiyüzlü, (atamız Osmanlı tarafından medeniyet öğretilen) hayvan altı, primitif vahşi batının bilim diye ortaya attığı saçmalıklara göre değil!... Sonuçta:
“İlim, ilmek ilmektir. İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır?” (Yunus Emre)
Yani, “kendini bilmek, farkında olmak ve mukayese etmek (karşılaştırmalı bilim) ‘ilmi hâl’dir. Bu, çağın deyimi ile bilimsel yaşam biçiminin adı; namuslu-dürüst, ilkeli-onurlu, saygın ve sorumlu ‘bilinçli’ olma halidir. Bu hal’in dışında yer alan geri ve ilkel yaşam tarzı ileri, çağdaş, medeni ve modern toplumlarca asla kabul, tasvip ve tasdik edilemez.
Örneğin: Devlet cihazının bütün memur ve seçilmişleri “insani boyut ve özgür bilim” açısından millet memuru ve halkın hizmetçisidirler. Diğer telâkkiler aynı zamanda insanlık, İslâm ve ilim dışıdır. Dolayısıyla devlette rüşvet, iltimas, hırsızlık, yolsuzluk, görevi ihmal, suiistimal ve kötüye kullanma, ayırma, kayırma, yanlı davranış, haksız edinim, gasp-irtikap, terör-tedhiş ve sair “mutasyona uğramış hayvan altı yaratık” davranışları ile bilimdışı tasarruf şekilleri (özellikle % 99’u Müslüman olan TC’de) ceza, tedip ve terbiyeyi zorunlu kılar.
Bunun için: Her şeye rağmen toplumsal sorumluluk; Bilinçli takip; Canlı Milli hafıza; Diri kamu vicdanı ve paralel (tamamlayıcı-bütünleyici) sağlıklı-güçlü, bağımsız, objektif ve tarafsız adalet cihazı zarurettir. Yoksa Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ her vatandaş için meşru bir haktır. Memur nisyan ile malul, atanmış ihanete mütemayil ise affedilemez. Dahası, memur, atanmış ve seçilmişlerin “millete karşı suç işlemeye ve suç işleyenleri” affetme hakkı yoktur.
1974 ve müteakip afların tamamı hukuk ve ahlâk dışıdır. Failleri suçludur.
Şu anda da “devlet adına” ve “devlet içinde” çok yoğun biçimde suç işlenmektedir.
MESELA !...
Ülkemizde bir Adalet Bakanı var! Ama adalet, eşitlik ve hukuk yok..
İçişleri Bakanı var! Lâkin sınırlar delik-deşik, dağlar anarşist ve terörist dolu.
Milli Eğitim Bakanı var! Milli eğitim-öğretim ve milli-manevi müfredat yok.
Sağlık Bakanı var! Sağlık, siyaset ve ticaret malzemesi, hasta perişan…
Çevre Bakanı var! Hala dere, göl ve denizlere lâğım akıyor, ekosistem çökük..
Maliye Bakanı var! Gelirde, giderde, vergide, algıda gasp var adalet yok.
Başbakan ve Cumhurbaşkanı da var! Peki Ergenekon, çete-mafya, susurluk ne? Devlet neden adil olmaz, ilimle amel etmez? Meşruiyetin temeli bu ya!. Adalet ahlâkı, hukuk ve hak tamam değilken, Lozan’a aykırı “Kürt Açılımı” (aslında) hangi domuzdan dayatma acaba ?...
.........................................................................................................................
2300 YILLIK ORDU, 50 YILLIK GELENEK
Mustafa Nevruz SINACI
Gül’ün Köşk’e çıkmasının ardından Genelkurmay, türbandan nasıl uzak durulacağına ilişkin yeni protokol kuralları belirlemiş. (Taraf, 31 07.2009, M.Baransu)
“Ordu’nun başörtüsü’nden kaçış plânı” başlıklı haberin ayrıntıları kısaca şöyle:
“Tüm birliklere gönderilen prokotol kuralında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrunnisa Gül ima edilerek, türbanlıların askerî hastane ve tesislere alınmaması isteniyor ve türbanlı eşlerin ve DTP’lilerin davet edileceği belirtilerek, 29 Ekim, 23 Nisan ve 19 Mayıs resepsiyonlarına gidilmemesi de emrediliyor…
Ayrıca, herhangi bir askerî hastane veya Rehabilitasyon merkezine gaziler ile diğer hasta yakınlarının ziyaret talebinde bulunmaları halinde: ‘Çağdaş kıyafetli olmayanların girişine izin verilmemesi, türbanlılara yasağın hatırlatılması, kabulün çok zorunlu olduğu durumlarda en alt seviyedeki protokol görevlisi ile refakat edilmesi’
29 Ekim Cumhuriyet Resepsiyonlarına İl’lerde Garnizon Komutanı dışında hiçbir seviyede katılınmaması, garnizon komutanının eşsiz olarak kısa bir süre için katılıp ayrılması öngörülüyor ve bu hareket tarzının uygun gerekçelerle halka izah edilmesi isteniyor.
Ankara’da sadece Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ve orgenerallerin eşli olarak çok kısa bir süre için katılmaları ve tebriği müteakip ayrılmaları.” veya: “Cumhuriyet’e sahip çıkıldığının göstergesi olarak, davetli bütün askerî personelin eşli olarak geniş katılımın sağlanması ve bu personelin kısa süre sonra topluca ayrılması.” Yukarıdakilerin hepsinde muhtemel el sıkma sıkıntısına karşı “Hiçbir seviyede katılımın olmamasıdır” (K. teklifi)
“Eşsiz davetler” başlıklı bölümde, akşam resepsiyonu veya gündüz Kokteyli’nde, DTP’lileri de göz önüne alarak, Sadece Garnizon Komutanı seviyesinde katılım, Komutan’ın tebriklerini sunup kısa sürede ayrılması. Önerilen: Eşsiz, sınırlı ve kısa süre katılıp ayrılma.”
TBMM’deki resepsiyona gidilmemesi.
TSK sorumluluğundaki törenler: “Eşi türbanlılara eşsiz davetiye gönderilecek;.Buna rağmen eşli gelenlerin eşleri kesinlikle içeri alınmayacaktır. Sadece yemin törenlerinde başı kapalı ailelerin, başörtülerini çene altından bağlamaları şartıyla katılmalarına izin verilecek; Diğer törenlerde başörtüsüne/türbana hiçbir şekilde izin verilmeyecektir..”
KÖŞK’TE KRİZ
Hatırlanacağı üzere Gül’ün seçilmesinden sonraki ilk 29 Ekim resepsiyonuna askerin katılmaması nedeniyle kriz yaşanmış, Gül de iki ayrı Cumhuriyet resepsiyonu düzenleyerek bir çıkış yolu bulmuştu. İlkine TBMM Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, yüksek yargı mensupları, siyasi parti liderleri, milletvekilleri, üst düzey bürokratlar “eşsiz” olarak davet edilmiş, 30 Ekim’de verilen ikinci resepsiyona ise, işadamı, sanatçı, gazeteci, STK örgüt temsilcileri davet edilmiş ve davetiyeler “eşli” olarak gönderilmişti.
2300 YILLIK ORDU, 50 YILLIK GELENEK
Konunun yayın tarzı ve sunuşu tam bir provokasyon! Haber başlığında “başörtüsü” kelimesi yer alırken, içerikte “türban” kullanılmakta. Metin içi anlatımlarda çifte standart ve tahrik cabası gözleniyor. Lâkin haberde bahse konu protokol içler acısı. Kadim Türk Ordusu ve Cumhuriyet’i kuran Peygamber Ocağı yönünden utanç verici.. .
Ne demek, Türk Anneleri, başları kapalı olursa ‘hastane ve rehabilitasyon merkezleri dahil’ askeri tesislere alınmayacak!.. Haydi, türban denilen melânet dönme ve devşirmelerce icat olundu. Ama sonuçta oda bir tesettür.. Üstelik saf-cahil, gafil Ana-bacılar din ve misyon ticareti uğruna kandırılarak türbana sokuldular. Asker bunu bilmiyor mu ki, oyuna geliyor?
Dahası “bin türlü” tedbir öngörülen resmi resepsiyonlar da neyin nesi?
Tefessüh etmiş, emperyalizmin kalesi, sahte İncil ve İsa ticaretinin kirli tapınağı Batı geleneğinin İslâm ikliminde işi ne? Kahir ekseriyeti aç, açık, fakir ve yoksul Türk halkının vergisiyle nasıl şarap ikram olunur? Bu, tam bir irtica, aymazlık, rezillik gericilik ve yobazlık değil midir? Sanki 2300 yıllık ordu ilga da, 49 yıllık kirli gelenek pek muteber!... Çok ayıp!..
*****
Hâl ve gidiş; İlim ve amel!..
Mustafa Nevruz SINACI
Önce şunu belirtmek ve altını özenle çizmek gerekir ki:
İnsan bizatihi devlettir. Devlet insan için vardır.
Devlet’in; dönemsel (çağdaş) medeni ve modern ihtiyaçlar doğrultusunda var edilen kurumlarının oluş nedeni: Namuslu, dürüst, akılcı, makul, mantıklı bir düzlemde (ilke, onur ve sorumlulukla) hizmet üretmektir.
Üretim: Bilimin ve bilincin sabit normları (ilmi disiplinler) çerçevesinde zorunlu kamu ihtiyacı, yani iç, varsa dış talebi karşılayacak biçimde ‘sürdürülebilir’ iktisadi, ilmi, sosyal, kültürel, sağlık, eğitim ve temel ihtiyaçlar düzeyinde imalat, inşaat ve tedarik faaliyetleri…
Hizmet: Her vatandaşın doğuştan kazandığı hak ve hukuki iktisap gereği İnsanca hayat sürme, adalet ve kanun kavramlarına mümasil/uygun barınma, beslenme, öğrenme, İnanma ve İnandığı gibi yaşama konusunda “eşit hak ve eşit şansa” sahip kılınmasıdır.
Halk, devlet cihazını bu hak’ların teminatı olmak üzere kurmuştur.
En azından bizim “müspet ve gerçek bilim” olarak nitelememiz gereken, İslâm’ın ilk peygamberi Hazreti âdem Atamız ile din’in tek evrensel Peygamberi Hazreti Muhammet Mustafa (sav) arasını kapsayan ve günümüze kadar uzayan süreç için bu ‘realite’ böyledir.
İslâm’ın evrensel (son) peygamberinden 1000 yıl sonra ancak, Kur’an da apaçık beyan edilen ilmi hakikatleri çözmeye-anlamaya ve kavramaya; akabinde de âlimleri ateşe atmaya ve İslâm’ı tahrife koyulan ikiyüzlü, (atamız Osmanlı tarafından medeniyet öğretilen) hayvan altı, primitif vahşi batının bilim diye ortaya attığı saçmalıklara göre değil!... Sonuçta:
“İlim, ilmek ilmektir. İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır?” (Yunus Emre)
Yani, “kendini bilmek, farkında olmak ve mukayese etmek (karşılaştırmalı bilim) ‘ilmi hâl’dir. Bu, çağın deyimi ile bilimsel yaşam biçiminin adı; namuslu-dürüst, ilkeli-onurlu, saygın ve sorumlu ‘bilinçli’ olma halidir. Bu hal’in dışında yer alan geri ve ilkel yaşam tarzı ileri, çağdaş, medeni ve modern toplumlarca asla kabul, tasvip ve tasdik edilemez.
Örneğin: Devlet cihazının bütün memur ve seçilmişleri “insani boyut ve özgür bilim” açısından millet memuru ve halkın hizmetçisidirler. Diğer telâkkiler aynı zamanda insanlık, İslâm ve ilim dışıdır. Dolayısıyla devlette rüşvet, iltimas, hırsızlık, yolsuzluk, görevi ihmal, suiistimal ve kötüye kullanma, ayırma, kayırma, yanlı davranış, haksız edinim, gasp-irtikap, terör-tedhiş ve sair “mutasyona uğramış hayvan altı yaratık” davranışları ile bilimdışı tasarruf şekilleri (özellikle % 99’u Müslüman olan TC’de) ceza, tedip ve terbiyeyi zorunlu kılar.
Bunun için: Her şeye rağmen toplumsal sorumluluk; Bilinçli takip; Canlı Milli hafıza; Diri kamu vicdanı ve paralel (tamamlayıcı-bütünleyici) sağlıklı-güçlü, bağımsız, objektif ve tarafsız adalet cihazı zarurettir. Yoksa Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ her vatandaş için meşru bir haktır. Memur nisyan ile malul, atanmış ihanete mütemayil ise affedilemez. Dahası, memur, atanmış ve seçilmişlerin “millete karşı suç işlemeye ve suç işleyenleri” affetme hakkı yoktur.
1974 ve müteakip afların tamamı hukuk ve ahlâk dışıdır. Failleri suçludur.
Şu anda da “devlet adına” ve “devlet içinde” çok yoğun biçimde suç işlenmektedir.
MESELA !...
Ülkemizde bir Adalet Bakanı var! Ama adalet, eşitlik ve hukuk yok..
İçişleri Bakanı var! Lâkin sınırlar delik-deşik, dağlar anarşist ve terörist dolu.
Milli Eğitim Bakanı var! Milli eğitim-öğretim ve milli-manevi müfredat yok.
Sağlık Bakanı var! Sağlık, siyaset ve ticaret malzemesi, hasta perişan…
Çevre Bakanı var! Hala dere, göl ve denizlere lâğım akıyor, ekosistem çökük..
Maliye Bakanı var! Gelirde, giderde, vergide, algıda gasp var adalet yok.
Başbakan ve Cumhurbaşkanı da var! Peki Ergenekon, çete-mafya, susurluk ne? Devlet neden adil olmaz, ilimle amel etmez? Meşruiyetin temeli bu ya!. Adalet ahlâkı, hukuk ve hak tamam değilken, Lozan’a aykırı “Kürt Açılımı” (aslında) hangi domuzdan dayatma acaba ?...
WEB : www.mustafanevruzsinaci.blogspot.com,
e.MAİL: gercek.demokrat@hotmail.com
II. TBMM Binası önünde resmî geçit töreni, Ankara, 1931
#SALTAraştırma, Said Bey Arşivi
Repository: SALT Research
Rights Info: This material can be used under Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International (CC BY-NC-ND 4.0) license.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Grup Toplantısı öncesinde Meclis’e girerken milletvekilleri, belediye başkanları ve partililer tarafından karşılandı. CHP lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu daha sonra, önceki dönem Genel Başkanlar ile Meclis Makamında bir araya geldi. (Fotoğraf: Alp Eren Kaya)
TBMM Kompleksi'nin bir parçası olan Halkla İlişkiler Binası, Clemens Holzmeister'ın danışmanlığında, Behruz Çinici tarafından tasarlandı; yapımı 1978 yılında tamamlandı. Sedat Simavi Şehircilik ve Mimarlık Ödülü, İş Bankası Şehir Planlama ve Mimarlık Büyük Ödülü ile Türkiye Prefabrik Birliği Ödülü’nü alan bina, geçen Eylül ayında yıkıldı.
Ankara’daki TBMM Halkla İlişkiler Binası’nın yıkımı, 2016
Ayrıntılı bilgi için: www.mimarlarodasiankara.org/index.php?Did=8064
Repository: SALT Research
Rights Info: This material can be used under Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International (CC BY-NC-ND 4.0) license.
Cumhuriyet halk partisi genel baskani kemal kilicdaroglu tbmm chp grup toplantisinda konustu fotograf: Ziya koseoglu/Chp genel merkezi
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Kurtuluş Savaşı Müzesi ( I.TBMM Binası )
1. TBMM Binası, 1920-1924 yılları arasında TBMM faaliyetlerinin gerçekleştirildiği bina. Ankara'nın Altındağ ilçesinde Ulus Meydanı'nda bulunan yapının inşaasına, 1915 yılında başlanmış. İlkin İttihat ve Terakki Cemiyeti kulüp binası olarak tasarlanmış binanın planı evkaf mimarı Salim Bey tarafından yapılmış, inşasına ise kolordunun askeri mimarı Hasip Bey nezaret etmiş. Türk mimari stilinde olan iki katlı binanın en belirgin özelliği duvarlarında Ankara taşı kullanılmış olması. 23 Nisan 1920 ile 15 Ekim 1924 tarihleri arasında 1. TBMM olarak kullanılan bina daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Merkezi ve Hukuk Mektebi olarak işlevini sürdürmüş. 1952 yılında Maarif Vekâletine devredilmiş. Bina 23 Nisan 1961'de "Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesi" adıyla halkın ziyaretine açılmış. 1981 yılından sonra "Kurtuluş Savaşı Müzesi" adıyla işlevini sürdürmüş ve günümüze de bu şekilde gelmiş. Müzede Lozan Antlaşması ve Sevr Antlaşması ait belgeler, çeşitli devlet büyüğü hediyeleri ve dönemin ruhunu anlatan yazışma ve haberleşme araçları sergileniyor.
Fotoğrafların Orjinal boyutlarının temini ve kullanımı için Sinan Doğan ile iletişim kurunuz...
E Mail: foto.sinandogan@gmail.com
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP TBMM Grup toplantısında gündemi değerlendirdi. (Fotoğraf: Alp Eren Kaya)
Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı İrfan İnanç Yıldız,
Kızılay'dan Başbakanlığa yürümek isteyen liseli gençlerin eylemine katıldı.
Ankara İl Gençlik Kollarının desteğiyle gerçekleşen yürüyüşe polis izin
vermedi.
İrfan İnanç Yıldız'ın ve eylemi desteklemek amacıyla Kızılay'a gelen Ankara
Milletvekili Aylin Nazlı Aka'nın tüm çabasına rağmen çevik kuvvetin
engellediği yürüyüş sonrasında gençler oturma eylemi yaparak slogan attı. "
Başbakan istifa" , " halka değil hırsızlara barikat" " gün gelecek devran
dönecek Akepe halka hesap verecek" sloganlarının atıldığı eylemde Gençlik
Kolları Genel Başkanı Yıldız, basın mensuplarına hitaben bir konuşma yaptı.
Eylemin barışçıl, demokratik bir amaç güttüğünü, yasadışı bir konuma
düşemek için Ankara Emniyetine bütün detayları bildirdiklerini belirten
İnanç Yıldız; " Ancak şu ana kadar bize olumlu ya da olumsuz hiçbir cevap
vermedi Ankara Emniyet Müdürlüğü. Burada çoğunluğu liseli olan gençler
Başbakanlık binası önüne kadar yürümek ve orada fezlekeler ve yolsuzluk
soruşturması konusunda Erdoğan Hükümetinin tavrını protesto etmek istiyor.
Biz Başbakanlığa kadar yürüyüp, basın açıklamamızı yapıp barışçıl biçimde
dağılacağız. Terörist değiliz polisle karşı karşıya gelmek istemiyoruz.
ancak görüyorsunuz buradaki gençlerden daha kalabalık bir polis gücüyle
önümüz kesildi.
Ankara halkının huzurunu kaçıracak bir şeye neden olmamak için şimdi
buradan dağılıyoruz" diye konuştu.
Aylin Nazlı Aka da yaptığı konuşmada; " Emniyetin Valiliğin, İçiçleri
Bakanlığının ve hükümetin demokratik eylemler karşısındaki tavrını
anlayamıyoruz. Korkacak ne var, bu hükümet neyden korkuyor. Gençlerin önüne
polis barikatı koymak bu ülkeye yakışmıyor" dedi
CHP Gençlik Kolları, hükümetin yozlsuzluk soruşturması ve fezlekelerle
ilgili TBMM'de gösterdiği tavrı Türkiye Genelinde protesto kararı almıştı.
--
CHP Genel Merkezi
Yayın İzleme Birimi
031220740004205
05305492876