View allAll Photos Tagged ProVita

Provita River and surroundings, Prahova, Romania

Vengo senza bagagli

Coming without baggage

peterseelig.com/index.php?frame=show_artbook.php&wid=...

  

#art #drawing #artjournal #ProVita

MAJ20151003046

This is an uncropped 1.6:1 macro of something......

 

Some people might find it easy to identify, whilst others will find it somewhat difficult!

 

Post as many wild, weird and out of the box guesses as you like. No limitation - let your imagination run free!

 

I will post the answer in a few days' time, depending on the reaction.

 

Edited 2021/02/28 to post the answer:

This is an uncropped compilation of 8 focus stacked 1.6:1 macro shots of:

Crackerbread/Crispbread/Knäckerbröd/Hårdbröd/Knækbrød/Knekkebrød/Knäckebrot

 

According to some sources, crackerbread is more than a thousand years old and was a staple of the Vikings on their raids, as a ship with biscuits/crackerbread would keep for several months.

Traditional crackerbread was invented about 500 years ago and consists of wholemeal rye flour, salt, and water.

Today, however, many crackerbreads contains wheat flour, spices, and grains and is often leavened with yeast or sourdough.

 

If stored in dry conditions it will keep fresh and edible for a very long time.

 

Crackerbread contains a large amount of air. In the case of unleavened crisp bread, bubbles are introduced into the dough mechanically.

 

The local crackerbread (Provita) that I used for the photograph looks very much like the UK's Ryvita Original Crackerbread.

www.ryvita.co.uk/products/crackerbread/original-crackerbread

 

Canon EOS 7D Mark II

EF100mm f/2.8 Macro USM

Foto propia.

Vehículo de coordinación de salvamento en playas.

Foto de un amigo.

Ambulancia SVB.

Foto de un amigo.

Ambulancia SVB.

Foto propia.

Ambulancia convencional (A1).

Foto propia.

Ambulancia convencional.

Foto propia.

Vehículo de coordinación de salvamento en playas.

Foto propia.

Ambulancia convencional.

2015 Margarita island: El Yaque and Macanao peninsula

Çörek, Schwarzkümmel, Nigella sativa

Çörek otu

Türk çörek otu

Mısır çörek otu

Beyaz çörek otu

 

Familyası: Dügünçiçegigillerden, Hahnenfussgewachse, Ranunculace

 

Drugları: Çörek tohumu: Nigellae semen

Çörek yağı: Nigellae oleum

Çörekotunun tohumları çay ve baharat olarak, yağı ise natürel ilaç ya-pımında kullanılır.

 

Giriş: Çörekotunun oldukça çok türü mevcuttur ve bunlardan şifa maksadı ile sadece Türk çörekotu, Mısır çörekotu veya beyaz çörekotu diye anılan Nigella sativa kullanılır. Çörekotunun vatanı Türkiye olup binlerce yıldır orta doğu ve kuzey Afrika ülkelerinde çok yaygın olarak yetiştirilmektedir. Bitki Türkiye'den çok Mısır'da yetiştirildiğinden Mısır çörekotu ve taç yapraklarının beyaz olması nedeniylede beyaz çörekotu diye de anılır. Bunun haricinde Şam çörekotu; Nigella damascena, İs-panya çörekotu, Nigella hispanica ve yabani çörekotu, Nigella arvensis’i sayabiliriz, fakat bunlar şifa maksadı ile kullanılmazlar. Peygamber Efendimiz çörek tohumunun ölüm hariç her türlü hastalığı iyileştireceğini beyan etmiş ve bu hadis nedeni ile müslümanlar çörek tohumunu o günden bugüne kadar çok yaygın olarak kullanmışlardır. Son yapılan araştırmalarla bitkinin bahar nezlesi, besin alerjisi, (alerjik ekzema= nörodermatis) ve alerjik astıma karşı etki olduğunun tespit edilmesi nedeni ile önemi oldukça artmıştır.

 

Botanik: Vatanı Türkiye olup buradan önce orta doğu ve kuzey Afrika ülkelerinde sonrada dünyanın hemen der yöresine yayılmıştır. Yaprakları ince şerit şeklinde ve uçları hafif sivricedir. Ana kanat yaprakları 2-4 yan kanatlardan ve uçta tek yan kanattan oluşur ve yan kanatları da yine yan kanatlardan oluşur. Yaprakları gövdeye değişken sıra ile dizilmiş¬lerdir ve yeşil veya hafif sarımsı yeşil renklidir. Çiçekleri kalp veya yumurta şeklinde beş adet beyaz renkli, kenarları hafif dalgalı taçyap¬raklardan oluşur. Ortasında daha doğrusu göbeğin çevresinde 30-50 adet döllenme tozluğu bulunur ve bu döllenme tozluklarının başında topuzcuklar bulunur. Göbekteki yeşilimsi kapsül yavaş yavaş büyüyerek beş bölümlü kapsül oluşur, her bölümün ucunda birer anten gibi sivrilik vardır ve içinde çok küçük siyah tohumlar bulunur.

 

Yetiştirilmesi: Çörekotunun vatanı zaten Türkiye olup yetiştirilmesinde herhangi bir problem söz konusu değildir. Şubat ve Mart aylarında çörek tohumları kasalara, camlıklara, yastıklara veya seralara ekilir ve Nisan- Mayıs aylarında fideleri 30*40sm aralıklarda bahçe ve tarlalara ekilir.

 

Hasat zamanı: Eylül ve ekim aylarında çörek kapsülleri toplanarak dö-vülür ve çıkarılan tohumları kurutularak porselen veya uygun kaplarda muhafaza edilir. Çörek tohumları soğuk baskı ile sıkılarak yağı çıkarılır ve bu yağ natürel ilaç yapımında kullanılır.

 

Birleşimide; Çörek tohumunun birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz.

1) Yağ asitleri %30-50 arasında olursa da genellikle %35 civarındadır ve bununda %50-60’ini doymamış yağ asitleri (Omega-6-yağ asitleri) oluşturur ve bununda %50-70’ini linol asit (Omega-6-yağ asidi), % 20-25 oleik asit, % 10-12 palmitinasit ve az miktarda da palmitinolasit, myristinasit, stearinasit, ve gama-linolenasit

2) Eter yağ türevleri % 0,5-1,5 arasında olup buda nigellon semohiprepinon (veya kısaca nigellon), thymohydrochinon, p-cymen, alfa-pinen, beta-pinen, sabinen, limonen, 1,8-cineol, alfa-terpinen, artemisiaketon, sabinenhidrat, linalool, borneol, karvon, thymol, karvakrol, beta- thujon, ve bornylasetat

3) Vitaminlerden; beta-karotin (provitamin A), biotin (vitamin H), folasidi, B1, B2, B6, C ve vitaminleri

Minerallerden; magnezyum, selen, çinko

Ayrıca % 21 protein, %38, karbonhidrat, taninler, saponinler’den

melathin ve acı maddelerden nigellin içerir.

 

Araştırmalar;

1) Münih kronik hastalıklar ve immunoloji üzerine yeni tedavi¬yön¬temlerini araştırmalar enstitusü (Münchener Istitut zur Erforschung neuer Therapie verfahren, chronischer Krankheiten und İmmuno¬logie) baharnezlesi, nörodermatoz (allerjik ekzem, besinallejisinin neden olduğu ekzem) allerjik astım, kaşıntı, bronşitli astım, kramplı bronşit ve sıksık enfeksiyona yakalanma gibi rahatsızlıkları olan 600 hasta üzerinde çörek ile 3 ay süren tedavidenemesi yapılmıştır. Bu tedavidenemesinden önce yapılan teslerde hastalardan % 97’sinde allerjiye sebep olan immunanormalikleri gözlenmiş ve tedavisüresi sonunda bu anormaliklerin hastalardan % 85’inde normalleşiği tes-bitedilmiştir ve tedaviye 6 ay devameden Hastalardan % 89’unun du-rumunun iyileştiği tesbitedilmiştir. (NH.10.96.608 ve Nhp 3.95 342)

2) 15 Kasım2001’de İsviçrenin Baden şehrinde yapılan 16. İsviçre Tabipodaları Fitpoterapi (Bitkiseltedavi) konferansında (16. Tagung der schweizerischen medizinischen Gesellschaft für Phytotherapie) allerjik deriiltihaplabnmasına (Nörodermatoz, yani besinallerjisi nedeniyle ortaya çıkan allejik ekzema) karşı çörekyağtürevlerinden thymochinon lökotrinlerin ve thromboxanların salgılanmasını fren¬lediği nigellonun’da histaminin salgılanmasını frenlediğini ve allerjiyi önlediğini beyanetmişlerdir. (ZP. 1.02.29)

3) Hindistanda 1993’yapılan bir araştırmada çöreğin birleşimindeki nigellon’un histamin salgılanmasını azaltığı (frenlediği) ve böylece antihistaminika gibi etkilediği tesbitedilmiştir.(Sch.H.62)

4) Ankara Üni. Ecz. Fa. 1985’de yaptığı araşırmalarda çöreketeryağının birleşimindeki thymochinon’un (aynı Nigellon gibi) bronşlarıgenişletiği ve böylece astımı önlediği ve aynı antihistaminikalar daki gibi etki etiğini tesbitetmişlerdir. (Age 62)

5) Erzurum Universitesi Ziraatfakultesi 1989’da yaptığı araştırmalarda çörekyağını antibakteriel (antibiotik) ve antimikozit (mantar yokedici) özeliklerde olduğu ve bununda birleşimindeki thymochinon'dan kaynaklandığı tesbitedilmiştir. (Age 62)

6) Münih Walter Strau Estitusü Prof. Dr. Olaf Adam ve ekibi et ve etmamüllerinin eklem kıkırdaklarındaki arachindonasit oranını ar-tırdığını PH değerinin 7,4 de 6,2 düşerek asitleştirdiğini böylece asitli ortamında eklem ve eklemkıkırdaklarına zarar verdiği tesbitedil¬mişdir. Böylece et ve etmamüleri beslenenlerde artirit (Ekle¬mililtihaplanması) ve eklemyıpranması (Artroz) hasıl olduğunun tesbitetmişlerdir. (GM. 2.95.41) Çaresi çörekçayı veya yağı içmek veyahutta Şeytanpençesikökü (Türkiyede bu bikiyi bulamazsınız).

 

Kenditecrübelerim:

1) Eylül-Kasım 1989’da yaptığım iki aylık askerlik sırasında nöro-dermatis’e (allerjik ekzem=atopik ekzem=besinallerjisi nedeni ile sulu, kabarıcıklıklı, kızarık, kaşıntılı, bir ekzemtürü) ve 1996’da allerjik astım ve baharnezlesine yakalandım. 20.03.02’de işe gittim ve çalışamıyacağımı anlayınca havalanı kliniğine gittim doktor baharnezlesi ve astım’a yakalandığımı söyledi. 28.03.02 Ev doktoru (Dr. W.) bronşit baharnezlesi diyerek ilaçlar yazdı ve 12.04.02’de allerji akciğerdoktoru Dr. M.W. (Frankfurt) yaptığı testlerde allerji ve baharnezlesi diyerek kortisonlu ilaçlar ve spray yazdı.

22.04.02’de allerjik ve akciğer doktoru H.S. (Frankfurt) gittim o da yaptığı deneyler ve testler sonucu allerjik astım ve bahar nezlesi diyerek o da kortisonlu ilaçlarla spray yazdı. Aldığım kortisonlu hap-ların kaslarımı erittiğini dermansızlık, halsizlik ve konsentras-yonzafiyetine sebep olduğunu farkedince kortisonlu ilaçları bırakmayı düşündüm ve çörekle tedaviye başladım. Çörek çayı’nın etkisinin 3-6 ay içtikten sonra etki edebileceğini düşünüyordum, fakat 22.04.-26.04.02’ye kadar çörekle tedaviye başlayıca kortisonlu ilaç ve sprayı bıraktım. Çörek çayını bırakınca rahatsızlıklarım yeniden arttı, bu nedenle 7 ay çörek çayı içtim. Buna kalıcı çare bulmak için araştırmalarıma devam ettim ve Aloxi'yi (Aloxi’nin isimi sonra Gökçek İksir olarak değiştirildi.) geliştirdim. ALLAHIMA şükürler olsun artık et ve etmamüleri yiyebiliyor, kahve ve siyah çay içebiliyorum ve ayrıca 20 yıldır çektiğim gastrittende kurtuldum. (17.08.03)

2) Muhammed Şamilin (5 yaşında) anaokulu öğretmeni çocuğun mu-htemelen idraryolları rahatsızlıklarına yakalanmış olabileceğini söy¬ledi, çünkü günde 15-20 defa WC'ye gitiğini söyledi. Ço¬cukdoktoru muayene etikten sonra herhangi bir enffeksiyonun olmadığını bunun bir tik olabileceğini söyledi. Faslı bir tanıdığım çörek ile balı karıştırıp çocuğa 3-4 gün verirsen iyi olabilir dedi ve gerçekten çocuk 3-4 günde iyileşti (14.05.02).

3) Şamil ve ben hafif üşütmelerde kulaklarımız ağrıyordu ve çörek¬çayına başladıktan sonra kulaklarım tekrar 3 hafta ağrıdıktan sonra tamamen iyileşti (19.05.02). Her türlü iltihaplara karşı özeliklede aradoku ve mukoza (sümüksüzar) iltihaplanmasına kariı etkilidir. (17.08.03)

4) Çörektohumçayı veya yağı sadece bedensel değil, aynı zamanda zihinsel (ruhsal) rahatsızlıklarıda iyileştirir. Şayet kişide kendini kü-çükgörme, kibirlenme veya ehvamlı düşüncelere sahipse insanın kafasındaki bu tür düşünceleri yokeder. Kişinin açık, berak vede net davranmasını sağlar (22.04.-20.05.02)

5) Bir işarkadaşımın yüzünde (gözünde 4cm & burnunda 3cm uzaklıkta) nohut büyüklüğünde bir çıban hasıl olmuş ve Doktorunun verdiği merhemin fayda vermemesi nedeni ile gelip bir çare sordu. Bende ona çörekçayı içmesini tavsiye ettim ve bir hafta sonra tamamen iyileştiğini gördüm. Her türlü iltihaplara karşı özeliklede aradoku ve mukoza (sümüksüzar) iltihaplanmasına etkildir. (17.08.03)

 

Tesir şekli: Antibakteriel (antibiotiker), antimikozit (mantarları yok¬edici), iltihapları önleyici, bronşları ve damarları genişletici, idrar söktürücü, mideyi kuvvetlendirici ve koruyucu, kanı temizleyici ve şekeri düşürücü özeliklere sahiptir.

 

Kullanılması;

a) Araştırmalara göre çörek tohumu yağı ekstresi veya kapsülü başta her türlü alerji rahatsızlıklardan; nörodermatis (alerjik ekzema = atopik ekzema = besin alerjisinin sebep olduğu sulu, kabarcıklı, kızarık ve kaşıntılı deri hastalıkları), bahar nezlesi (polinosis) alerjik astım, alerjik kaşıntı, spastik (kramplı) bronşit, bronşitli astım, nefes darlığı, öksürük, immun zafiyeti (bağışıklık sistem zafiyeti), kanser, sık sık enfeksiyona yakalanma ve adet öncesi rahatsızlıklara (PMS) karşı kullanılır. Ayrıca Çörek kortizon (antihistaminik) ve antibiyotik (penisilin v.b) gibi kullanılabilir ve yan tesiri de yoktur.

b) Dr.P.Schleicher, Dr. Muhammed Saleh, Josef. Neumeyer ve Sylvia Leutjohann gibi Çörek otu üzerine kitap yazan yazarların kendi gözlemlerine göre aşağıdaki rahatsızlıklara karşı kullanılır. Başta her türlü alerji, bronşitli astım, bronşit, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, depresyon, hiperaktivite, grip, hormon bozuklukları, adet öncesi rahatsızlıklar, iktidarsızlık, kronik yorgunluk, konsantrasyon zafiyeti, karın ağrısı, her türlü enfeksiyon, mantar hastalıkları, metabolizma yetersizliği, vücuttaki artık ve yabancı maddeler, romatizma, şiş¬kinlik, dermansızlık, halsizlik, güçsüzlük, baş ağrısı, migren, üreme organlarındaki iltihap, şişme ve ağrıları genel olarak İmmün zafiyeti, akbne ve sivilceye karşı ve de spor, iş, ev ve kaza sonucu yara-lanmaların hemen iyileşmesi için kullanılır.

c) Bana göre; her türlü alerjik rahatsızlık, astım, bronşit, sindirim rahatsızlıkları (keten daha etkili), sivilce, akne, çıban, depresyon, hiperaktivite, İmmün zafiyeti, baş ağrısı, migren, adet öncesi ve adet sırasındaki anormalliklere karşı kullanılır. Ayrıca (tabi bu herkes için geçerli) Çörek çayı içtiklerinde güçleri en az birkaç katı artar ve dermansızlık, halsizlik, yorgunluk, bitkinlik gibi durumlar yok olur ve güçlerine güç katarlar ve dinçleşirler. Kazalardan (spor, ev, iş ve oyun kazaları) sonra oluşan morarma, ezilme, burkulma gibi rahatsızlıkları da kısa sürede iyileştirir. Daha önceden mevcut olan kronik rahatsızlıklarda yok olur.

 

Açıklama:

1) Pankreas Amilaz, Lipaz, Tripsin ve Chymotripsin gibi enzimler sal¬gılar, amilaz nişastayı dextrin ve maltoza, lipaz yağları yağ asitleri ve gliserole, tripsin proteini aminoasitlere ve de cyhmotripsin proteinleri aminoasitlere parçalayarak ayırır. Böylece nişasta (Polisakkaritler) protein ve yağlar parçalanarak absorbe edilecek hale gelir. Şayet pankreas tahrip olmuş ve yeterince enzim salgı¬layamıyorsa ince ba-ğırsaklarda parçalanamayan protein ve yağlar kalın bağır¬sak¬lardaki bakteriler tarafından parçalanır ki buradaki yanlış parçalanma neti-cesinde proteinler aminoasitlere değil biogen aminlere (Histamin..) ortaya çıkar. Normal olarak böbrek üstü bezleri yeterince histamin üretir. Enzim yetersizliği nedeni ile bağırsaklarda oluşan fazladan histamin ise damarları, bronşları büzer ve besin alerjisi ortaya çıkar. Pankreas ayrıca NaHCO3 (Sodyumhidrogen bikarbonat) salgılar ve bu mide asidini nötrleştirerek (HCl+NaHCO3NaCl+CO2+H2O) ince bağırsaklardaki sindirimi kolaylaştırır. Pankreas rahatsızlıklarının belirtileri; tıkanma, şişkinlik ve karın ağrısı (kolik) gibi rahatsızlıklarla kendini belli eder ve bu da çoğu kez bağırsak rahatsızlığı zan¬ne¬dilerek yanlış anlaşılır. Şayet hayvansal besin maddeleri yiyince, çay, kahve ve alkol içince kişi aşırı duyarlılık gösterip rahatsız oluyorsa bu pankreas zafiyetine işarettir. Bu durumun devam etmesi bağırsak-larında rahatsızlanmasına neden olur. (Nhp.2.02.160) pankreas zafiyeti nedeni ile ince bağırsakta sindirim anormallikleri olur ve bu da bağırsaklarda histamin oluşmasına neden olur ve bu nedenle ortaya çıkan alerjiye karşı antihistaminik yazmak yanlıştır. Oysa Çö¬rek eterik yağının bileşimindeki Nigellon aynı kortizon (anti¬his¬taminik) gibi etki eder ve histamin salgısını azaltır. Böylece kortizon gibi yan tesiri çok yüksek olan bir kimyasal ilaca gerek kalmaz. Bu özelliği ile Çörek hem Hodan’dan hem de Işıldak’tan üstündür. Uzun süre kortizon almak zorunda kalan hastalarda cam kemik (Glasknochen) oluşur ve en ufak zorlamada kemikleri kırılır. (Örn: Ecevit) Hafızasını, berrak düşünme ve muhakeme edebilme ka¬biliyetini yitirir. (Örn: Ecevit).

2) Alerjinin oluşmasının bir diğer faktörü de w-6-yağ asitlerinin (Linolasit, α-Linolenasit, Arachidonasit) Prostaglandin E1 ve E2’ye dönüşmemesidir. Çünkü dönüşümü sağlayan enzimler (∆6-Desaturaze, Elangaze ∆5-Desaturaze ve Cyclooxygenoze) ya yetersizdir ya da eksiktir. Şayet Prostaglandin E, ve E2 (PG E1 ve E2) oluşmaz ise Leukotrin oluşur, bu da damarları büzer, bronşları büzer ve iltihapları azdırır. Nöroderatikler (alerjik ekzamalılar) kanda yüksek oranda İmmünglobulin E (İgE) ve az miktarda Kontrol-T-Hücresi (Suppressos-T-Hücresi) içerdiği tespit edilmiştir. Kontrol-T-Hücreleri B-Hücrelerini uyararak Makrofaj (bakterileri ve virüsleri yutarak parçalar ve zararsız hale getirir ve de İgE salgılanmasını frenler. PGE1 iltihaplanma ve alerjiye sebep olan T-lökositlerin ve B-Hücrelerinin saldırgan olmalarını ve aşırı İgE üretmelerini önler. PGE2 damarları genişletir (vazodilatasyon), bronşları genişletir (bronkodilatasyon), kanı temizler, idrar artırır (diüretik) ve mideyi korur. (ZP.6.95.340 ve Nhp.3.95.342)

3) Aloxi (Gökçek İksir’in ilk versiyonu) mukozanın bozulan yapısını yeniden düzenler, yiyecek ve içeceklerdeki katkı maddeleri, havadaki zehirli gazlar vb. maddeler mukozayı tahrip eder. Bu da mukozanın uyarıcı maddelere karşı aşırı duyarlı davranmasına (alerjik) neden olur. Amonyumklorid eriyiği mukozun sağlıksız salgı salgılamasını önler ve üzerindeki artık maddeleri arıtır yani temizler. Böylece mukoz tahriş yapıcı maddelere (polen) karşı normal tepki gösterir ve her türlü alerji yok olur.

4) Peygamber Efendimizin (s.a.v) çörek için “ölüm hariç her türlü hastalığı önler” buyurmuşlardır. Bu nedenle Türkler çöreğe çok değer vermişler ve başta çorbalara, pastalar, ekmeklere ve sulu yemeklere katmışlar ve yağını içmişlerdir. Almanlar Türklere Kümmel Türk (Kümmel=kimyon, Schwarzkümmel=Çörek otu) derler. Bu da Türklerin eskiden oldukça çok baharat kullandıklarına işarettir. Bugün ise Türkler bu güzel ve şifalı bitkiyi hemen hemen unutmuşlar. Amerikalılar ve Avrupalılar ise çok yaygın olarak kullanmaktadırlar.

5) Bilindiği gibi Çinko 30 enzimin ve bazı vitamin (Provitamin A) ve hormonların oluşmasında veya hücrelerin taşınmasında ana görev üstlenir. Çinko 300 enzimin oluşmasında katalizör görevi görür. Şayet kişide çinko yetersizliği söz konusu ise o zaman enzim yeter¬sizliği de olur. Enzim yetersizliği ise yağ, protein ve karbonhidratların yeterince işlenememesi demektir ve böylece bağırsaklarda isten¬meyen oluşumlar ortaya çıkar. Çinko çörekte vardır fakat belli bir süre hapını almak daha uygundur.

6) Tarihte aynı anda 5 imparatorluk (Osmanlı, Babür, Safevi, Altın Orda ve Türkistan) kuran ve dünyanın yarıdan fazlasını yöneten bir millet, nedir bu milleti böyle büyük yapan? İnancı ve inancına uygun yaşa-masıdır. Kur’an’a ve sünnete saygı gösterdiğimiz devirlerde dünyanın hükümranı, bu saygıyı gösteremediğimiz zamanda başka ülkelerde çalışmak zorunda kalmışızdır. Şayet gerçek Efendisine bir insan saygı göstermezse başka efendiler (şeyhler, ağalar, şeytanlar, parti baş-kanlar vb.) bulunur.

7) İnsan vücudunda artık maddeler (protein ve yağlar) ve yabancı maddeler (bakteriler, virüsler, mantarlar ve kimyasal maddeler) belli noktalarda yoğunlaşarak çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasına neden olurlar. Vücudumuzda bakteriler, virüsler ve mantarlar belli nok¬talarda yoğunlaşarak ocaklar oluştururlar. Bunların başında;

a) Çürük veya iltihaplı dişler ve özellikle de kökleri

b) Lenf bezleri; bademcik, koltukaltı, boyun ve kasık bezeleri gibi

c) Burun ve alın boşluğunda (sinüs) yoğunlaşırlar. Ocak kendinden çok uzaktaki noktalarda (kalp, beyin, mide, kalça, diz kapağı, ayak vb.) rahatsızlıklara neden olur. (NHP.1.02.55)

 

Çayı: İki kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 200-300ml kaynar su ilave edilir ve 30-40dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir. Çörek tohumlarının içerdiği eter yağları nedeniyle termosta demlemek daha doğrudur. Çörek tohumlarından 1-3yemek kaşığı termosa konur. Üzerine 1lt kaynar su ilave edilerek 15-20dk dinlenmeye bıraktıktan sonra bir bardak ve geri kalanı da gün boyu içilir. Çöreğin birleşimindeki eter yağı türevleri 5-10dk’da deme geçerken doymamış yağların deme geçmesi 2-3saati bulabilir. Çay içtikten sonra geride kalan tohumları yenilebilir. Tohumların karabiber değirmeni ile çekildikten (öğütüldükten) sonra demlenmesi daha uygundur.

 

Çay Harmanları;

 

Gökçek İktidarsızlık çayı;

>20 gr Ginseng kökü

>20 gr Çakşır kökü

>20 gr Eğri kökü

>40 gr Çörek tohumu

 

Gökçek İmmün çayı;

>40 gr Çörek tohumu

>25 gr Ginseng kökü

>30 gr Sinirli ot ,

>5 gr Şekerci otu kökü

 

Gökçek Grip çayı;

>40 gr Çörek otu tohumu

>15 gr Mürver çiçeği

>15 gr Ihlamur çiçeği

>15 gr Zencefil kökü

>15 gr grip otu

 

Gökçek Grip ve ateşli enfeksiyon çayı;

>35 gr Çörek tohumu

>15 gr Mürver çiçeği

>15 gr Ihlamur çiçeği

>15 gr Söğüt kabuğu

>15 gr Grip otu

>5 gr Şekerci otu

 

Gökçek İltihaplı, kramplı ve hassas gastrit çayı;

>20 gr Meyan kökü

>20 gr Papatya çiçeği

>20 gr Oğul otu yaprağı

>20 gr Nane yaprağı

>20 gr Çörek tohumu

 

Gökçek İltihaplı kramplı ve hassas gastrit çayı;

>20 gr Hatmi kökü

>20 gr Papatya çiçeği

>20 gr Kaz otu

>30 gr Çörek tohumu

>10 gr Ebe gömeci çiçeği

 

Çörek macunu: İki yemek kaşığı bal (süzme bal) bir kaba konur ve bu kap içi sıcak suyla dolu olan kapta erimesi beklenir. Buna bir diş ezilmiş sarımsak ve bir kahve kaşığı öğütülmüş çörek tohumu katılır ve sa¬bahları aç karnına yenir. Bu macun hergün yeniden hazırlanır ve de takriben 3-4hafta devam edilir.

 

Çörek sütü: 200ml süt kaynatılır ve buna bir yemek kaşığı çörek yağı bir yemek kaşığı bal ilave edilerek karıştırıldıktan sonra içilir. Çörek sütüne 3-4hafta devam edilir.

 

Çörek içeceği: 100ml sirkeye 50gr öğütülmüş Çörek tohumu ilave edilir ve kaynatılırken 50ml Çörek yağı ilave edilir ve de soğumaya bırakılır. Bu içecekten günde 3x1 yemek kaşığı 3-4hafta süreyle alınır.

 

Çörek yağı: Çörek tohumları sıkıldıktan sonra elde edilen yağ natürel ilaç ve ev ilaçları yapımında kullanılır. Çörek yağından günde 3-4defa ½ kahve kaşığı 3-6ay süreyle yemek esnasında alınır.

 

Çörek kremi: 100ml sirke ısıtılır ve 50gr öğütülmüş Çörek tohumu ilave edilir. Kaynatıldıktan sonra 50gr Nişasta (toz şeklinde) ilave edilerek karıştırılır, süzülür ve soğumaya bırakılır ve de buzdolabında muhafaza edilir. Bu krem haricen deri rahatsızlıklarına karşı kullanılır.

 

Çörek meyve suyu: 100ml sirke (kaliteli) kısa süre 50C˚ ısıtılır.50gr öğütülmüş Çörek tohumu ilave edilir ve sonra buna 50ml Çörek yağı ilave edilir ve de soğumaya bırakıldıktan sonra buzdolabında muhafaza edilir. Yemeklerden önce bir yemek kaşığı günde 3 defa alınır.

 

Çörek ekstresi: Çörek tohumu öğütüldükten sonra Etanol ve su karışımı ile ekstraksiyonu yapılır ve ekstresi elde edilir.

 

Homeopati’de: Çörek tohumundan 20gr’ı karabiber değirmeni ile öğütüldükten sonra bir şişeye konur ve üzerine 80ml %70’lik Alkol ilave edilir. Güneş ışığı görmeyen bir yerde 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de <> ismi ile anılan tentür elde edilir.

 

Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur. Ben önce Çörektohumu çayı içmeye başladığımda bir yemek kaşığını termosa koyup üzerine 1lt kaynar su ilave edip gün boyunca içtim ve iki hafta sonra günden iki defa çay demledim, bundan da iki defa 3-4yemek kaşığına (günde 60-80gr Çörek tohumu) yükselttim ve bu şekilde aylarca içtim. Buna rağmen herhangi bir yan tesirini görmedim. Fakat çörek yağı alırken 1 tatlı kaşığı alınabilir.

Ben şahsen Gökçek İksir, Gökçek Tonik ve Gökçek Alerji çayının bahar nezlesi veya diğer her türlü allerjiye karşı birlikte kulanıldıklarında daha etkili ve doğal ürün olduğuna inanıyorum. Çünkü her türlü allerjinin sebebi midedeki halicobakter pylori veya bağırsak mantarlardır. Bu bakteri ve mantarlar tam hazmedilmeyen protein artıklarını aminoasit yerine biyojen aminlere dönüştürürler. Ve bunlardanda en önmelisi histemindir. Bilindiği gibi histamin fazlası allerjiye sebep olur. Beyin hangi organın ne kadar hormon salgılamasıgerektiğini belirler ve hormon üreten bezeler gerekli hormonları üretirler yani nano gram fazla veya eksik hormon salgılanmaz. Fakat mide ve bağırsaklardaki bakteri ve mantarların sıra dışı üretiği histamin allerjiye sebep olur. Çaresi kortizon veya antihistaminika değildir. Kortizon veya antihistaminika ile tedavi etmeye çalışmak sivri sinek öldürmeye benzer, Gökçek İksir, Gökçek Tonik ve Gökçek Alerji çayı ile tedavi ise bataklık kurutmaya benzer..

 

Acı biber Cayennen pfetter Capsicum frutescens

Şilis Syn: Capcicum annum L.

Chillies var. frutescens

Cili biber

Tabasko

Cin biberi

Tıbbi biber

Afrika biberi

Antalya biberi

Familyası: Patlıcangillerden Nachtschatengewâchse Solanaceae

Drugları: Acı biber meyvesi Capsici fructus acer veya

Capsici fructescentis fructus

 

Acı biberin meyvesi ilaç tentür baharat yapımında ve sebze olarak ye¬mek için veya yemeklere veya salatalara katmak için kullanılır.

 

Giriş: Patlıcangiller ailesinin bir alt grubu olan Capsicumgillere bibergiller) dahil takriben 30 tür ve bunlardan üretilen 30 kırmızı biber alt türü mevcuttur. Bizi tıbbi biber; Capsicum frutescens ve Kırmızıbiber; Capsicum annumum ilgilendirmektedir. Acı biberle Kırmızıbiber birbirleriyle aşılanarak çok çeşitli türler üretilmiştir. Eskiden yemek ve salataya katılan ve sindirim bozukluklarında ve de üşütmeye karşı kullanıl¬mıştır. Son 10 yıldır yapılan araştırmalarda Acı biber ekstrasından elde edilen merhemlerin ağrıları dindirici özelliğe sahip olduğu ve yan tesirinin de önemsiz (kızarıklık yanma gibi geçici) olması nedeni ile tercih edilir olmuştur. Vatanı Güney Amerika olan biber İspanyollar tarafından Avrupa’ya getirilmiş ve bitki kısa sürede tropik ve subtropik ülkelerde çok yaygın olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Sadece Hindistan’da yılda 250.000 ton Acı biber üretilmektedir.

 

Botanik: Acı biber 30-100cm boyunda çok yıllık yarı odunsu dikine yükselen bir bitkidir. Yaprakları ovalimsi mızrak şeklinde 1,5-3cm uzunluğunda 1-2cm eninde ve koyu yeşil renktedir. Çiçekleri 6 adet taç yaprağa sahip bu yapraklar oval beyaz renkli ve 5-10mm büyüklüğünde ortada küçük döllenme tozlukları ve bir göbeği vardır. Meyveleri 1-3cm uzunluğunda 0,8-2,5cm eninde uca doğru sivri veya küt oval veya koni şeklinde önce yeşil ve olgunlaşınca kırmızı bir şekil alır. Acı biberle Kırmızıbiberi birbirinden ayıran en önemli fark acı biberin meyveleri 1-3cm büyüklüğünde koni şeklinde ve yukarı doğru dik olarak durur. Kırmı-zıbiberin meyveleri 3-7cm büyüklüğünde sivrice ve genellikle dalda iken aşağı doğru sarkıktır. Acı biber kırmızı portakal rengi veya esmerde olabilir.

Yetiştirilmesi: Türkiye’nin Akdeniz Bölgesinde hemen her lokantada her masada küçük bir tabakta mutlaka birkaç tane Acı biber bulunur. Bu yörede iyi tanınan acı biber yaygın olarak ta yetiştirilir. Bu biber diğerlerinden farklı olarak kışın da yetiştirilebilir. Çok acı olmasını istemiyorsanız tohumları yirmi dört saat bir miktar suda bekletildikten sonra ekilirse acılığı azalır. Kışın soğuk olan bölgelerde bitki süs bitkisi olarak evlerde yetiştirilebilir.

 

Hasat Zamanı: Sonbaharda olgunlaşan meyveleri toplandıktan sonra güneşte kurutulur ve de öğütülerek toz haline getirilir.

 

Birleşimi: Acı biberin birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz.

 

a)Capsaicinoidler (acı maddeler) % 0,3-1 arasında olup bununda Capsaicin (Vanillylamid-(E)-8-Metil-6-nonenasit)% 60-80 Dihidrocapsaicin (Vanillylamid-8-Metil nonenasit) % 10-30 Nordihidrocapsaicin(Vanillyamid-7-Metiloktanasit) % 1-8 Homodihidrocapsaicin I. Homodihidrocapsaicin II. Caprylasitvanillyamid (Vanillyamidcaprylasit) ve Nonylasit Vanillyamid içerir.

 

b)Karotinoitler (Carotinoitler) yüzde 0,3-0,8 arasında olup önemlileri; Capsanthin Capsorubin Capsolutein α- ve B- Carotin (Provitamin A) Zeaxanthin ve Violaxanthin

 

c)Ayrıca Flavonitler C-Vitamini Sabit yağlar Uçucu yağlar ve Vitaminler içerir.

 

Araştırmalar: Son 10 yıldır Acı biber ekstresinden elde edilen merhemli çeşitli hastalıkların neden olduğu ağrılara karşı 6000 klinik araştırması yapıldığını Zürich Üniversitesi doğal tedavi fakülte kliniğinden Prof. Dr.Reinhard Saller tespit etmiştir. Bu ağrılar genellikle romatizmalı artrit (eklem iltihaplanması), osteoartrit (kemik erimesi ve iltihaplanması sonucu ağrılar), Post-Zoster-Nevralji (zona hastalığı sonrası sinirsel ağrılar), diyabetik polinevropati (şeker hatalıklarındaki sinirsel ağrılar), mastektomi (memenin ameliyatla alınması) ağrıları ve amputasyon ağılarına (kol bacak veya parmakların kesildikten sonra sinirsel ağrıların devamı) karşı birçok deney yapılmış ve etkili olduğu tespit edilmiştir. İşte bunlardan birkaçı;

 

1)Romatizmalı artrit ve osteoartrit nevraljisi olan toplam 314 hasta üzerinde beş ayrı klinikte Acı biber ekstresinden elde edilen merhemle tedavi denemesi yapılmış ve hasaların %50-60 oranında iyileştikleri görülmüştür. (ZP.2.01.91 ZP.6.97.332)

 

2)Post herpestik nevralji (uçuk sonrası sinirsel ağrı) ve post-zoster-nevralji (zona hastalığı sonrası sinirsel ağrı) rahatsızlığı olan toplam 319 hasta üzerinde 8 klinikte Acı biber merhemi ile tedavi denemesi yapılmış ve hastaların iyileştiği görülmüştür. (ZP.2.01.91 ZP.6.967.332)

 

3)Diyabetik polinevropati (şeker hastalarında görülen sinirsel ağrılar) rahatsızlığı olan 355 hasta üzerinde altı klinikte tedavi denemesi yapılmış ve hastalarda büyük oranda iyileşme görülmüştür. (ZP.02.01.91 ZP.6.97.332)

 

4)Avustralyalı John Prescott yaptığı araştırmalarda Acı biberin birle-şimindeki Capsaicinin mutluluk hormonu Endorfini artırdığını ve böylece ağrıların azalıp sevincin çoğaldığını tespit etmişlerdir. (NH.11.98.668)

 

5)Japonların yaptığı bir araştırmada Acı biberin aynı Aspirin gibi etki ettiğini yani kanı incelerek beyin kanaması Kalp enfarktüsü ve damar sertliğini (arterskleroz) önlediğini tespit etmişlerdir. (NH.9.59.454)

 

6)Acı biber üzerine yapılanları okuduktan (Mart 1996) sonra kendi üzerimde denemek için biber sosu yemeye başladım ve hemen belimde yanma hissettim ve kas ağrılarım 2 hafta sonra geçti.

 

7)Mide ve onikiparmak bağırsak ülseri olan tanıdığıma bir İtalyan iş arkadaşım Acı biber sosu yemesini tavsiye etmiş. O da buna uyarak 3-4 Acı biber sosu yemiş ve rahatsızlıkları geçmiş

 

8)Ayaklarda ve başta soğuktan üşüme hasıl olursa Acı biber bunu iyileştirir. Fakat kalıcı çözüm Çörek’tedir.

 

9)Güneydoğu Asyalılarda (Vietnam Tayland Filipin Çin) pek şişman insanlara rastlamadım çünkü bu insanlar her gün düzenli Acı biber kullandıkları ve bu nedenle zayıf olduklarını ve de kilo alamadıklarını tespit ettim.

Tesir şekli: Ağrıları dindirici kanı inceltici kan dolaşımını artırıcı mide salgınsı artırıcı bağırsakları hareketlendirici ve iltihapları önleyici özelliklere sahiptir.

 

Kullanılması:

 

a)Araştırmalara göre bazı hastalıkların sebep olduğu ağrılara karşı etkili olduğu bu nedenle bu rahatsızlıklara karşı kullanılır. Bu rahatsız¬lıkların başında diyabetik nevropatı (şeker hastalarındaki sinirsel rahatsızlık), amputasyon ağrıları (ameliyat sonrası fantom ağrıları), postherpetik nevralji (uçuk sonucu sinirsel ağrılar), romatizmalı artrit (romatizmalı eklem iltihaplanması nedeniyle sinirsel ağrılar) ve nevraljiye karşı kullanılır. Mutluluk hormonu Endorfin salgısını arttıra¬rak kişiye neşe sevinç ve mutluluk verir.

 

b)Komisyon E nin 01.02.1990 tarihli ve 22a nolu Monografi bildirisinde Acı biber merheminin başta omuz, boyun, kol, bel, sırt ve kalça kaslarındaki ağrı ve sertliklere karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.

 

c)Homeopati’de başta nevralji, orta kulak iltihaplanması, göğüs iltihap-lanması, ağız içi iltihaplanması, gastrit, enterit (bağırsak ilti¬hap¬lan-ması), basur, husye erimesi, iktidarsızlık, kas ve eklem romatizması, uçuk (herpes), idrar yolları iltihaplanması gibi rahat¬sızlıklara karşı kullanılır.

 

d)Halk arasında; mide ve bağırsak iltihap ve de ülserleri (yaraları), üşütme, bağırsakları üşütme, boğaz, orta kulak, eklem iltihapları, halsizlik, iştahsızlık, iktidarsızlık, damar sertliği, romatizma, yağlan¬ma, sivilce, akne ve basura karşı kullanılır.

Açıklama: Acı biber merhemi derideki ağrı ve ısı reseptörlerin uyar¬makta ve böylece burada kan dolaşımı artarak rahatsızlık veren mad¬deler o bölgeden taşınır ve ağrılar azalarak zamanla rahatsızlık yok olur. Güneydoğu Asyalıların neden güler yüzlü neşeli ve mutlu olduklarını çok merak ederdim. Japonların yaptığı araştırmalardan da bunun nedenini anladım. Çünkü Acı biber mutluluk hormonunun salgısını artırır.

 

Çayı: Çok acı olması nedeni ile üşütme, mide üşütmesi, bağırsakları üşütme gibi hallerde 0,5gr Acı biber tozundan demliğe konur ve üzerine 200-300ml kaynar su ilave edilir ve 5-10dk bekletildikten sonra içilir.

 

Salata: Salata çorba ve sulu yemeklere çok az miktarda Acı biber ka-tılırsa insanın iştahını açar. Hazmını kolaylaştırır. Hindistan’da Acı biber, karabiber ve sarımsaktan yakı yapılır. Almanya’da da ABC-yakısı; Altın çiçek ve Acı biber karışımı ile yapılır. Yine Hindistan’da Acı biber, Kitre ile şekerler, pastiller veya bonbonlar yapılır. Macaristan, Hindistan ve Güneydoğuda Acı biber cinsel gücü arttırıcı ilaç gibi görülür ve kullanılır.

 

Homeopati’de: Kurutulmuş ve öğütülmüş Acı biber tozundan 10gr bir şişeye konur ve üzerine 90ml %70’lik Alkol ilave edilerek 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de <> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla 4-6hafta süre ile alınır. Homeopati’de genellikle Kırmızıbiber (Capcicum annuum) kullanılır. Aynı şekilde Acı biber sirkesi de hazırla¬nabilir.

 

Yan tesirleri: Acı biberi tarife uygun kullanıldığında yan tesiri yoktur fakat aşırı miktarda alınırsa mideye zarar verir. Halk arasında biber yendiğinde basuru azdıracağı kanaati hâkimdir. Acı biberde bu böyle değildir. Yani Acı biber basuru iyileştirir azdırmaz. Bu görüş diğer biberler için geçerlidir.

Acı biber Cayennen pfetter Capsicum frutescens

Şilis Syn: Capcicum annum L.

Chillies var. frutescens

Cili biber

Tabasko

Cin biberi

Tıbbi biber

Afrika biberi

Antalya biberi

Familyası: Patlıcangillerden Nachtschatengewâchse Solanaceae

Drugları: Acı biber meyvesi Capsici fructus acer veya

Capsici fructescentis fructus

 

Acı biberin meyvesi ilaç tentür baharat yapımında ve sebze olarak ye¬mek için veya yemeklere veya salatalara katmak için kullanılır.

 

Giriş: Patlıcangiller ailesinin bir alt grubu olan Capsicumgillere bibergiller) dahil takriben 30 tür ve bunlardan üretilen 30 kırmızı biber alt türü mevcuttur. Bizi tıbbi biber; Capsicum frutescens ve Kırmızıbiber; Capsicum annumum ilgilendirmektedir. Acı biberle Kırmızıbiber birbirleriyle aşılanarak çok çeşitli türler üretilmiştir. Eskiden yemek ve salataya katılan ve sindirim bozukluklarında ve de üşütmeye karşı kullanıl¬mıştır. Son 10 yıldır yapılan araştırmalarda Acı biber ekstrasından elde edilen merhemlerin ağrıları dindirici özelliğe sahip olduğu ve yan tesirinin de önemsiz (kızarıklık yanma gibi geçici) olması nedeni ile tercih edilir olmuştur. Vatanı Güney Amerika olan biber İspanyollar tarafından Avrupa’ya getirilmiş ve bitki kısa sürede tropik ve subtropik ülkelerde çok yaygın olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Sadece Hindistan’da yılda 250.000 ton Acı biber üretilmektedir.

 

Botanik: Acı biber 30-100cm boyunda çok yıllık yarı odunsu dikine yükselen bir bitkidir. Yaprakları ovalimsi mızrak şeklinde 1,5-3cm uzunluğunda 1-2cm eninde ve koyu yeşil renktedir. Çiçekleri 6 adet taç yaprağa sahip bu yapraklar oval beyaz renkli ve 5-10mm büyüklüğünde ortada küçük döllenme tozlukları ve bir göbeği vardır. Meyveleri 1-3cm uzunluğunda 0,8-2,5cm eninde uca doğru sivri veya küt oval veya koni şeklinde önce yeşil ve olgunlaşınca kırmızı bir şekil alır. Acı biberle Kırmızıbiberi birbirinden ayıran en önemli fark acı biberin meyveleri 1-3cm büyüklüğünde koni şeklinde ve yukarı doğru dik olarak durur. Kırmı-zıbiberin meyveleri 3-7cm büyüklüğünde sivrice ve genellikle dalda iken aşağı doğru sarkıktır. Acı biber kırmızı portakal rengi veya esmerde olabilir.

Yetiştirilmesi: Türkiye’nin Akdeniz Bölgesinde hemen her lokantada her masada küçük bir tabakta mutlaka birkaç tane Acı biber bulunur. Bu yörede iyi tanınan acı biber yaygın olarak ta yetiştirilir. Bu biber diğerlerinden farklı olarak kışın da yetiştirilebilir. Çok acı olmasını istemiyorsanız tohumları yirmi dört saat bir miktar suda bekletildikten sonra ekilirse acılığı azalır. Kışın soğuk olan bölgelerde bitki süs bitkisi olarak evlerde yetiştirilebilir.

 

Hasat Zamanı: Sonbaharda olgunlaşan meyveleri toplandıktan sonra güneşte kurutulur ve de öğütülerek toz haline getirilir.

 

Birleşimi: Acı biberin birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz.

 

a)Capsaicinoidler (acı maddeler) % 0,3-1 arasında olup bununda Capsaicin (Vanillylamid-(E)-8-Metil-6-nonenasit)% 60-80 Dihidrocapsaicin (Vanillylamid-8-Metil nonenasit) % 10-30 Nordihidrocapsaicin(Vanillyamid-7-Metiloktanasit) % 1-8 Homodihidrocapsaicin I. Homodihidrocapsaicin II. Caprylasitvanillyamid (Vanillyamidcaprylasit) ve Nonylasit Vanillyamid içerir.

 

b)Karotinoitler (Carotinoitler) yüzde 0,3-0,8 arasında olup önemlileri; Capsanthin Capsorubin Capsolutein α- ve B- Carotin (Provitamin A) Zeaxanthin ve Violaxanthin

 

c)Ayrıca Flavonitler C-Vitamini Sabit yağlar Uçucu yağlar ve Vitaminler içerir.

 

Araştırmalar: Son 10 yıldır Acı biber ekstresinden elde edilen merhemli çeşitli hastalıkların neden olduğu ağrılara karşı 6000 klinik araştırması yapıldığını Zürich Üniversitesi doğal tedavi fakülte kliniğinden Prof. Dr.Reinhard Saller tespit etmiştir. Bu ağrılar genellikle romatizmalı artrit (eklem iltihaplanması), osteoartrit (kemik erimesi ve iltihaplanması sonucu ağrılar), Post-Zoster-Nevralji (zona hastalığı sonrası sinirsel ağrılar), diyabetik polinevropati (şeker hatalıklarındaki sinirsel ağrılar), mastektomi (memenin ameliyatla alınması) ağrıları ve amputasyon ağılarına (kol bacak veya parmakların kesildikten sonra sinirsel ağrıların devamı) karşı birçok deney yapılmış ve etkili olduğu tespit edilmiştir. İşte bunlardan birkaçı;

 

1)Romatizmalı artrit ve osteoartrit nevraljisi olan toplam 314 hasta üzerinde beş ayrı klinikte Acı biber ekstresinden elde edilen merhemle tedavi denemesi yapılmış ve hasaların %50-60 oranında iyileştikleri görülmüştür. (ZP.2.01.91 ZP.6.97.332)

 

2)Post herpestik nevralji (uçuk sonrası sinirsel ağrı) ve post-zoster-nevralji (zona hastalığı sonrası sinirsel ağrı) rahatsızlığı olan toplam 319 hasta üzerinde 8 klinikte Acı biber merhemi ile tedavi denemesi yapılmış ve hastaların iyileştiği görülmüştür. (ZP.2.01.91 ZP.6.967.332)

 

3)Diyabetik polinevropati (şeker hastalarında görülen sinirsel ağrılar) rahatsızlığı olan 355 hasta üzerinde altı klinikte tedavi denemesi yapılmış ve hastalarda büyük oranda iyileşme görülmüştür. (ZP.02.01.91 ZP.6.97.332)

 

4)Avustralyalı John Prescott yaptığı araştırmalarda Acı biberin birle-şimindeki Capsaicinin mutluluk hormonu Endorfini artırdığını ve böylece ağrıların azalıp sevincin çoğaldığını tespit etmişlerdir. (NH.11.98.668)

 

5)Japonların yaptığı bir araştırmada Acı biberin aynı Aspirin gibi etki ettiğini yani kanı incelerek beyin kanaması Kalp enfarktüsü ve damar sertliğini (arterskleroz) önlediğini tespit etmişlerdir. (NH.9.59.454)

 

6)Acı biber üzerine yapılanları okuduktan (Mart 1996) sonra kendi üzerimde denemek için biber sosu yemeye başladım ve hemen belimde yanma hissettim ve kas ağrılarım 2 hafta sonra geçti.

 

7)Mide ve onikiparmak bağırsak ülseri olan tanıdığıma bir İtalyan iş arkadaşım Acı biber sosu yemesini tavsiye etmiş. O da buna uyarak 3-4 Acı biber sosu yemiş ve rahatsızlıkları geçmiş

 

8)Ayaklarda ve başta soğuktan üşüme hasıl olursa Acı biber bunu iyileştirir. Fakat kalıcı çözüm Çörek’tedir.

 

9)Güneydoğu Asyalılarda (Vietnam Tayland Filipin Çin) pek şişman insanlara rastlamadım çünkü bu insanlar her gün düzenli Acı biber kullandıkları ve bu nedenle zayıf olduklarını ve de kilo alamadıklarını tespit ettim.

Tesir şekli: Ağrıları dindirici kanı inceltici kan dolaşımını artırıcı mide salgınsı artırıcı bağırsakları hareketlendirici ve iltihapları önleyici özelliklere sahiptir.

 

Kullanılması:

 

a)Araştırmalara göre bazı hastalıkların sebep olduğu ağrılara karşı etkili olduğu bu nedenle bu rahatsızlıklara karşı kullanılır. Bu rahatsız¬lıkların başında diyabetik nevropatı (şeker hastalarındaki sinirsel rahatsızlık), amputasyon ağrıları (ameliyat sonrası fantom ağrıları), postherpetik nevralji (uçuk sonucu sinirsel ağrılar), romatizmalı artrit (romatizmalı eklem iltihaplanması nedeniyle sinirsel ağrılar) ve nevraljiye karşı kullanılır. Mutluluk hormonu Endorfin salgısını arttıra¬rak kişiye neşe sevinç ve mutluluk verir.

 

b)Komisyon E nin 01.02.1990 tarihli ve 22a nolu Monografi bildirisinde Acı biber merheminin başta omuz, boyun, kol, bel, sırt ve kalça kaslarındaki ağrı ve sertliklere karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.

 

c)Homeopati’de başta nevralji, orta kulak iltihaplanması, göğüs iltihap-lanması, ağız içi iltihaplanması, gastrit, enterit (bağırsak ilti¬hap¬lan-ması), basur, husye erimesi, iktidarsızlık, kas ve eklem romatizması, uçuk (herpes), idrar yolları iltihaplanması gibi rahat¬sızlıklara karşı kullanılır.

 

d)Halk arasında; mide ve bağırsak iltihap ve de ülserleri (yaraları), üşütme, bağırsakları üşütme, boğaz, orta kulak, eklem iltihapları, halsizlik, iştahsızlık, iktidarsızlık, damar sertliği, romatizma, yağlan¬ma, sivilce, akne ve basura karşı kullanılır.

Açıklama: Acı biber merhemi derideki ağrı ve ısı reseptörlerin uyar¬makta ve böylece burada kan dolaşımı artarak rahatsızlık veren mad¬deler o bölgeden taşınır ve ağrılar azalarak zamanla rahatsızlık yok olur. Güneydoğu Asyalıların neden güler yüzlü neşeli ve mutlu olduklarını çok merak ederdim. Japonların yaptığı araştırmalardan da bunun nedenini anladım. Çünkü Acı biber mutluluk hormonunun salgısını artırır.

 

Çayı: Çok acı olması nedeni ile üşütme, mide üşütmesi, bağırsakları üşütme gibi hallerde 0,5gr Acı biber tozundan demliğe konur ve üzerine 200-300ml kaynar su ilave edilir ve 5-10dk bekletildikten sonra içilir.

 

Salata: Salata çorba ve sulu yemeklere çok az miktarda Acı biber ka-tılırsa insanın iştahını açar. Hazmını kolaylaştırır. Hindistan’da Acı biber, karabiber ve sarımsaktan yakı yapılır. Almanya’da da ABC-yakısı; Altın çiçek ve Acı biber karışımı ile yapılır. Yine Hindistan’da Acı biber, Kitre ile şekerler, pastiller veya bonbonlar yapılır. Macaristan, Hindistan ve Güneydoğuda Acı biber cinsel gücü arttırıcı ilaç gibi görülür ve kullanılır.

 

Homeopati’de: Kurutulmuş ve öğütülmüş Acı biber tozundan 10gr bir şişeye konur ve üzerine 90ml %70’lik Alkol ilave edilerek 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de <> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla 4-6hafta süre ile alınır. Homeopati’de genellikle Kırmızıbiber (Capcicum annuum) kullanılır. Aynı şekilde Acı biber sirkesi de hazırla¬nabilir.

 

Yan tesirleri: Acı biberi tarife uygun kullanıldığında yan tesiri yoktur fakat aşırı miktarda alınırsa mideye zarar verir. Halk arasında biber yendiğinde basuru azdıracağı kanaati hâkimdir. Acı biberde bu böyle değildir. Yani Acı biber basuru iyileştirir azdırmaz. Bu görüş diğer biberler için geçerlidir.

Concentración Pro Vida Madrid España

Pro Life Protest Madrid Spain

Elma, Apfel, Malus domestica BORKH.

Syn: Malus sylvestris L.

“ pirus

 

Familyası: Gülgillerden, Rosengewächse, Rosaseae

 

Drugları: Elma meyvesi; Mali fructus (siccati)

Elma kabuğu: Mali fructus (kortex)

Elma meyve kabuğundan çay ve natürel ilaç yapılır.

 

Botanik; Elmanın 500 yıldan beri kültür bitkisi olarak yetiştirildiği arkeolojik kazlardan bilinmektedir. Elmanın vatanın Kafkaslar olduğu ve buradan zamanla dünyanın diğer ülkelerine yayılmıştır ve bilinene 1500 elma türü mevcuttur. Elma eskiden çeşitli isimlerle anılmıştır, şimdi ise Malus domestica ssp. Domestice BORKH adı ile anılmaktadır. Elma ne sulak nede kurak toprakları, nede çok sıcak veya nede soğuğu sever. Toprağının nemli, humuslu ve gevşek olmalıdır. Yaprakları yumurta şeklinde, kenarları, kertikli veya dişli, iki yüzeyi hafif tüylü, üzeri pür¬tüklü ve derimsi sertliktedir. Çiçekleri beyaz veya pembe renkli beş adet taç yapraktan oluşur ve taç yapraklar kalp şeklinde 1,5-2,5cm büyük¬lüğünde ve bunları kavrayan yeşilimsi sivri kupa yaprakları ve de ortada sarımsı döllenme tozlukları bulunur. Elma genellikle mayıs ayında na¬diren de Haziranda çiçek açar ve türüne göre farklı renkte ve büyüklükte meyveleri meydana gelir.

 

Hasat zamanı: Elmanın kabuğu soyulduktan sonra gölgede kurutulur ve kaldırılır. Kabuktan bahsedince genellikle ağaç ve dalların kabuğu akla gelir. Elmada ise meyve kabuğu kullanılır, bu nedenle dikkat edip yanlış anlaşılmamalıdır.

 

Birleşimi:

 

Elma kabuğunun birleşimindeki maddeler;

1) Pektinler % 17 oranında olup, Pektin molekül ağırlığı 60.000-90.000 arasında olup, ana bağ Galakturanasit molekülleri ile Metilalkolgalakturanasit moleküllerinden oluşur ve arada birde Ramnoz molekülleri bulunur. Yan bağları; Arabinozlar, galaktanlar, glukonlar ve xylanlar bulunur. Ana bağda moleküller Ca2+ ve Mg2+ Kationlar ile bağlanır.

2) Ayrıca Vitaminler, Mineraller, Müsilaj, Tanin, Flavonitler içerir.

 

Meyvesinin birleşimindeki maddeler

3) Pektinler % 0,5-1 arasında olup özelikleri aynı kabuğundaki gibidir ayrıca Glukozlar, Fructozlar, Sakkarozlar, Polisakkaridler, Pentozlar içerir.

4) Vitaminlerden; B1, B2, B6, C, E ve Provitamin A

5) Fenollü Bileşikler; Sinamik asit, P-Cumar asit, Kahve asidi, Ferula asidi, Catechin,

Epicatechin ve Gallocatechin içerir.

6) Minerallerden; Magnezyum, Kalsiyum, Sodyum, Potasyum, Fosfor, Klor, Alüminyum ve

az miktarda Demir içerir.

7) Ayrıca Müsilaj (Polisakkaridler), Tanin, Flavonitler ve az miktarda eter yağı içerir.

 

Araştırmalar:

a) Yıllar önce Kambocha ( halk arasında et suyu deniyorsa da bu bir mantar türüdür) çayı içilirdi bunun birleşimindeki asetik asit bak¬te-rilerinin Glukonasit ürettikleri tespit edilmişti. Glukonasit ise vücudu zehirli maddelerden arıtıcı özeliklere sahiptir. Dr. Valantin Köhler gluconasidin Kanser karşı dahi etili olduğunu belgelenmiştir (Kambocha Dr. Günter Harnisch 52). Elmanın birleşimindeki pektinde bulunan glukonda çözülerek glukon aside dönüşür.

b) İzinde tanıştığım bir alman bayan tedavisi mümkün olmayan besin alerjisinin sebep olduğu nörodermitis türünü Türkiye’de elma çayı içerek tedavi ettiğini söyledi. (10.07.03). Mide rahatsızlıklarına karşı etili olduğunu kendi üzerimde deneyerek tespit ettim. (15.07.2003)

c) 3) Mide – Bağırsak iltihaplanması olan ve hiç bir Doktorun tedavi ede-mediği bir deri bir kemik kalan Deniz subayını Dr. Heisler sadece elma yedirerek birkaç günde hastanın iyileşmesini sağlar. (Nhk.12.00.52)

d) 2.Dünya savaşı sırasında ruhr bölgesinde (Almanya) kanlı ishale (dizanteri) yakalanan askerleri Dr. Kutroff sadece elma ile tedavi etmiştir.(Nhk.12.00.52)

 

Tesir sekli: Antiseptik, müshil, ishali önleyici, idrar söktürücü, peris-taltik (bağırsakları hareketlendirici) ve kanı temizleyicidir.

 

Kullanılması:

a) Araştırmalara göre; elma veya kabuğu gastrit, enterit (incebağırsak iltihaplanması) ve kanlı ishale (dizanteri) karşı kullanılır.

b) Halk arasında elma kabuğu; bağırsak tembelliği, bağırsaklardaki kokuşma, ishal, gastrit, ülser, mide tahrişi, nörodermatoz ve alerjiye karşı kullanılır.

c) Halk arasında elma sirkesi; deri hastalıkları, alerji, uyuyamama, şiş-manlık, eklem rahatsızlıkları, romatizma, lenf bezelerinin şişmesi, da-mar sertliği, grip, sivilce, akne, kulak ağrısı, burun deliklerinin kuru-ması ve her türlü iltihaba karşı kullanılır. Gökçek İksiri daha etkilidir.

 

Açıklama:

1) ABD´de Elma sirkesi yeniden kullanılmaya (moda şeklinde) başla¬yınca Almanya’da da bu kısa sürede moda oldu ve sirke üzerine 100 yakin kitap yazıldı. ABD’li uzmanlar bir sirke şurubu bulduklarını ilan etiler ve bunun hemen her hastalığa karşı iyi geldiğini söylediler. Oysa bunların sirke şurubu diye adlandırdıkları buluşu bundan 1100 yıl önce Horasanlı Türk-İslam Alimi Hekim Ebü Bekir Räzi (H. 311 ölü¬mü) keşfetmiş olup, Amerikalıların bir buluşu değildir.

 

Sirke şurubu:

1) Peygamber Efendimiz (s.a.v) ailesi Hz. Aişe’den katık istemiş oda evde sadece sirke vardır demiştir. Peygamber Efendimiz de (s.a.v) “Sirke ne güzel katıktır. Allah’ım sirkeyi mübarek kil, çünkü o benden önceki Peygamberlerinde katığıdır. İçinde sirke olan ev fakir ol-mamıştır“ buyurmuşlardır. Sirke kullanan aile neden fakir olmaz diye bir soru akla gelebilir, çünkü Sirke insana dinçlik verir. Dermansızlık, halsizlik ve yorgunluğu yok eder ve de kandaki lipit, trigliserit, kolesterol ve şekeri düşürür. Böylece sirke kişiye zindelik verir, dinçleştirir. (Geniş bilgi için kolesterole bak.)

2) Elmanın kabuğu ile birlikte yenilmesi gerekir çünkü pektinler, vita-minler, mineraller ve flavonitler daha çok burada toplanmış olup en etkili kısmı kabuğudur. Elmanın kabuğundaki pektin bağırsak¬lardaki zehirli maddeleri sünger gibi emer ve kolayca dışarı atılmasını sağlar. Böylece bakteri, mantar ve virüslerin ürettiği zehirli alkoller ve gaz-larının zararı önlenmiş olur. Bu nedenle mide-bağırsak rahatsızlıkları olanların elma çayı içmeleri gerekir. Pektin kanamaları önler ve antibiyotik pektin kalın bağırsakta çözülür ve pH değerlerini asitli ortama doğru değiştirir, böylece burada yaşayan zararlı bakteriler yaşam ortamlarını kaybederler. Bu nedenle Elma mutlaka kabuğu ile birlikte yenilmelidir, çünkü bunlar aşırı derecede kimyasal ilaçlar başta alerji ve sindirim rahatsızlıklarına sebep olabilirler. Bu nedenle ilaçlanmamış ve hormonsuz meyveler yenilmelidir.

 

Çayı: Kurtulmuş Elma kabuğundan 2 kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine kaynar su doldurduktan sonra 5-10dakika demlemeye bırakılır ve sonra süzülerek içilir.

 

Yan tesirleri: Elma sirkesini alırken mutlaka tarife uyulmalıdır. Bir tanıdığım sabahları aç karnına 4 ay süreyle 1 bardak sirke içmişti ve sonunda mide kanamasından öldü. Almanya’da da bir bayan her gün yarım bardak sirkeyi 4 ay süreyle içmişti oda aşırı zayıflamış ve midesi tahrip olmuştu. Mide mukazası eridiğinden amaliyat etmek mümkün olmamıştır.

Bana ait bir buluş olan Gökçek İksir ile sirkenin yantesini ortadan kaldırdım. Böylece Gökçek İksir mide ve bağırsakları koruyucu ve güçlendiricidir. Gastrit ve hatta ülseri iyileştirici bir konuma getirdim. Gökçek İksir vücuttaki her türlü curufu (artık maddeyi: bakteri, virüs, mantar, veya ölüsü veya ölü hücreler ve de kolseterol, lipid, trigliserid vs) artıtıcıdır.

Ceviz, Walnuβ, Juglans regia

Kral cevizi

Orient cevizi

 

Familyası: Cevizgillerden, Walnuβgewâchse, Juglandaceae

 

Drugları: Ceviz yaprağı; Juglandis folium

Meyve kabuğu; “ regiae nucum cortex

Ceviz yağı; “ “ “ oleum

Ceviz yaprağı ve Meyve kabuğu (yeşilken) çay, tentür ve natürel ilaç yapımında ve Ceviz yağı çok nadir pasta kurabiye v.b yapımında kullanılır.

 

Giriş: Cevizin oldukça çok türü mevcuttur. Fakat bunlardan Kral cevizi; Juglans regia dünyanın hemen her tarafına yayılmıştır. Juglans eski Latince Jovis glans kelimesinde türemiş olup “”Tanrı yemeği”” anlamına gelir. Regia kelimesi kral veya krala yakışır anlamına gelir. Bazı yazarlara göre cevizin vatanı Kafkaslar, bazılarına göre balkanlar, bazılarına göre ise Türkiye’dir. bitki önce eski Yunan sonra Roma’ya oradan da Batı Avrupa’ya yayılmış ve son olarak da Amerika ve nihayet Avusturalya’ya götürülerek kültür bitkisi olarak yetiştirilmiştir. Eskiden halk arasında Ceviz yaprağı sıraca, beze hastalıkları, deri hastalıklarına karşı ve saç bakımı için kullanılmıştır.

 

Botanik: Ceviz ağacı 10-25 m boyunda 100-200 yıl yaşayabilen uzun ömürlü bir ağaç olup geriden büyük top gibi görünür. Kanat yaprakları 30-40 cm uzunluğunda olup 5-9 yaprakçıktan meydana gelir. Kanat yaprakları meydana getiren çift yaprakçıklar küçük olup doğru büyür ve uçtaki yaprakçık en büyüğüdür. Yaprakçıklar oval veya eliptik şekilde, kenarları bütün ve hafif dalgalı, kısa saplı, üzeri derin damarlı, üst yüzeyi açık yeşil ve alt yüzeyi kahverengimsi veya sarımsı yeşil renklidir. Çiçek-leri aynı ağaçta bir evli olup, erkek çiçekleri kuyruğundan asılmış kediciği andırdığından kedicik denir ve 8-10 cm boyunda sarımsı yeşil renklidir. Dişi çiçekleri ise oldukça küçük olup1-3 tanesi bir arada olabilir ve4 dalların en uç noktasında bulunurlar veya kupa şeklindedir. Dişi çiçekleri döllendikten sonra meyve olgunlaşmaya başlar, önce koyu yeşil iken, olgunlaştıkça esmerleşir ve sonunda dış kabuk patlayarak içinden ceviz¬ler dökülür.

 

Yetiştirilmesi: Cevizin vatanı Türkiye olup, bu nedenle Türkiye’nin hemen her bölgesinde rahatlıkla yetiştirilebilir fakat Türkiye’de yeterince yetiştirilmemektedir.

 

Hasat zamanı: Yaprakları Haziran ve Temmuz aylarında toplanır, hava¬lı, kuru bir yerde kurutulur.

 

Birleşimi: Ceviz yaprağının birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz;

a) Tanin türevleri %8-10 arasında olup, Ellagtaninler ve Gallotaninler en önemlileridir.

b) Napthochinon türevleri;İ Juglon, Hydrojuglon, Hydrojuglonglikozit, bunlardan Juglon stabil (dayanıklı) olmayıp hemen birbiri ile birleşerek siyahımsı pigmentler oluşturur ve yapraklar siyahlaşır.

c) Flavonglikozitler; Quercetin-3-rhamnoasid, Hyperosid, Kâmpferol, Quercetin ve Juglanin içerir.

d) Eterik yağ türevleri %0,01-0,03 Germacren 0, Caryophlen, β-Pinen ve Limonen

e) Ayrıca C-vitamini %˜1, β-Carotin (Provitamin A) ve Kalsiyum içerir.

II) Cevizin yeşilken soyularak toplanan kabuğu yüksek oranda (%20) Tanin ve az miktarda C-vitamini içerir.

 

Araştırmalar: Araştırmalar oldukça eski olup, yeni ve modern klinik araştırmaların yapılması gerekmektedir.elimizdeki bu araştırmaları yeterli saymak pek doğru değildir.

1) 1844’de Prof.Dr.Nasse ve ekibi Bonn Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin kliniğinde Ceviz yaprağı ile Sıraca hastalığı olan 117 hasta üzerinde tedavi denemesi yapılmıştır. Bu tedavi denemesinin sonunda has¬talığın iyileştiği görülmüştür. (LBH.391)

2) Fransız asıllı Dr.Leclerc Ceviz yaprağı ile yaptığı tedavi deneme¬lerinde veremli bağırsak iltihaplanması sırasında sindirim sistemi ve kaslara etki ettiği tespit edilmiştir.

3) Cenevreli (Genf) Dr. Juzine 1842’de Ceviz yaprağı ile yaptığı tedavi denemesinde sıracalı hastaların sağlıklarına kavuştuklarını tespit et-miştir. (Nhp.3.94.330)

4) Clotar Müler 1870 yılında Ceviz tentürü ile 12 denek üzerinde tedavi denemesi yapmıştır. Bu deneyde koltuk altı bezelerindeki kabarcık¬lar, Lenf bezi şişmesi, iri çıban ve ekzema gibi rahatsızlıkların iyileş¬tiğini tespit etmiştir. (B.Vonarburg 3.173)

Tesir şekli: Damarları büzücü, krampları önleyici, derideki iltihapları ön¬le-yici, kan temizleyici, aşırı terlemeyi önleyici ve kaşıntıyı önleyici özelliklere sahiptir.

 

Kullanılması:

a) Klasik araştırmalara göre Ceviz yaprağı başta sıraca hastalığına karşı kullanılır.

b) Komisyon E’nin 101 nolu ve 01/06/1990 tarihli Monografi bildirisine göre Ceviz yaprağının başta haricen derinin hafif iltihaplanması ve aşırı terlemeye (el ve ayaklar) karşı kullanılır.

c) Halk arasında dahilen başta sıraca, ekzema, akne ve basura karşı kullanılır ve haricen ağziçi, dişeti ve bademcik iltihaplanmasına karşı gargarası yapılır ve göz iltihaplanmasında kompres yapılır. Ayrıca verem, lenf bezi iltihaplanma ve şişmesi gibi rahatsızlıklara karşı eskiden kullanılmıştır. Fakat günümüzde bu rahatsızlıklara karşı daha etkili ilaçlar mevcuttur.

 

Çayı: İnce kıyılmış, kurutulmuş Ceviz yaprağından iki kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-400 ml kaynar su ilave edilerek 5-10 dk demlenmeye bıraktıktan sonra süzülerek içilir.

 

Çay Harmanları;

 

Gökçek Aşırı Terlemeye çay (çay içilir, el ve ayakların banyosu yapılır);

>30 gr Adaçayı yaprağı

>30 gr Atkuyruğu otu

>20 gr Ceviz yaprağı

>10 gr Civanperçemi otu

>10 gr Çemen tohumu

 

Gökçek El ve ayakların aşırı terlemesine karşı çay (el ve ayak banyosu yapılır);

>25 gr Menekşe kabuğu

>25 gr Söğüt kabuğu

>25 gr Çemen tohumu

>25 gr Ceviz yaprağı

 

Gökçek Basur çayı;

>25 gr Menekşe otu

>25 gr Ceviz yaprağı

>25 gr Çoban çantası

>15 gr Hamamelis

>10 gr Atkestanesi

 

Homeopati’de: Cevizin olgunlaşmamış meyve kabuğu ve Ceviz yap-rağından eşit oranda 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 80 ml Alkol ilave edilerek 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de <> ismi ile anılan tentür elde edilir.

 

Hastalığın belirtisi (semptom):

1) Özellikle kış aylarında deride kabarcıklar oluşursa,

2) Yemekten sonra ve hareket edince ağrılar artarsa

3) Anüste kaşıntı ve yanma varsa

4) Yüzde kırmızı sivilceler; yüzde baş derisinde, kulak arkası ense, omuz, sırtta varsa

5) Yağlı yemeklerden sonra ağrılar artarsa

6) Ağrılar sağ koltuk altından sol koltuk altına geçerse

Bu gibi hallerde Ceviz tentürü kullanılır. Bu tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır.

 

Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur. fakat midesinden rahatsız olanların uzun süre ve yüksek dozajda kullanmaması önerilir.

 

B) Gri Ceviz, Grave Walnuβ, Juglans cinerea L.

Amerika cevizi

Gri cevizin yaprakları mızrak şeklinde üzeri noktalı, kenarları kertiklidir. Bu cevizin dal ve kök kabuklarının iç kısmı Homeopati’de tentür yapımında kullanılır. Bu cevizin tentürü karaciğer, deri ve kas rahatsızlıkları ve hastalıklarına karşı kullanılır.

 

C) Kara Ceviz, Schwarzer Walnuβ, Juglans nigra

Vatanı Kuzey Amerika’nın doğu kısmı olup gövdesi siyah olduğundan Kara Ceviz diye anılır. Bu cevizin kanat yaprakları 11-19 adet parça yapraktan oluşur. Yapraklarının ceviz yaprağı gibi kullanıldığı ileri sürülmektedir.

Enginar, Artischocke, Cynara scolymus L.

Tarım enginarı Syn: Cynara cardunculus

Ssp.scolymus K.HAY

Cynara cardunculus var.

Sativa MORIS.

 

Familyası: Bileşikgillerden, Korbblütengewâchse, Asteraceae

 

Drugları: Enginar yaprakları; Cynarae radix

Enginar yaprakları çay, natürel ilaç yapımında kullanılır.

 

Giriş: Enginar bileşikgillerin alt grubu Cynargillerden (Enginargiller) olup bu grubta 10 tür mevcuttur. Fakat en yaygın olarak Tarım enginarı; Cynara scolymus türü kullanılır. Bu nedenle sadece bunu inceleyeceğiz ve bunun da iki alt türü vardır. Kültür bitkisi olarak yetiştirilen enginarın yemeklik enginar ve şifalı enginar diye anılırlar. Bunları birbirinden ayırmak pek mümkün değildir ve arasındaki tek fark yemeklik enginarın yaprakları şifalı enginara göre hafif oval iken şifalı enginarın yaprakları sivridir. Bundan başkada farkları yoktur ve hemen hemen aynı maksatla kullanılırlar. Vatanının Habeşistan olduğu tahmin edilen bitki önce eski Mısırlılar sonra bütün Araplar arasında yayılmıştır. Bitki Osmanlılar vasıtasıyla Doğu Avrupa ve Endülüsler vasıtasıyla da Batı Avrupa’ya yayılmıştır. Eskiden sindirim rahatsızlıklarından iştahsızlık ve safra yet-mezliğine karşı kullanılan bitki günümüzde yapılan modern araştır¬malarla çok önemli ve yeni rahatsızlıklardan; lipid, trigliserit, kolesterole karşı etkili olduğu tespit edilmiştir.

 

Botanik: Bitki yetiştiği ülkeye göre iki veya çok yıllık olabilen 50-100cm boyunda dikine yükselen ve çatallaşan dikenli bir bitkidir. Gövde kalın, etli yüzeyi grimsi renkte tüylü ve yuvarlaktır. Alt yaprakları 40-80cm uzunluğunda 10-40cm eninde kama şeklinde düz veya dişli üst yüzeyi mavimsi yeşil, yumuşak, alt yüzeyi tüylü grimsi yeşil renkli, dikenli veya dikensiz olabilir. Yukarıdaki yaprakların kenarları düz veya hafif dişli ve orta ve de alttaki yapraklara göre oldukça küçüktür. Çiçekleri genellikle dal veya gövdede tek, nadiren yanında bir yan başta olabilir. Kupa yap-rakları çiçeğin etrafında kiremit gibi üst üste dizilmiş olup üçgen şeklinde uca doğru sivrice, başlar gonca iken grimsi yeşil renkli ve çiçek açınca yeşilimi leylaki renkte olabilir. Taç yaprakları oldukça sık olup morumsu, pembe morumsu, vişneçürüğü veya leylaki renk tonlarında olabilir ve takriben 3-4cm uzunluğundadır.

 

Yetiştirilmesi: Türkiye’nin Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz bölge-sinde yetişmesi fazla bir problem yaratmaz, fakat İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesinde ise kışın bikinin üzerinin çalı çırpı, çam veya ladin yap-rakları ile örtülmesi gerekir. Mart ayında saksı, kasa, çalılık veya seralığa ekilen enginar tohumları Nisan’da 10-30cm büyüklüğündeki fidelere dönüşür ve bu fideler bahçe ve tarlalara ekilir. Toprağına kum karıştırılması halinde daha gür yetişir.

 

Hasat zamanı: Enginar yaprakları çiçek açmadan hemen önce veya çi-çekleri solup meyveleri (tohumları) olgunlaştığında toplanırsa daha etkili drug elde edilirse de diğer zamanlarda da toplanıp işlenebilir. Şayet en-ginar tentürü veya sirkesi yapılacak ise o zaman taze olarak işlenir.

 

Bileşimi: Enginar yaprağının birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz;

a) Hidroksisinamikasit (hidroksi tarçın asidi) %1,7-4,2 oranında olup bu da mono ve di-caffeoylchinoasitler olmak üzere iki gruba ayrılır;

1) 1,5-Dicaffeolchinaasit (Cynarin) ve 1,3-Dicaffeolcynaasit’i sayabiliriz. Bitkinin ekstresi yapılırken 1,3-Di-caffeolchinaasit Cynarin’e dönüşür. Cynarin hasat zamanına ve iklim ve de toprağa bağlı olarak %0,02-1,4 arasında değişir.

2) Mono-caffeolchinaasitler’e; Chlorogenasit, Neochlorogenasit ve Cryptochlorogenasit’i gösterebiliriz.

b) Sesquiterpenlacton türevleri %1-4 arasında olup en önemlileri; Cynaropikrin %50-90 ve az miktarda Grossheimin, Dehydrocynaropikrin ve Cynarotriol’den oluşur.

Cynaropikrin acılık derecesi 400.000 civarındadır.

c) Flavonitler %0,5 civarında olup en önemlileri; Cynarosid (Luteolin-7-O-glukozit), Scolymosid (=Luteolin-7-O-rutinosid), Rutin, Luteolin ve Cynarotriosid

d) Ayrıca Tanin, İnulin, Zamk, B ve C vitaminleri ve Provitamin A içerir.

 

Araştırmalar:

1) Enginar ekstresinden elde edilen hapla Kirchhoff ve ekibi 1994’de çe-şitli hayvanlar üzerinde tedavi denemeleri yapmış ve bu testler sonucu Enginar ekstresinin safra artırıcı ve safra yollarını hare¬ket¬lendirici özelliklere sahip olduğu tespit edilmiştir. (TP.134)

2) HAMMERL ve ekibi Enginar ekstresinin hapı, lipidi (kandaki yağ) dü-şürdüğünü, DIEREL ve ekibi de kolesterolü düşürücü özelliklere sahip olduğunu tespit etmişlerdir. (TP:135)

3) Fintelmann ve ekibi 1998’de Hamburg Rissen hastanesinde yağ sindirim zafiyeti olan 553 hasta üzerinde Enginar ekstresinden yapı¬lan hapla tedavi denemesi yapmışlardır. Bu tedavi denemesinde has-talarda görülen şişkinlik, tıkanma, bulantı, kusma kokuşma, yağ sindirim zafiyeti, ishal, kabızlık ve karın ağrılarına karşı etkili olduğu ve iyileştirdiği ve de kandaki Trigliserit, Lipit ve kolesterolü düşür¬düğü tespit edilmiştir. (ZP.5.99.225 ve 2.99.93, Nhk.3.96.36 ve 10.98.66)

4) Prof.Dr.R.Gebhardt ve ekibi (Tubingen Üniversitesi) 1997’de 44 de¬nek üzerinde tedavi denemesi yapmışlar ve bu tedavi denemesi sonunda deneklerin kanındaki Lipit, Trigliserit ve Kolesterolün düştü¬ğünü ve de safra akışını artırdığı ve safra yollarını açtığını tespit etmiş¬lerdir. (Nhp.7.97.1148 ve Nhp.06.97.988)

 

Tesir şekli: Safra artırıcı (Choleretik), safra yollarını harekete geçirici (Cholerokinetik), kandaki lipit, trigliserit, kolesterol ve şekeri düşürücü, antioksidatif (radikalleri zararsız hale getirici) araciğer hücrelerini yeni-leyici, bağırsaklardaki kokuşmayı (dispepsi) önleyici, gaz söktürücü, idrar artırıcı ve mideyi kuvvetlendirici özelliklere sahiptir.

 

Kullanılması:

a) Araştırmalara göre Enginar ekstresinden elde edilen hap, draje ve kapsüller başta kandaki lipit, trigliserit ve kolesterolü düşürür. Safra artırıcıdır ve safra yollarını harekete geçirir ve buna baplı olarak yağ hazımsızlığı nedeni ile ortaya çıkan arterioskleroz (damar sertliği) şişkinlik, tıkanma, bulantı, kusma, kokuşma, ishal, kabızlık ve karın ağrısına karşı kullanılır.

b) Komisyon E’nin yayınladığı Monografi bildirisine göre Enginar yap-rakları başta; hazım rahatsızlıklarına karşı kullanılır.

c) Halk arasında; eskiden safra artırıcı ve hazmettirici olarak kullanıl-mıştır.

 

Açıklama: Enginar ekstresi bir yandan kandaki yağları (lipit, kolesterol ve trigliserit) düşürürken diğer taraftan safrayı artırmak ve safra yollarını harekete geçirmektedir. Karaciğer hücrelerini yeniler, kandaki ve doku-lardaki zararlı serbest radikalleri zararsız hale getirir. Bu özellikleri ile yağlı besinlerin hazmedilmesini sağlamaktadır. Şayet kandaki yağlar zamanında normal düzeye indirilmez ise başta; sindirim rahatsızlıkları, damar sertliği, kalp enfarktüsü, beyin kanaması, kulak çınlaması gibi çok çeşitli rahatsızlıklar ortaya çıkar. Enginar ekstresini bu denli etkili yapan bileşimindeki Hidroksisinamikasit (Cynonin), Sesquiterpenlakton türevl¬eri (Cynaropikrin) ve Flavonitlerin (Cynarosid) birbirini tamamlayıcı ve destekleyici özellikte olmalarıdır. Şayet bileşimindeki maddelerden her-hangi bir madde alınır ve ondan sentetik yollarla kimyasal bir ilaç elde edilir ise aynı etkiyi hiçbir zaman göstermez.

 

Çayı: Enginar yaprağından iki kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 400-500ml kaynar su ilave edilir ve 5-10dk kaynatılır ve de 5-10dk dem-lenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir.

 

Çay Harmanları;

 

Karaciğer çayı;

>20 gr Enginar yaprağı

>20 gr Devedikeni tohumu

>20 gr Zerdeçal kökü

>20 gr Kırlangıç otu

>20 gr Nane yaprağı

 

Safra çayı;

>20 gr Enginar yaprağı

>20 gr Hindibaotu ve kökü

>20 gr Şahtere otu

>20 gr Kırlangıç otu

>20 gr Devedikeni tohumu

 

Karaciğer ve safra çayı;

>20 gr Enginar yaprağı

>20 gr Zerdeçal kökü

>20 gr Devedikeni tohumu

>20 gr Hindibaotu ve kökü

>20 gr Nane yaprağı

 

Karaciğer ve safra rahatsızlıkları nedeniyle bulantı ve kusmaya;

>50 gr Enginar yaprağı

>20 gr Civanperçemi otu

>20 gr Nane yaprağı

>10 gr Turunç kabuğu

 

Gökçek kramplı safra ve mide rahatsızlıkları çayı;

>40gr Hindiba otu kökü

>30 gr Enginar yaprağı

>30 gr Kırlangıç otu

 

Homeopati’de: Enginar yapraklarından 20gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80ml %70’lik Alkol ilave edilir ve de iki günde bir çalkalanır. Bu nesne güneş ışınlarından uzakta 4-hafta muhafaza edilir. Sonra süzülerek Homeopati’de <> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla 4-6hafta süreyle alınır.

 

Ekstresi: Enginar yaprakları %70’lik Etanol ile ekstraksiyonu yapılır ve aynı tentürü gibi kullanılır.

 

Sirkesi: Enginar yapraklarından 50gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 200ml üzüm veya elma sirkesi doldurulur ve iki günde bir çalkalanır. Bu nesne 4-6hafta sonra süzülerek Enginar sirkesi elde edilir. Bu sirkeden günde 3 defa yemekten önce 1 kahve kaşığı yarım bardak suyla alınır ve buna 4-6hafta devam edilir.

 

Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur. Ben aylarca enginarı denedim, fakat Gökçek İksiri kadar etkili değildir. Hem hapını hemde çayını ayalaca kolesterol, lipid ve trigliseride karşı dendim, fakat söylendiği gibi bir etki görmedim.

Enginar kolsterol, lipid ve trigliseride karşı etkilidir, fakat vücutta oluşan curufu temizliyemez, bu nednele vucudu temizlemek için vede kılcal damarlarındaki tıkanıklıkları önlemek için Gökçek İksiri şarttır. Beyin ana arteri tıkanan ailem işyerinde (özürlü bayanlara bakıyor) bayılmış hastaneden yapılan Komputer tomografi’de beyin atar damarının % 85 tıkandığı tesbit edilmişti. Doktorları amaliyat edemeyiz ilaç la tedavi gerek dediler. İlaçlar fayda etmeyince tadı acıdır diye kulanmak istemeyen ailem mecburiyetten kulandı ve tadı hiçte sanıldığı gibi kötü değilmiş dedi ve 4 hafta sonra iyileşti.

Ceviz, Walnuβ, Juglans regia

Kral cevizi

Orient cevizi

 

Familyası: Cevizgillerden, Walnuβgewâchse, Juglandaceae

 

Drugları: Ceviz yaprağı; Juglandis folium

Meyve kabuğu; “ regiae nucum cortex

Ceviz yağı; “ “ “ oleum

Ceviz yaprağı ve Meyve kabuğu (yeşilken) çay, tentür ve natürel ilaç yapımında ve Ceviz yağı çok nadir pasta kurabiye v.b yapımında kullanılır.

 

Giriş: Cevizin oldukça çok türü mevcuttur. Fakat bunlardan Kral cevizi; Juglans regia dünyanın hemen her tarafına yayılmıştır. Juglans eski Latince Jovis glans kelimesinde türemiş olup “”Tanrı yemeği”” anlamına gelir. Regia kelimesi kral veya krala yakışır anlamına gelir. Bazı yazarlara göre cevizin vatanı Kafkaslar, bazılarına göre balkanlar, bazılarına göre ise Türkiye’dir. bitki önce eski Yunan sonra Roma’ya oradan da Batı Avrupa’ya yayılmış ve son olarak da Amerika ve nihayet Avusturalya’ya götürülerek kültür bitkisi olarak yetiştirilmiştir. Eskiden halk arasında Ceviz yaprağı sıraca, beze hastalıkları, deri hastalıklarına karşı ve saç bakımı için kullanılmıştır.

 

Botanik: Ceviz ağacı 10-25 m boyunda 100-200 yıl yaşayabilen uzun ömürlü bir ağaç olup geriden büyük top gibi görünür. Kanat yaprakları 30-40 cm uzunluğunda olup 5-9 yaprakçıktan meydana gelir. Kanat yaprakları meydana getiren çift yaprakçıklar küçük olup doğru büyür ve uçtaki yaprakçık en büyüğüdür. Yaprakçıklar oval veya eliptik şekilde, kenarları bütün ve hafif dalgalı, kısa saplı, üzeri derin damarlı, üst yüzeyi açık yeşil ve alt yüzeyi kahverengimsi veya sarımsı yeşil renklidir. Çiçek-leri aynı ağaçta bir evli olup, erkek çiçekleri kuyruğundan asılmış kediciği andırdığından kedicik denir ve 8-10 cm boyunda sarımsı yeşil renklidir. Dişi çiçekleri ise oldukça küçük olup1-3 tanesi bir arada olabilir ve4 dalların en uç noktasında bulunurlar veya kupa şeklindedir. Dişi çiçekleri döllendikten sonra meyve olgunlaşmaya başlar, önce koyu yeşil iken, olgunlaştıkça esmerleşir ve sonunda dış kabuk patlayarak içinden ceviz¬ler dökülür.

 

Yetiştirilmesi: Cevizin vatanı Türkiye olup, bu nedenle Türkiye’nin hemen her bölgesinde rahatlıkla yetiştirilebilir fakat Türkiye’de yeterince yetiştirilmemektedir.

 

Hasat zamanı: Yaprakları Haziran ve Temmuz aylarında toplanır, hava¬lı, kuru bir yerde kurutulur.

 

Birleşimi: Ceviz yaprağının birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz;

a) Tanin türevleri %8-10 arasında olup, Ellagtaninler ve Gallotaninler en önemlileridir.

b) Napthochinon türevleri;İ Juglon, Hydrojuglon, Hydrojuglonglikozit, bunlardan Juglon stabil (dayanıklı) olmayıp hemen birbiri ile birleşerek siyahımsı pigmentler oluşturur ve yapraklar siyahlaşır.

c) Flavonglikozitler; Quercetin-3-rhamnoasid, Hyperosid, Kâmpferol, Quercetin ve Juglanin içerir.

d) Eterik yağ türevleri %0,01-0,03 Germacren 0, Caryophlen, β-Pinen ve Limonen

e) Ayrıca C-vitamini %˜1, β-Carotin (Provitamin A) ve Kalsiyum içerir.

II) Cevizin yeşilken soyularak toplanan kabuğu yüksek oranda (%20) Tanin ve az miktarda C-vitamini içerir.

 

Araştırmalar: Araştırmalar oldukça eski olup, yeni ve modern klinik araştırmaların yapılması gerekmektedir.elimizdeki bu araştırmaları yeterli saymak pek doğru değildir.

1) 1844’de Prof.Dr.Nasse ve ekibi Bonn Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin kliniğinde Ceviz yaprağı ile Sıraca hastalığı olan 117 hasta üzerinde tedavi denemesi yapılmıştır. Bu tedavi denemesinin sonunda has¬talığın iyileştiği görülmüştür. (LBH.391)

2) Fransız asıllı Dr.Leclerc Ceviz yaprağı ile yaptığı tedavi deneme¬lerinde veremli bağırsak iltihaplanması sırasında sindirim sistemi ve kaslara etki ettiği tespit edilmiştir.

3) Cenevreli (Genf) Dr. Juzine 1842’de Ceviz yaprağı ile yaptığı tedavi denemesinde sıracalı hastaların sağlıklarına kavuştuklarını tespit et-miştir. (Nhp.3.94.330)

4) Clotar Müler 1870 yılında Ceviz tentürü ile 12 denek üzerinde tedavi denemesi yapmıştır. Bu deneyde koltuk altı bezelerindeki kabarcık¬lar, Lenf bezi şişmesi, iri çıban ve ekzema gibi rahatsızlıkların iyileş¬tiğini tespit etmiştir. (B.Vonarburg 3.173)

Tesir şekli: Damarları büzücü, krampları önleyici, derideki iltihapları ön¬le-yici, kan temizleyici, aşırı terlemeyi önleyici ve kaşıntıyı önleyici özelliklere sahiptir.

 

Kullanılması:

a) Klasik araştırmalara göre Ceviz yaprağı başta sıraca hastalığına karşı kullanılır.

b) Komisyon E’nin 101 nolu ve 01/06/1990 tarihli Monografi bildirisine göre Ceviz yaprağının başta haricen derinin hafif iltihaplanması ve aşırı terlemeye (el ve ayaklar) karşı kullanılır.

c) Halk arasında dahilen başta sıraca, ekzema, akne ve basura karşı kullanılır ve haricen ağziçi, dişeti ve bademcik iltihaplanmasına karşı gargarası yapılır ve göz iltihaplanmasında kompres yapılır. Ayrıca verem, lenf bezi iltihaplanma ve şişmesi gibi rahatsızlıklara karşı eskiden kullanılmıştır. Fakat günümüzde bu rahatsızlıklara karşı daha etkili ilaçlar mevcuttur.

 

Çayı: İnce kıyılmış, kurutulmuş Ceviz yaprağından iki kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-400 ml kaynar su ilave edilerek 5-10 dk demlenmeye bıraktıktan sonra süzülerek içilir.

 

Çay Harmanları;

 

Gökçek Aşırı Terlemeye çay (çay içilir, el ve ayakların banyosu yapılır);

>30 gr Adaçayı yaprağı

>30 gr Atkuyruğu otu

>20 gr Ceviz yaprağı

>10 gr Civanperçemi otu

>10 gr Çemen tohumu

 

Gökçek El ve ayakların aşırı terlemesine karşı çay (el ve ayak banyosu yapılır);

>25 gr Menekşe kabuğu

>25 gr Söğüt kabuğu

>25 gr Çemen tohumu

>25 gr Ceviz yaprağı

 

Gökçek Basur çayı;

>25 gr Menekşe otu

>25 gr Ceviz yaprağı

>25 gr Çoban çantası

>15 gr Hamamelis

>10 gr Atkestanesi

 

Homeopati’de: Cevizin olgunlaşmamış meyve kabuğu ve Ceviz yap-rağından eşit oranda 20 gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 80 ml Alkol ilave edilerek 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de <> ismi ile anılan tentür elde edilir.

 

Hastalığın belirtisi (semptom):

1) Özellikle kış aylarında deride kabarcıklar oluşursa,

2) Yemekten sonra ve hareket edince ağrılar artarsa

3) Anüste kaşıntı ve yanma varsa

4) Yüzde kırmızı sivilceler; yüzde baş derisinde, kulak arkası ense, omuz, sırtta varsa

5) Yağlı yemeklerden sonra ağrılar artarsa

6) Ağrılar sağ koltuk altından sol koltuk altına geçerse

Bu gibi hallerde Ceviz tentürü kullanılır. Bu tentürden günde 3-5 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır.

 

Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur. fakat midesinden rahatsız olanların uzun süre ve yüksek dozajda kullanmaması önerilir.

 

B) Gri Ceviz, Grave Walnuβ, Juglans cinerea L.

Amerika cevizi

Gri cevizin yaprakları mızrak şeklinde üzeri noktalı, kenarları kertiklidir. Bu cevizin dal ve kök kabuklarının iç kısmı Homeopati’de tentür yapımında kullanılır. Bu cevizin tentürü karaciğer, deri ve kas rahatsızlıkları ve hastalıklarına karşı kullanılır.

 

C) Kara Ceviz, Schwarzer Walnuβ, Juglans nigra

Vatanı Kuzey Amerika’nın doğu kısmı olup gövdesi siyah olduğundan Kara Ceviz diye anılır. Bu cevizin kanat yaprakları 11-19 adet parça yapraktan oluşur. Yapraklarının ceviz yaprağı gibi kullanıldığı ileri sürülmektedir.

Acı biber Cayennen pfetter Capsicum frutescens

Şilis Syn: Capcicum annum L.

Chillies var. frutescens

Cili biber

Tabasko

Cin biberi

Tıbbi biber

Afrika biberi

Antalya biberi

Familyası: Patlıcangillerden Nachtschatengewâchse Solanaceae

Drugları: Acı biber meyvesi Capsici fructus acer veya

Capsici fructescentis fructus

 

Acı biberin meyvesi ilaç tentür baharat yapımında ve sebze olarak ye¬mek için veya yemeklere veya salatalara katmak için kullanılır.

 

Giriş: Patlıcangiller ailesinin bir alt grubu olan Capsicumgillere bibergiller) dahil takriben 30 tür ve bunlardan üretilen 30 kırmızı biber alt türü mevcuttur. Bizi tıbbi biber; Capsicum frutescens ve Kırmızıbiber; Capsicum annumum ilgilendirmektedir. Acı biberle Kırmızıbiber birbirleriyle aşılanarak çok çeşitli türler üretilmiştir. Eskiden yemek ve salataya katılan ve sindirim bozukluklarında ve de üşütmeye karşı kullanıl¬mıştır. Son 10 yıldır yapılan araştırmalarda Acı biber ekstrasından elde edilen merhemlerin ağrıları dindirici özelliğe sahip olduğu ve yan tesirinin de önemsiz (kızarıklık yanma gibi geçici) olması nedeni ile tercih edilir olmuştur. Vatanı Güney Amerika olan biber İspanyollar tarafından Avrupa’ya getirilmiş ve bitki kısa sürede tropik ve subtropik ülkelerde çok yaygın olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Sadece Hindistan’da yılda 250.000 ton Acı biber üretilmektedir.

 

Botanik: Acı biber 30-100cm boyunda çok yıllık yarı odunsu dikine yükselen bir bitkidir. Yaprakları ovalimsi mızrak şeklinde 1,5-3cm uzunluğunda 1-2cm eninde ve koyu yeşil renktedir. Çiçekleri 6 adet taç yaprağa sahip bu yapraklar oval beyaz renkli ve 5-10mm büyüklüğünde ortada küçük döllenme tozlukları ve bir göbeği vardır. Meyveleri 1-3cm uzunluğunda 0,8-2,5cm eninde uca doğru sivri veya küt oval veya koni şeklinde önce yeşil ve olgunlaşınca kırmızı bir şekil alır. Acı biberle Kırmızıbiberi birbirinden ayıran en önemli fark acı biberin meyveleri 1-3cm büyüklüğünde koni şeklinde ve yukarı doğru dik olarak durur. Kırmı-zıbiberin meyveleri 3-7cm büyüklüğünde sivrice ve genellikle dalda iken aşağı doğru sarkıktır. Acı biber kırmızı portakal rengi veya esmerde olabilir.

Yetiştirilmesi: Türkiye’nin Akdeniz Bölgesinde hemen her lokantada her masada küçük bir tabakta mutlaka birkaç tane Acı biber bulunur. Bu yörede iyi tanınan acı biber yaygın olarak ta yetiştirilir. Bu biber diğerlerinden farklı olarak kışın da yetiştirilebilir. Çok acı olmasını istemiyorsanız tohumları yirmi dört saat bir miktar suda bekletildikten sonra ekilirse acılığı azalır. Kışın soğuk olan bölgelerde bitki süs bitkisi olarak evlerde yetiştirilebilir.

 

Hasat Zamanı: Sonbaharda olgunlaşan meyveleri toplandıktan sonra güneşte kurutulur ve de öğütülerek toz haline getirilir.

 

Birleşimi: Acı biberin birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz.

 

a)Capsaicinoidler (acı maddeler) % 0,3-1 arasında olup bununda Capsaicin (Vanillylamid-(E)-8-Metil-6-nonenasit)% 60-80 Dihidrocapsaicin (Vanillylamid-8-Metil nonenasit) % 10-30 Nordihidrocapsaicin(Vanillyamid-7-Metiloktanasit) % 1-8 Homodihidrocapsaicin I. Homodihidrocapsaicin II. Caprylasitvanillyamid (Vanillyamidcaprylasit) ve Nonylasit Vanillyamid içerir.

 

b)Karotinoitler (Carotinoitler) yüzde 0,3-0,8 arasında olup önemlileri; Capsanthin Capsorubin Capsolutein α- ve B- Carotin (Provitamin A) Zeaxanthin ve Violaxanthin

 

c)Ayrıca Flavonitler C-Vitamini Sabit yağlar Uçucu yağlar ve Vitaminler içerir.

 

Araştırmalar: Son 10 yıldır Acı biber ekstresinden elde edilen merhemli çeşitli hastalıkların neden olduğu ağrılara karşı 6000 klinik araştırması yapıldığını Zürich Üniversitesi doğal tedavi fakülte kliniğinden Prof. Dr.Reinhard Saller tespit etmiştir. Bu ağrılar genellikle romatizmalı artrit (eklem iltihaplanması), osteoartrit (kemik erimesi ve iltihaplanması sonucu ağrılar), Post-Zoster-Nevralji (zona hastalığı sonrası sinirsel ağrılar), diyabetik polinevropati (şeker hatalıklarındaki sinirsel ağrılar), mastektomi (memenin ameliyatla alınması) ağrıları ve amputasyon ağılarına (kol bacak veya parmakların kesildikten sonra sinirsel ağrıların devamı) karşı birçok deney yapılmış ve etkili olduğu tespit edilmiştir. İşte bunlardan birkaçı;

 

1)Romatizmalı artrit ve osteoartrit nevraljisi olan toplam 314 hasta üzerinde beş ayrı klinikte Acı biber ekstresinden elde edilen merhemle tedavi denemesi yapılmış ve hasaların %50-60 oranında iyileştikleri görülmüştür. (ZP.2.01.91 ZP.6.97.332)

 

2)Post herpestik nevralji (uçuk sonrası sinirsel ağrı) ve post-zoster-nevralji (zona hastalığı sonrası sinirsel ağrı) rahatsızlığı olan toplam 319 hasta üzerinde 8 klinikte Acı biber merhemi ile tedavi denemesi yapılmış ve hastaların iyileştiği görülmüştür. (ZP.2.01.91 ZP.6.967.332)

 

3)Diyabetik polinevropati (şeker hastalarında görülen sinirsel ağrılar) rahatsızlığı olan 355 hasta üzerinde altı klinikte tedavi denemesi yapılmış ve hastalarda büyük oranda iyileşme görülmüştür. (ZP.02.01.91 ZP.6.97.332)

 

4)Avustralyalı John Prescott yaptığı araştırmalarda Acı biberin birle-şimindeki Capsaicinin mutluluk hormonu Endorfini artırdığını ve böylece ağrıların azalıp sevincin çoğaldığını tespit etmişlerdir. (NH.11.98.668)

 

5)Japonların yaptığı bir araştırmada Acı biberin aynı Aspirin gibi etki ettiğini yani kanı incelerek beyin kanaması Kalp enfarktüsü ve damar sertliğini (arterskleroz) önlediğini tespit etmişlerdir. (NH.9.59.454)

 

6)Acı biber üzerine yapılanları okuduktan (Mart 1996) sonra kendi üzerimde denemek için biber sosu yemeye başladım ve hemen belimde yanma hissettim ve kas ağrılarım 2 hafta sonra geçti.

 

7)Mide ve onikiparmak bağırsak ülseri olan tanıdığıma bir İtalyan iş arkadaşım Acı biber sosu yemesini tavsiye etmiş. O da buna uyarak 3-4 Acı biber sosu yemiş ve rahatsızlıkları geçmiş

 

8)Ayaklarda ve başta soğuktan üşüme hasıl olursa Acı biber bunu iyileştirir. Fakat kalıcı çözüm Çörek’tedir.

 

9)Güneydoğu Asyalılarda (Vietnam Tayland Filipin Çin) pek şişman insanlara rastlamadım çünkü bu insanlar her gün düzenli Acı biber kullandıkları ve bu nedenle zayıf olduklarını ve de kilo alamadıklarını tespit ettim.

Tesir şekli: Ağrıları dindirici kanı inceltici kan dolaşımını artırıcı mide salgınsı artırıcı bağırsakları hareketlendirici ve iltihapları önleyici özelliklere sahiptir.

 

Kullanılması:

 

a)Araştırmalara göre bazı hastalıkların sebep olduğu ağrılara karşı etkili olduğu bu nedenle bu rahatsızlıklara karşı kullanılır. Bu rahatsız¬lıkların başında diyabetik nevropatı (şeker hastalarındaki sinirsel rahatsızlık), amputasyon ağrıları (ameliyat sonrası fantom ağrıları), postherpetik nevralji (uçuk sonucu sinirsel ağrılar), romatizmalı artrit (romatizmalı eklem iltihaplanması nedeniyle sinirsel ağrılar) ve nevraljiye karşı kullanılır. Mutluluk hormonu Endorfin salgısını arttıra¬rak kişiye neşe sevinç ve mutluluk verir.

 

b)Komisyon E nin 01.02.1990 tarihli ve 22a nolu Monografi bildirisinde Acı biber merheminin başta omuz, boyun, kol, bel, sırt ve kalça kaslarındaki ağrı ve sertliklere karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.

 

c)Homeopati’de başta nevralji, orta kulak iltihaplanması, göğüs iltihap-lanması, ağız içi iltihaplanması, gastrit, enterit (bağırsak ilti¬hap¬lan-ması), basur, husye erimesi, iktidarsızlık, kas ve eklem romatizması, uçuk (herpes), idrar yolları iltihaplanması gibi rahat¬sızlıklara karşı kullanılır.

 

d)Halk arasında; mide ve bağırsak iltihap ve de ülserleri (yaraları), üşütme, bağırsakları üşütme, boğaz, orta kulak, eklem iltihapları, halsizlik, iştahsızlık, iktidarsızlık, damar sertliği, romatizma, yağlan¬ma, sivilce, akne ve basura karşı kullanılır.

Açıklama: Acı biber merhemi derideki ağrı ve ısı reseptörlerin uyar¬makta ve böylece burada kan dolaşımı artarak rahatsızlık veren mad¬deler o bölgeden taşınır ve ağrılar azalarak zamanla rahatsızlık yok olur. Güneydoğu Asyalıların neden güler yüzlü neşeli ve mutlu olduklarını çok merak ederdim. Japonların yaptığı araştırmalardan da bunun nedenini anladım. Çünkü Acı biber mutluluk hormonunun salgısını artırır.

 

Çayı: Çok acı olması nedeni ile üşütme, mide üşütmesi, bağırsakları üşütme gibi hallerde 0,5gr Acı biber tozundan demliğe konur ve üzerine 200-300ml kaynar su ilave edilir ve 5-10dk bekletildikten sonra içilir.

 

Salata: Salata çorba ve sulu yemeklere çok az miktarda Acı biber ka-tılırsa insanın iştahını açar. Hazmını kolaylaştırır. Hindistan’da Acı biber, karabiber ve sarımsaktan yakı yapılır. Almanya’da da ABC-yakısı; Altın çiçek ve Acı biber karışımı ile yapılır. Yine Hindistan’da Acı biber, Kitre ile şekerler, pastiller veya bonbonlar yapılır. Macaristan, Hindistan ve Güneydoğuda Acı biber cinsel gücü arttırıcı ilaç gibi görülür ve kullanılır.

 

Homeopati’de: Kurutulmuş ve öğütülmüş Acı biber tozundan 10gr bir şişeye konur ve üzerine 90ml %70’lik Alkol ilave edilerek 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de <> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla 4-6hafta süre ile alınır. Homeopati’de genellikle Kırmızıbiber (Capcicum annuum) kullanılır. Aynı şekilde Acı biber sirkesi de hazırla¬nabilir.

 

Yan tesirleri: Acı biberi tarife uygun kullanıldığında yan tesiri yoktur fakat aşırı miktarda alınırsa mideye zarar verir. Halk arasında biber yendiğinde basuru azdıracağı kanaati hâkimdir. Acı biberde bu böyle değildir. Yani Acı biber basuru iyileştirir azdırmaz. Bu görüş diğer biberler için geçerlidir.

Acı biber Cayennen pfetter Capsicum frutescens

Şilis Syn: Capcicum annum L.

Chillies var. frutescens

Cili biber

Tabasko

Cin biberi

Tıbbi biber

Afrika biberi

Antalya biberi

Familyası: Patlıcangillerden Nachtschatengewâchse Solanaceae

Drugları: Acı biber meyvesi Capsici fructus acer veya

Capsici fructescentis fructus

 

Acı biberin meyvesi ilaç tentür baharat yapımında ve sebze olarak ye¬mek için veya yemeklere veya salatalara katmak için kullanılır.

 

Giriş: Patlıcangiller ailesinin bir alt grubu olan Capsicumgillere bibergiller) dahil takriben 30 tür ve bunlardan üretilen 30 kırmızı biber alt türü mevcuttur. Bizi tıbbi biber; Capsicum frutescens ve Kırmızıbiber; Capsicum annumum ilgilendirmektedir. Acı biberle Kırmızıbiber birbirleriyle aşılanarak çok çeşitli türler üretilmiştir. Eskiden yemek ve salataya katılan ve sindirim bozukluklarında ve de üşütmeye karşı kullanıl¬mıştır. Son 10 yıldır yapılan araştırmalarda Acı biber ekstrasından elde edilen merhemlerin ağrıları dindirici özelliğe sahip olduğu ve yan tesirinin de önemsiz (kızarıklık yanma gibi geçici) olması nedeni ile tercih edilir olmuştur. Vatanı Güney Amerika olan biber İspanyollar tarafından Avrupa’ya getirilmiş ve bitki kısa sürede tropik ve subtropik ülkelerde çok yaygın olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Sadece Hindistan’da yılda 250.000 ton Acı biber üretilmektedir.

 

Botanik: Acı biber 30-100cm boyunda çok yıllık yarı odunsu dikine yükselen bir bitkidir. Yaprakları ovalimsi mızrak şeklinde 1,5-3cm uzunluğunda 1-2cm eninde ve koyu yeşil renktedir. Çiçekleri 6 adet taç yaprağa sahip bu yapraklar oval beyaz renkli ve 5-10mm büyüklüğünde ortada küçük döllenme tozlukları ve bir göbeği vardır. Meyveleri 1-3cm uzunluğunda 0,8-2,5cm eninde uca doğru sivri veya küt oval veya koni şeklinde önce yeşil ve olgunlaşınca kırmızı bir şekil alır. Acı biberle Kırmızıbiberi birbirinden ayıran en önemli fark acı biberin meyveleri 1-3cm büyüklüğünde koni şeklinde ve yukarı doğru dik olarak durur. Kırmı-zıbiberin meyveleri 3-7cm büyüklüğünde sivrice ve genellikle dalda iken aşağı doğru sarkıktır. Acı biber kırmızı portakal rengi veya esmerde olabilir.

Yetiştirilmesi: Türkiye’nin Akdeniz Bölgesinde hemen her lokantada her masada küçük bir tabakta mutlaka birkaç tane Acı biber bulunur. Bu yörede iyi tanınan acı biber yaygın olarak ta yetiştirilir. Bu biber diğerlerinden farklı olarak kışın da yetiştirilebilir. Çok acı olmasını istemiyorsanız tohumları yirmi dört saat bir miktar suda bekletildikten sonra ekilirse acılığı azalır. Kışın soğuk olan bölgelerde bitki süs bitkisi olarak evlerde yetiştirilebilir.

 

Hasat Zamanı: Sonbaharda olgunlaşan meyveleri toplandıktan sonra güneşte kurutulur ve de öğütülerek toz haline getirilir.

 

Birleşimi: Acı biberin birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz.

 

a)Capsaicinoidler (acı maddeler) % 0,3-1 arasında olup bununda Capsaicin (Vanillylamid-(E)-8-Metil-6-nonenasit)% 60-80 Dihidrocapsaicin (Vanillylamid-8-Metil nonenasit) % 10-30 Nordihidrocapsaicin(Vanillyamid-7-Metiloktanasit) % 1-8 Homodihidrocapsaicin I. Homodihidrocapsaicin II. Caprylasitvanillyamid (Vanillyamidcaprylasit) ve Nonylasit Vanillyamid içerir.

 

b)Karotinoitler (Carotinoitler) yüzde 0,3-0,8 arasında olup önemlileri; Capsanthin Capsorubin Capsolutein α- ve B- Carotin (Provitamin A) Zeaxanthin ve Violaxanthin

 

c)Ayrıca Flavonitler C-Vitamini Sabit yağlar Uçucu yağlar ve Vitaminler içerir.

 

Araştırmalar: Son 10 yıldır Acı biber ekstresinden elde edilen merhemli çeşitli hastalıkların neden olduğu ağrılara karşı 6000 klinik araştırması yapıldığını Zürich Üniversitesi doğal tedavi fakülte kliniğinden Prof. Dr.Reinhard Saller tespit etmiştir. Bu ağrılar genellikle romatizmalı artrit (eklem iltihaplanması), osteoartrit (kemik erimesi ve iltihaplanması sonucu ağrılar), Post-Zoster-Nevralji (zona hastalığı sonrası sinirsel ağrılar), diyabetik polinevropati (şeker hatalıklarındaki sinirsel ağrılar), mastektomi (memenin ameliyatla alınması) ağrıları ve amputasyon ağılarına (kol bacak veya parmakların kesildikten sonra sinirsel ağrıların devamı) karşı birçok deney yapılmış ve etkili olduğu tespit edilmiştir. İşte bunlardan birkaçı;

 

1)Romatizmalı artrit ve osteoartrit nevraljisi olan toplam 314 hasta üzerinde beş ayrı klinikte Acı biber ekstresinden elde edilen merhemle tedavi denemesi yapılmış ve hasaların %50-60 oranında iyileştikleri görülmüştür. (ZP.2.01.91 ZP.6.97.332)

 

2)Post herpestik nevralji (uçuk sonrası sinirsel ağrı) ve post-zoster-nevralji (zona hastalığı sonrası sinirsel ağrı) rahatsızlığı olan toplam 319 hasta üzerinde 8 klinikte Acı biber merhemi ile tedavi denemesi yapılmış ve hastaların iyileştiği görülmüştür. (ZP.2.01.91 ZP.6.967.332)

 

3)Diyabetik polinevropati (şeker hastalarında görülen sinirsel ağrılar) rahatsızlığı olan 355 hasta üzerinde altı klinikte tedavi denemesi yapılmış ve hastalarda büyük oranda iyileşme görülmüştür. (ZP.02.01.91 ZP.6.97.332)

 

4)Avustralyalı John Prescott yaptığı araştırmalarda Acı biberin birle-şimindeki Capsaicinin mutluluk hormonu Endorfini artırdığını ve böylece ağrıların azalıp sevincin çoğaldığını tespit etmişlerdir. (NH.11.98.668)

 

5)Japonların yaptığı bir araştırmada Acı biberin aynı Aspirin gibi etki ettiğini yani kanı incelerek beyin kanaması Kalp enfarktüsü ve damar sertliğini (arterskleroz) önlediğini tespit etmişlerdir. (NH.9.59.454)

 

6)Acı biber üzerine yapılanları okuduktan (Mart 1996) sonra kendi üzerimde denemek için biber sosu yemeye başladım ve hemen belimde yanma hissettim ve kas ağrılarım 2 hafta sonra geçti.

 

7)Mide ve onikiparmak bağırsak ülseri olan tanıdığıma bir İtalyan iş arkadaşım Acı biber sosu yemesini tavsiye etmiş. O da buna uyarak 3-4 Acı biber sosu yemiş ve rahatsızlıkları geçmiş

 

8)Ayaklarda ve başta soğuktan üşüme hasıl olursa Acı biber bunu iyileştirir. Fakat kalıcı çözüm Çörek’tedir.

 

9)Güneydoğu Asyalılarda (Vietnam Tayland Filipin Çin) pek şişman insanlara rastlamadım çünkü bu insanlar her gün düzenli Acı biber kullandıkları ve bu nedenle zayıf olduklarını ve de kilo alamadıklarını tespit ettim.

Tesir şekli: Ağrıları dindirici kanı inceltici kan dolaşımını artırıcı mide salgınsı artırıcı bağırsakları hareketlendirici ve iltihapları önleyici özelliklere sahiptir.

 

Kullanılması:

 

a)Araştırmalara göre bazı hastalıkların sebep olduğu ağrılara karşı etkili olduğu bu nedenle bu rahatsızlıklara karşı kullanılır. Bu rahatsız¬lıkların başında diyabetik nevropatı (şeker hastalarındaki sinirsel rahatsızlık), amputasyon ağrıları (ameliyat sonrası fantom ağrıları), postherpetik nevralji (uçuk sonucu sinirsel ağrılar), romatizmalı artrit (romatizmalı eklem iltihaplanması nedeniyle sinirsel ağrılar) ve nevraljiye karşı kullanılır. Mutluluk hormonu Endorfin salgısını arttıra¬rak kişiye neşe sevinç ve mutluluk verir.

 

b)Komisyon E nin 01.02.1990 tarihli ve 22a nolu Monografi bildirisinde Acı biber merheminin başta omuz, boyun, kol, bel, sırt ve kalça kaslarındaki ağrı ve sertliklere karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.

 

c)Homeopati’de başta nevralji, orta kulak iltihaplanması, göğüs iltihap-lanması, ağız içi iltihaplanması, gastrit, enterit (bağırsak ilti¬hap¬lan-ması), basur, husye erimesi, iktidarsızlık, kas ve eklem romatizması, uçuk (herpes), idrar yolları iltihaplanması gibi rahat¬sızlıklara karşı kullanılır.

 

d)Halk arasında; mide ve bağırsak iltihap ve de ülserleri (yaraları), üşütme, bağırsakları üşütme, boğaz, orta kulak, eklem iltihapları, halsizlik, iştahsızlık, iktidarsızlık, damar sertliği, romatizma, yağlan¬ma, sivilce, akne ve basura karşı kullanılır.

Açıklama: Acı biber merhemi derideki ağrı ve ısı reseptörlerin uyar¬makta ve böylece burada kan dolaşımı artarak rahatsızlık veren mad¬deler o bölgeden taşınır ve ağrılar azalarak zamanla rahatsızlık yok olur. Güneydoğu Asyalıların neden güler yüzlü neşeli ve mutlu olduklarını çok merak ederdim. Japonların yaptığı araştırmalardan da bunun nedenini anladım. Çünkü Acı biber mutluluk hormonunun salgısını artırır.

 

Çayı: Çok acı olması nedeni ile üşütme, mide üşütmesi, bağırsakları üşütme gibi hallerde 0,5gr Acı biber tozundan demliğe konur ve üzerine 200-300ml kaynar su ilave edilir ve 5-10dk bekletildikten sonra içilir.

 

Salata: Salata çorba ve sulu yemeklere çok az miktarda Acı biber ka-tılırsa insanın iştahını açar. Hazmını kolaylaştırır. Hindistan’da Acı biber, karabiber ve sarımsaktan yakı yapılır. Almanya’da da ABC-yakısı; Altın çiçek ve Acı biber karışımı ile yapılır. Yine Hindistan’da Acı biber, Kitre ile şekerler, pastiller veya bonbonlar yapılır. Macaristan, Hindistan ve Güneydoğuda Acı biber cinsel gücü arttırıcı ilaç gibi görülür ve kullanılır.

 

Homeopati’de: Kurutulmuş ve öğütülmüş Acı biber tozundan 10gr bir şişeye konur ve üzerine 90ml %70’lik Alkol ilave edilerek 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de <> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla 4-6hafta süre ile alınır. Homeopati’de genellikle Kırmızıbiber (Capcicum annuum) kullanılır. Aynı şekilde Acı biber sirkesi de hazırla¬nabilir.

 

Yan tesirleri: Acı biberi tarife uygun kullanıldığında yan tesiri yoktur fakat aşırı miktarda alınırsa mideye zarar verir. Halk arasında biber yendiğinde basuru azdıracağı kanaati hâkimdir. Acı biberde bu böyle değildir. Yani Acı biber basuru iyileştirir azdırmaz. Bu görüş diğer biberler için geçerlidir.

Acı biber Cayennen pfetter Capsicum frutescens

Şilis Syn: Capcicum annum L.

Chillies var. frutescens

Cili biber

Tabasko

Cin biberi

Tıbbi biber

Afrika biberi

Antalya biberi

Familyası: Patlıcangillerden Nachtschatengewâchse Solanaceae

Drugları: Acı biber meyvesi Capsici fructus acer veya

Capsici fructescentis fructus

 

Acı biberin meyvesi ilaç tentür baharat yapımında ve sebze olarak ye¬mek için veya yemeklere veya salatalara katmak için kullanılır.

 

Giriş: Patlıcangiller ailesinin bir alt grubu olan Capsicumgillere bibergiller) dahil takriben 30 tür ve bunlardan üretilen 30 kırmızı biber alt türü mevcuttur. Bizi tıbbi biber; Capsicum frutescens ve Kırmızıbiber; Capsicum annumum ilgilendirmektedir. Acı biberle Kırmızıbiber birbirleriyle aşılanarak çok çeşitli türler üretilmiştir. Eskiden yemek ve salataya katılan ve sindirim bozukluklarında ve de üşütmeye karşı kullanıl¬mıştır. Son 10 yıldır yapılan araştırmalarda Acı biber ekstrasından elde edilen merhemlerin ağrıları dindirici özelliğe sahip olduğu ve yan tesirinin de önemsiz (kızarıklık yanma gibi geçici) olması nedeni ile tercih edilir olmuştur. Vatanı Güney Amerika olan biber İspanyollar tarafından Avrupa’ya getirilmiş ve bitki kısa sürede tropik ve subtropik ülkelerde çok yaygın olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Sadece Hindistan’da yılda 250.000 ton Acı biber üretilmektedir.

 

Botanik: Acı biber 30-100cm boyunda çok yıllık yarı odunsu dikine yükselen bir bitkidir. Yaprakları ovalimsi mızrak şeklinde 1,5-3cm uzunluğunda 1-2cm eninde ve koyu yeşil renktedir. Çiçekleri 6 adet taç yaprağa sahip bu yapraklar oval beyaz renkli ve 5-10mm büyüklüğünde ortada küçük döllenme tozlukları ve bir göbeği vardır. Meyveleri 1-3cm uzunluğunda 0,8-2,5cm eninde uca doğru sivri veya küt oval veya koni şeklinde önce yeşil ve olgunlaşınca kırmızı bir şekil alır. Acı biberle Kırmızıbiberi birbirinden ayıran en önemli fark acı biberin meyveleri 1-3cm büyüklüğünde koni şeklinde ve yukarı doğru dik olarak durur. Kırmı-zıbiberin meyveleri 3-7cm büyüklüğünde sivrice ve genellikle dalda iken aşağı doğru sarkıktır. Acı biber kırmızı portakal rengi veya esmerde olabilir.

Yetiştirilmesi: Türkiye’nin Akdeniz Bölgesinde hemen her lokantada her masada küçük bir tabakta mutlaka birkaç tane Acı biber bulunur. Bu yörede iyi tanınan acı biber yaygın olarak ta yetiştirilir. Bu biber diğerlerinden farklı olarak kışın da yetiştirilebilir. Çok acı olmasını istemiyorsanız tohumları yirmi dört saat bir miktar suda bekletildikten sonra ekilirse acılığı azalır. Kışın soğuk olan bölgelerde bitki süs bitkisi olarak evlerde yetiştirilebilir.

 

Hasat Zamanı: Sonbaharda olgunlaşan meyveleri toplandıktan sonra güneşte kurutulur ve de öğütülerek toz haline getirilir.

 

Birleşimi: Acı biberin birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz.

 

a)Capsaicinoidler (acı maddeler) % 0,3-1 arasında olup bununda Capsaicin (Vanillylamid-(E)-8-Metil-6-nonenasit)% 60-80 Dihidrocapsaicin (Vanillylamid-8-Metil nonenasit) % 10-30 Nordihidrocapsaicin(Vanillyamid-7-Metiloktanasit) % 1-8 Homodihidrocapsaicin I. Homodihidrocapsaicin II. Caprylasitvanillyamid (Vanillyamidcaprylasit) ve Nonylasit Vanillyamid içerir.

 

b)Karotinoitler (Carotinoitler) yüzde 0,3-0,8 arasında olup önemlileri; Capsanthin Capsorubin Capsolutein α- ve B- Carotin (Provitamin A) Zeaxanthin ve Violaxanthin

 

c)Ayrıca Flavonitler C-Vitamini Sabit yağlar Uçucu yağlar ve Vitaminler içerir.

 

Araştırmalar: Son 10 yıldır Acı biber ekstresinden elde edilen merhemli çeşitli hastalıkların neden olduğu ağrılara karşı 6000 klinik araştırması yapıldığını Zürich Üniversitesi doğal tedavi fakülte kliniğinden Prof. Dr.Reinhard Saller tespit etmiştir. Bu ağrılar genellikle romatizmalı artrit (eklem iltihaplanması), osteoartrit (kemik erimesi ve iltihaplanması sonucu ağrılar), Post-Zoster-Nevralji (zona hastalığı sonrası sinirsel ağrılar), diyabetik polinevropati (şeker hatalıklarındaki sinirsel ağrılar), mastektomi (memenin ameliyatla alınması) ağrıları ve amputasyon ağılarına (kol bacak veya parmakların kesildikten sonra sinirsel ağrıların devamı) karşı birçok deney yapılmış ve etkili olduğu tespit edilmiştir. İşte bunlardan birkaçı;

 

1)Romatizmalı artrit ve osteoartrit nevraljisi olan toplam 314 hasta üzerinde beş ayrı klinikte Acı biber ekstresinden elde edilen merhemle tedavi denemesi yapılmış ve hasaların %50-60 oranında iyileştikleri görülmüştür. (ZP.2.01.91 ZP.6.97.332)

 

2)Post herpestik nevralji (uçuk sonrası sinirsel ağrı) ve post-zoster-nevralji (zona hastalığı sonrası sinirsel ağrı) rahatsızlığı olan toplam 319 hasta üzerinde 8 klinikte Acı biber merhemi ile tedavi denemesi yapılmış ve hastaların iyileştiği görülmüştür. (ZP.2.01.91 ZP.6.967.332)

 

3)Diyabetik polinevropati (şeker hastalarında görülen sinirsel ağrılar) rahatsızlığı olan 355 hasta üzerinde altı klinikte tedavi denemesi yapılmış ve hastalarda büyük oranda iyileşme görülmüştür. (ZP.02.01.91 ZP.6.97.332)

 

4)Avustralyalı John Prescott yaptığı araştırmalarda Acı biberin birle-şimindeki Capsaicinin mutluluk hormonu Endorfini artırdığını ve böylece ağrıların azalıp sevincin çoğaldığını tespit etmişlerdir. (NH.11.98.668)

 

5)Japonların yaptığı bir araştırmada Acı biberin aynı Aspirin gibi etki ettiğini yani kanı incelerek beyin kanaması Kalp enfarktüsü ve damar sertliğini (arterskleroz) önlediğini tespit etmişlerdir. (NH.9.59.454)

 

6)Acı biber üzerine yapılanları okuduktan (Mart 1996) sonra kendi üzerimde denemek için biber sosu yemeye başladım ve hemen belimde yanma hissettim ve kas ağrılarım 2 hafta sonra geçti.

 

7)Mide ve onikiparmak bağırsak ülseri olan tanıdığıma bir İtalyan iş arkadaşım Acı biber sosu yemesini tavsiye etmiş. O da buna uyarak 3-4 Acı biber sosu yemiş ve rahatsızlıkları geçmiş

 

8)Ayaklarda ve başta soğuktan üşüme hasıl olursa Acı biber bunu iyileştirir. Fakat kalıcı çözüm Çörek’tedir.

 

9)Güneydoğu Asyalılarda (Vietnam Tayland Filipin Çin) pek şişman insanlara rastlamadım çünkü bu insanlar her gün düzenli Acı biber kullandıkları ve bu nedenle zayıf olduklarını ve de kilo alamadıklarını tespit ettim.

Tesir şekli: Ağrıları dindirici kanı inceltici kan dolaşımını artırıcı mide salgınsı artırıcı bağırsakları hareketlendirici ve iltihapları önleyici özelliklere sahiptir.

 

Kullanılması:

 

a)Araştırmalara göre bazı hastalıkların sebep olduğu ağrılara karşı etkili olduğu bu nedenle bu rahatsızlıklara karşı kullanılır. Bu rahatsız¬lıkların başında diyabetik nevropatı (şeker hastalarındaki sinirsel rahatsızlık), amputasyon ağrıları (ameliyat sonrası fantom ağrıları), postherpetik nevralji (uçuk sonucu sinirsel ağrılar), romatizmalı artrit (romatizmalı eklem iltihaplanması nedeniyle sinirsel ağrılar) ve nevraljiye karşı kullanılır. Mutluluk hormonu Endorfin salgısını arttıra¬rak kişiye neşe sevinç ve mutluluk verir.

 

b)Komisyon E nin 01.02.1990 tarihli ve 22a nolu Monografi bildirisinde Acı biber merheminin başta omuz, boyun, kol, bel, sırt ve kalça kaslarındaki ağrı ve sertliklere karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.

 

c)Homeopati’de başta nevralji, orta kulak iltihaplanması, göğüs iltihap-lanması, ağız içi iltihaplanması, gastrit, enterit (bağırsak ilti¬hap¬lan-ması), basur, husye erimesi, iktidarsızlık, kas ve eklem romatizması, uçuk (herpes), idrar yolları iltihaplanması gibi rahat¬sızlıklara karşı kullanılır.

 

d)Halk arasında; mide ve bağırsak iltihap ve de ülserleri (yaraları), üşütme, bağırsakları üşütme, boğaz, orta kulak, eklem iltihapları, halsizlik, iştahsızlık, iktidarsızlık, damar sertliği, romatizma, yağlan¬ma, sivilce, akne ve basura karşı kullanılır.

Açıklama: Acı biber merhemi derideki ağrı ve ısı reseptörlerin uyar¬makta ve böylece burada kan dolaşımı artarak rahatsızlık veren mad¬deler o bölgeden taşınır ve ağrılar azalarak zamanla rahatsızlık yok olur. Güneydoğu Asyalıların neden güler yüzlü neşeli ve mutlu olduklarını çok merak ederdim. Japonların yaptığı araştırmalardan da bunun nedenini anladım. Çünkü Acı biber mutluluk hormonunun salgısını artırır.

 

Çayı: Çok acı olması nedeni ile üşütme, mide üşütmesi, bağırsakları üşütme gibi hallerde 0,5gr Acı biber tozundan demliğe konur ve üzerine 200-300ml kaynar su ilave edilir ve 5-10dk bekletildikten sonra içilir.

 

Salata: Salata çorba ve sulu yemeklere çok az miktarda Acı biber ka-tılırsa insanın iştahını açar. Hazmını kolaylaştırır. Hindistan’da Acı biber, karabiber ve sarımsaktan yakı yapılır. Almanya’da da ABC-yakısı; Altın çiçek ve Acı biber karışımı ile yapılır. Yine Hindistan’da Acı biber, Kitre ile şekerler, pastiller veya bonbonlar yapılır. Macaristan, Hindistan ve Güneydoğuda Acı biber cinsel gücü arttırıcı ilaç gibi görülür ve kullanılır.

 

Homeopati’de: Kurutulmuş ve öğütülmüş Acı biber tozundan 10gr bir şişeye konur ve üzerine 90ml %70’lik Alkol ilave edilerek 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de <> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla 4-6hafta süre ile alınır. Homeopati’de genellikle Kırmızıbiber (Capcicum annuum) kullanılır. Aynı şekilde Acı biber sirkesi de hazırla¬nabilir.

 

Yan tesirleri: Acı biberi tarife uygun kullanıldığında yan tesiri yoktur fakat aşırı miktarda alınırsa mideye zarar verir. Halk arasında biber yendiğinde basuru azdıracağı kanaati hâkimdir. Acı biberde bu böyle değildir. Yani Acı biber basuru iyileştirir azdırmaz. Bu görüş diğer biberler için geçerlidir.

Ayrık otu, Quecke, Agropyrom repens P.Beauv.

Syn: Elymus repens (L) GOULD

Triticum repens L.

 

Familyası: Buğdaygillerden, Sübgrâser, Poaeeae

 

Drugları: Ayrık kökü; Agropyri repentis rhizoma

(Graminis rhizoma)

Ayrık otunun Kazık kökü çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır ve saçak kökleri pek kullanılmaz.

 

Giriş: Ayrık otu buğdaygillerin bir alt grubu olan Agropyongillerden olup bu grubun takriben 100 türü mevcuttur. Latincede Repens kelimesi sürünen, Yunanca da Agrios yabani ve Pyros buğday anlamına gelen ke-limelerden türetilmiştir. Eskiden romatizma, nikris, karaciğer hastalıkla-rına karşı ve ayrıca kanı temizleyici olarak kullanılmıştır. Vatanı Avrupa ve Asya olan bitki sonradan Amerika ve Avustralya’nın keşfi ile buralarda da yayılmıştır.

 

Botanik: Boyu 30-120cm boyunda dikine yükselen, bulunduğu yerden sürgünler salarak kısa sürede çevresine yayılan çok yılık bir bitkidir. Yaprakları şerit şeklinde, uç kısmı sivrice 10-30cm uzunluğunda, 2-4cm eninde, kenarları bütün üst kısmı koyu yeşil veya mavimsi yeşil, alt kısmı koyu yeşil ve mat bir renktedir. Yapraklarını bir kısmı ise gövdeyi sarmalamış bir boru şeklindedir. Çiçekleri iki sıra ile dizilmiş olup hafif buğday başağına benzer, açık yeşil, nadiren kırmızımsı veya vişne çü¬rüğü renkte olabilir. Kökleri 2-6cm uzunluğunda 2-5mm kalınlığında, parlak ve saman sarısı renktedir.

 

Hasat zamanı: Tarla, bağ, bahçe, mera, çimenlik ve yol kenarlarından toplanan Ayrık kökleri yıkandıktan sonra kurutulur, şayet suni olarak kurutulmak isteniyorsa kurutma işlemi sırasında ısının 45˚’yi geçmemesi gerekir.

 

Birleşimi: Ayrık kökünün birleşimindeki maddeleri öneminde göre şöyle sıralayabiliriz;

a) Polisakkaritler %3-10 arasında olup en önemli türevi ise Triticin ve az miktarda İnulin içerir. Triticin İnuline (yer elmasına bak.) benzer.

b) Şekerlerden %4 Mannit ve İnosit

c) Çok az miktarda Eterik yağ türevleri; Carvacrol (karvacrol), Carvon (Karvon), Thymol (Timol), Menthol(Mentol), trans-Anethol ve ‘-Hexyl-3-metil-Maleinasit-anhidrid

d) Ayrıca %8-15 Musilaj, Silisikasit, Triterpenler, Vitaminlerden B ve Provitamin A, Fenilkarbonikasitler ve Minerallerden Potasyum içerir.

 

Araştırmalar:Tarihte J.A.Tabrenaemontaunus (1588), P.A.Matthioli (1501-1577) ve İngiliz asıllı Dr.Sydenham (1624-1689) Ayrık kökünü çok çeşitli hastalıklara karşı kullanmışlardır ve bunların başında idrar yolları iltihaplanması, romatizma, nikris (gut hastalığı) ve ödem gibi rahatsızlıklar gelir. İlk ilmi araştırma ise oldukça yeni ve olumlu bir çalışmadır.

1) Toplam 58 doktor; 313 idrar yolları rahatsızlığı olan hasta üzerinde Ayrık kökü ekstresinden elde edilen damla ile 1-2 hafta süren tedavi denemesi yapmışlardır. Hastalardan %34’ünde mesane zafiyeti, %29’unda mesane iltihaplanması, %19’u prostatitis (prostat iltihap-lanması), %5’i idrar yoları iltihaplanması (üretritis) ve %13’ünde birden fazla idrar yolları rahatsızlıkları tespit edilmiştir. Bu hastalar¬dan %43’ünde tamamen iyileşme, %55’inde ise kısmi olarak iyileşme görülmüştür. (ZP.5.00.252). Ayrık kökü ekstresi ile yapılan bu araştırma çok olumlu olup bunun devamının da gelmesi halinde Ayrık otuna olan güven daha da artacaktır.

 

Tesir şekli: İdrar söktürücü, terletici, bakterileri öldürücü, iltihapları önleyici, kanı temizleyici ve tahrişi önleyicidir.

 

Kullanılması:

a) Araştırmalara göre Ayrık kökünden elde edilen ilaçlar (damla, kapsül, draje, çay ve tentür) mesane zafiyeti, mesane iltihaplanması (Cystitis), prostat iltihaplanması (Prostatitis) ve idrar yolları iltihap¬lan-masına karşı kullanılır.

b) Komisyon E’nin 01/01/1990 tarih ve 22a nolu Monografi bildirisine göre Ayrık kökü preparatları (ilaçları) başta idrar yolları iltihaplanması ve böbrek taşlarına karşı kullanılır.

c) Homeopati’de mesane iltihaplanması, prostat büyümesi ve idrar yolları iltihaplanmasına karşı kullanılır.

d) Halk arasında mesane zafiyeti, mesane iltihaplanması, prostat ilti¬hap-lan¬ması, böbrek iltihaplanması ve taşları, romatizma, nikris, ekzema gibi rahatsızlıklara karşı ve metabolizmayı kuvvetlendirici ve kan temizleyici olarak kullanılır.

 

Çayı: Kurutulmuş, ince kıyılmış Ayrık kökünden 2-3 kahve kaşığı demliğe konarak üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek 5-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir.

 

Çay Harmanları

 

Prof.Dr.Heupke mukoza iltihaplanması çayı;

>20 gr Rezene tohumu

>20 gr Hatmi kökü

>20 gr Papatya çiçeği

>20 gr Ayrık kökü

>20 gr Meyan kökü

 

Gökçek mesane ve böbrek çayı (idrar yolları iltihaplanması, böbrek taş ve kumlarına);

>20 gr Huş yaprağı

>20 gr Ayrık kökü

>20 gr Altın başak otu

>20 gr Kayışkıran kökü

>20 gr Isırgan kökü

 

Gökçek Mesane ve böbrek çayı (mesane ve böbrek üşütmesine);

>40 gr Ayı üzümü yaprağı

>20 gr Kayışkıran kökü

>15 gr Orta sifon yaprağı

>15 gr Ayrık kökü

>10 gr Isırgan kökü

 

Gökçek Mesane ve böbrek çayı (mesane ve böbrek üşütmesine karşı);

>40 gr Ayı üzümü yaprağı

>20 gr Huş yaprağı

>20 gr Ayrık otu kökü

>10 gr Isırgan kökü

>10 gr Ardıç kozalağı

>5 gr Nane yaprağı

 

İsveç Kodeksine göre mesane ve böbrek çayı(mesane iltihaplanması ve kramplara karşı);

>35 gr Ayı üzümü yaprağı

>25 gr Meyan kökü

>15 gr Ayrık kökü

>15 gr Huş yaprağı

>10 gr Sultan otu

 

Gökçek Mesane ve böbrek çayı (mesane dezenfeksiyonuna karşı ve kramp çözücü);

>35 gr Ayı üzümü yaprağı

>25 gr Meyan kökü

>15 gr Ayrık kökü

>15 gr Huş yaprağı

>15 gr Ardıç kozalağı

 

Gökçek Mesane ve böbrek çayı (idrar yolları iltihap.,, bakteri, taş ve kumlara);

>20 gr Huş yaprağı

>20 gr Altın başak otu

>20 gr Orta sifon yaprağı

>20 gr Ayı üzümü yaprağı

>20 gr Ayrık kökü

 

Gökçek deri hastalıkları çayı (akne, akut ve kronik deri hastalıkları);

>30 gr Ayrık kökü

>20 gr Mahoniyakök kab.

>20 gr Menekşe otu

>20 gr Isırgan otu

>10 gr Atkuyruğu otu

 

Homeopati’de: Ayrık otunun sadece kazık köklerinden (saçak kökleri kullanılmaz) taze iken ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik Alkol ilave edilerek güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de <> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5 defa 15-20 damla 4-6 hafta süreyle alınır.

 

Hastalığın belirtileri (semptom):

1) Ağrılı idrar yollarına

2) İdrar yaparken yanma ve sıkıştırma

3) İdrarın yoğun olması ve idrar yolları mukozasını tahriş etmesi

4) Hasta sürekli burnunu temizleme ihtiyacını duyar

5) İdrarın bırakılması sırasında anormallikler

6) Ağrılar sırasında genellikle idrar yolları ağrıması

 

Posyonlar:

 

Akut idrar yolları iltihaplanmasına karşı posyon;

>20 ml Ayrık kökü ekstresi

>20 ml Kasık otu ekstresi

>20 ml Ardıç kozalağı ekstresi

>30 ml Altınbaşakot ekstresi

>10 ml Ayıüzümü yaprağı ekstresi

 

Kronik idrar yollarına karşı posyon;

>30 ml Altın başak ekstresi

>20 ml Ayrık kökü ekstresi

>20 ml Atkuyruğu otu ekstresi

>20 ml Kasık otu ekstresi

>10 ml Kekik ot ekstresi

 

Böbrek ve mesane taşına karşı posyon;

>30 ml Altın başak otu ekstresi

>20 ml Huş yaprağı ekstresi

>20 ml Isırgan kökü ekstresi

>10 ml K.hindiba kökü ekstresi

>20 ml Ayrık otu kökü ekstresi

 

Deri hastalıklarına karşı posyon;

>40 ml Menekşe otu ekstresi

>40 ml Ayrık kökü ekstresi

>20 ml Civanperçemi otu ekstresi

 

Romatizmaya karşı posyon;

>30 ml Ayrık kökü ekstresi

>30 ml Harpago ekstresi

>20 ml Söğüt kabuk ekstresi

>20 ml Ardıç kozalak ekstresi

 

Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur.

Ayrık otu, Quecke, Agropyrom repens P.Beauv.

Syn: Elymus repens (L) GOULD

Triticum repens L.

 

Familyası: Buğdaygillerden, Sübgrâser, Poaeeae

 

Drugları: Ayrık kökü; Agropyri repentis rhizoma

(Graminis rhizoma)

Ayrık otunun Kazık kökü çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır ve saçak kökleri pek kullanılmaz.

 

Giriş: Ayrık otu buğdaygillerin bir alt grubu olan Agropyongillerden olup bu grubun takriben 100 türü mevcuttur. Latincede Repens kelimesi sürünen, Yunanca da Agrios yabani ve Pyros buğday anlamına gelen ke-limelerden türetilmiştir. Eskiden romatizma, nikris, karaciğer hastalıkla-rına karşı ve ayrıca kanı temizleyici olarak kullanılmıştır. Vatanı Avrupa ve Asya olan bitki sonradan Amerika ve Avustralya’nın keşfi ile buralarda da yayılmıştır.

 

Botanik: Boyu 30-120cm boyunda dikine yükselen, bulunduğu yerden sürgünler salarak kısa sürede çevresine yayılan çok yılık bir bitkidir. Yaprakları şerit şeklinde, uç kısmı sivrice 10-30cm uzunluğunda, 2-4cm eninde, kenarları bütün üst kısmı koyu yeşil veya mavimsi yeşil, alt kısmı koyu yeşil ve mat bir renktedir. Yapraklarını bir kısmı ise gövdeyi sarmalamış bir boru şeklindedir. Çiçekleri iki sıra ile dizilmiş olup hafif buğday başağına benzer, açık yeşil, nadiren kırmızımsı veya vişne çü¬rüğü renkte olabilir. Kökleri 2-6cm uzunluğunda 2-5mm kalınlığında, parlak ve saman sarısı renktedir.

 

Hasat zamanı: Tarla, bağ, bahçe, mera, çimenlik ve yol kenarlarından toplanan Ayrık kökleri yıkandıktan sonra kurutulur, şayet suni olarak kurutulmak isteniyorsa kurutma işlemi sırasında ısının 45˚’yi geçmemesi gerekir.

 

Birleşimi: Ayrık kökünün birleşimindeki maddeleri öneminde göre şöyle sıralayabiliriz;

a) Polisakkaritler %3-10 arasında olup en önemli türevi ise Triticin ve az miktarda İnulin içerir. Triticin İnuline (yer elmasına bak.) benzer.

b) Şekerlerden %4 Mannit ve İnosit

c) Çok az miktarda Eterik yağ türevleri; Carvacrol (karvacrol), Carvon (Karvon), Thymol (Timol), Menthol(Mentol), trans-Anethol ve ‘-Hexyl-3-metil-Maleinasit-anhidrid

d) Ayrıca %8-15 Musilaj, Silisikasit, Triterpenler, Vitaminlerden B ve Provitamin A, Fenilkarbonikasitler ve Minerallerden Potasyum içerir.

 

Araştırmalar:Tarihte J.A.Tabrenaemontaunus (1588), P.A.Matthioli (1501-1577) ve İngiliz asıllı Dr.Sydenham (1624-1689) Ayrık kökünü çok çeşitli hastalıklara karşı kullanmışlardır ve bunların başında idrar yolları iltihaplanması, romatizma, nikris (gut hastalığı) ve ödem gibi rahatsızlıklar gelir. İlk ilmi araştırma ise oldukça yeni ve olumlu bir çalışmadır.

1) Toplam 58 doktor; 313 idrar yolları rahatsızlığı olan hasta üzerinde Ayrık kökü ekstresinden elde edilen damla ile 1-2 hafta süren tedavi denemesi yapmışlardır. Hastalardan %34’ünde mesane zafiyeti, %29’unda mesane iltihaplanması, %19’u prostatitis (prostat iltihap-lanması), %5’i idrar yoları iltihaplanması (üretritis) ve %13’ünde birden fazla idrar yolları rahatsızlıkları tespit edilmiştir. Bu hastalar¬dan %43’ünde tamamen iyileşme, %55’inde ise kısmi olarak iyileşme görülmüştür. (ZP.5.00.252). Ayrık kökü ekstresi ile yapılan bu araştırma çok olumlu olup bunun devamının da gelmesi halinde Ayrık otuna olan güven daha da artacaktır.

 

Tesir şekli: İdrar söktürücü, terletici, bakterileri öldürücü, iltihapları önleyici, kanı temizleyici ve tahrişi önleyicidir.

 

Kullanılması:

a) Araştırmalara göre Ayrık kökünden elde edilen ilaçlar (damla, kapsül, draje, çay ve tentür) mesane zafiyeti, mesane iltihaplanması (Cystitis), prostat iltihaplanması (Prostatitis) ve idrar yolları iltihap¬lan-masına karşı kullanılır.

b) Komisyon E’nin 01/01/1990 tarih ve 22a nolu Monografi bildirisine göre Ayrık kökü preparatları (ilaçları) başta idrar yolları iltihaplanması ve böbrek taşlarına karşı kullanılır.

c) Homeopati’de mesane iltihaplanması, prostat büyümesi ve idrar yolları iltihaplanmasına karşı kullanılır.

d) Halk arasında mesane zafiyeti, mesane iltihaplanması, prostat ilti¬hap-lan¬ması, böbrek iltihaplanması ve taşları, romatizma, nikris, ekzema gibi rahatsızlıklara karşı ve metabolizmayı kuvvetlendirici ve kan temizleyici olarak kullanılır.

 

Çayı: Kurutulmuş, ince kıyılmış Ayrık kökünden 2-3 kahve kaşığı demliğe konarak üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek 5-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir.

 

Çay Harmanları

 

Prof.Dr.Heupke mukoza iltihaplanması çayı;

>20 gr Rezene tohumu

>20 gr Hatmi kökü

>20 gr Papatya çiçeği

>20 gr Ayrık kökü

>20 gr Meyan kökü

 

Gökçek mesane ve böbrek çayı (idrar yolları iltihaplanması, böbrek taş ve kumlarına);

>20 gr Huş yaprağı

>20 gr Ayrık kökü

>20 gr Altın başak otu

>20 gr Kayışkıran kökü

>20 gr Isırgan kökü

 

Gökçek Mesane ve böbrek çayı (mesane ve böbrek üşütmesine);

>40 gr Ayı üzümü yaprağı

>20 gr Kayışkıran kökü

>15 gr Orta sifon yaprağı

>15 gr Ayrık kökü

>10 gr Isırgan kökü

 

Gökçek Mesane ve böbrek çayı (mesane ve böbrek üşütmesine karşı);

>40 gr Ayı üzümü yaprağı

>20 gr Huş yaprağı

>20 gr Ayrık otu kökü

>10 gr Isırgan kökü

>10 gr Ardıç kozalağı

>5 gr Nane yaprağı

 

İsveç Kodeksine göre mesane ve böbrek çayı(mesane iltihaplanması ve kramplara karşı);

>35 gr Ayı üzümü yaprağı

>25 gr Meyan kökü

>15 gr Ayrık kökü

>15 gr Huş yaprağı

>10 gr Sultan otu

 

Gökçek Mesane ve böbrek çayı (mesane dezenfeksiyonuna karşı ve kramp çözücü);

>35 gr Ayı üzümü yaprağı

>25 gr Meyan kökü

>15 gr Ayrık kökü

>15 gr Huş yaprağı

>15 gr Ardıç kozalağı

 

Gökçek Mesane ve böbrek çayı (idrar yolları iltihap.,, bakteri, taş ve kumlara);

>20 gr Huş yaprağı

>20 gr Altın başak otu

>20 gr Orta sifon yaprağı

>20 gr Ayı üzümü yaprağı

>20 gr Ayrık kökü

 

Gökçek deri hastalıkları çayı (akne, akut ve kronik deri hastalıkları);

>30 gr Ayrık kökü

>20 gr Mahoniyakök kab.

>20 gr Menekşe otu

>20 gr Isırgan otu

>10 gr Atkuyruğu otu

 

Homeopati’de: Ayrık otunun sadece kazık köklerinden (saçak kökleri kullanılmaz) taze iken ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine 80 ml %70’lik Alkol ilave edilerek güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopati’de <> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5 defa 15-20 damla 4-6 hafta süreyle alınır.

 

Hastalığın belirtileri (semptom):

1) Ağrılı idrar yollarına

2) İdrar yaparken yanma ve sıkıştırma

3) İdrarın yoğun olması ve idrar yolları mukozasını tahriş etmesi

4) Hasta sürekli burnunu temizleme ihtiyacını duyar

5) İdrarın bırakılması sırasında anormallikler

6) Ağrılar sırasında genellikle idrar yolları ağrıması

 

Posyonlar:

 

Akut idrar yolları iltihaplanmasına karşı posyon;

>20 ml Ayrık kökü ekstresi

>20 ml Kasık otu ekstresi

>20 ml Ardıç kozalağı ekstresi

>30 ml Altınbaşakot ekstresi

>10 ml Ayıüzümü yaprağı ekstresi

 

Kronik idrar yollarına karşı posyon;

>30 ml Altın başak ekstresi

>20 ml Ayrık kökü ekstresi

>20 ml Atkuyruğu otu ekstresi

>20 ml Kasık otu ekstresi

>10 ml Kekik ot ekstresi

 

Böbrek ve mesane taşına karşı posyon;

>30 ml Altın başak otu ekstresi

>20 ml Huş yaprağı ekstresi

>20 ml Isırgan kökü ekstresi

>10 ml K.hindiba kökü ekstresi

>20 ml Ayrık otu kökü ekstresi

 

Deri hastalıklarına karşı posyon;

>40 ml Menekşe otu ekstresi

>40 ml Ayrık kökü ekstresi

>20 ml Civanperçemi otu ekstresi

 

Romatizmaya karşı posyon;

>30 ml Ayrık kökü ekstresi

>30 ml Harpago ekstresi

>20 ml Söğüt kabuk ekstresi

>20 ml Ardıç kozalak ekstresi

 

Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur.

Concentración Pro Vida Madrid España

Pro Life Protest Madrid Spain

Elma, Apfel, Malus domestica BORKH.

Syn: Malus sylvestris L.

“ pirus

 

Familyası: Gülgillerden, Rosengewächse, Rosaseae

 

Drugları: Elma meyvesi; Mali fructus (siccati)

Elma kabuğu: Mali fructus (kortex)

Elma meyve kabuğundan çay ve natürel ilaç yapılır.

 

Botanik; Elmanın 500 yıldan beri kültür bitkisi olarak yetiştirildiği arkeolojik kazlardan bilinmektedir. Elmanın vatanın Kafkaslar olduğu ve buradan zamanla dünyanın diğer ülkelerine yayılmıştır ve bilinene 1500 elma türü mevcuttur. Elma eskiden çeşitli isimlerle anılmıştır, şimdi ise Malus domestica ssp. Domestice BORKH adı ile anılmaktadır. Elma ne sulak nede kurak toprakları, nede çok sıcak veya nede soğuğu sever. Toprağının nemli, humuslu ve gevşek olmalıdır. Yaprakları yumurta şeklinde, kenarları, kertikli veya dişli, iki yüzeyi hafif tüylü, üzeri pür¬tüklü ve derimsi sertliktedir. Çiçekleri beyaz veya pembe renkli beş adet taç yapraktan oluşur ve taç yapraklar kalp şeklinde 1,5-2,5cm büyük¬lüğünde ve bunları kavrayan yeşilimsi sivri kupa yaprakları ve de ortada sarımsı döllenme tozlukları bulunur. Elma genellikle mayıs ayında na¬diren de Haziranda çiçek açar ve türüne göre farklı renkte ve büyüklükte meyveleri meydana gelir.

 

Hasat zamanı: Elmanın kabuğu soyulduktan sonra gölgede kurutulur ve kaldırılır. Kabuktan bahsedince genellikle ağaç ve dalların kabuğu akla gelir. Elmada ise meyve kabuğu kullanılır, bu nedenle dikkat edip yanlış anlaşılmamalıdır.

 

Birleşimi:

 

Elma kabuğunun birleşimindeki maddeler;

1) Pektinler % 17 oranında olup, Pektin molekül ağırlığı 60.000-90.000 arasında olup, ana bağ Galakturanasit molekülleri ile Metilalkolgalakturanasit moleküllerinden oluşur ve arada birde Ramnoz molekülleri bulunur. Yan bağları; Arabinozlar, galaktanlar, glukonlar ve xylanlar bulunur. Ana bağda moleküller Ca2+ ve Mg2+ Kationlar ile bağlanır.

2) Ayrıca Vitaminler, Mineraller, Müsilaj, Tanin, Flavonitler içerir.

 

Meyvesinin birleşimindeki maddeler

3) Pektinler % 0,5-1 arasında olup özelikleri aynı kabuğundaki gibidir ayrıca Glukozlar, Fructozlar, Sakkarozlar, Polisakkaridler, Pentozlar içerir.

4) Vitaminlerden; B1, B2, B6, C, E ve Provitamin A

5) Fenollü Bileşikler; Sinamik asit, P-Cumar asit, Kahve asidi, Ferula asidi, Catechin,

Epicatechin ve Gallocatechin içerir.

6) Minerallerden; Magnezyum, Kalsiyum, Sodyum, Potasyum, Fosfor, Klor, Alüminyum ve

az miktarda Demir içerir.

7) Ayrıca Müsilaj (Polisakkaridler), Tanin, Flavonitler ve az miktarda eter yağı içerir.

 

Araştırmalar:

a) Yıllar önce Kambocha ( halk arasında et suyu deniyorsa da bu bir mantar türüdür) çayı içilirdi bunun birleşimindeki asetik asit bak¬te-rilerinin Glukonasit ürettikleri tespit edilmişti. Glukonasit ise vücudu zehirli maddelerden arıtıcı özeliklere sahiptir. Dr. Valantin Köhler gluconasidin Kanser karşı dahi etili olduğunu belgelenmiştir (Kambocha Dr. Günter Harnisch 52). Elmanın birleşimindeki pektinde bulunan glukonda çözülerek glukon aside dönüşür.

b) İzinde tanıştığım bir alman bayan tedavisi mümkün olmayan besin alerjisinin sebep olduğu nörodermitis türünü Türkiye’de elma çayı içerek tedavi ettiğini söyledi. (10.07.03). Mide rahatsızlıklarına karşı etili olduğunu kendi üzerimde deneyerek tespit ettim. (15.07.2003)

c) 3) Mide – Bağırsak iltihaplanması olan ve hiç bir Doktorun tedavi ede-mediği bir deri bir kemik kalan Deniz subayını Dr. Heisler sadece elma yedirerek birkaç günde hastanın iyileşmesini sağlar. (Nhk.12.00.52)

d) 2.Dünya savaşı sırasında ruhr bölgesinde (Almanya) kanlı ishale (dizanteri) yakalanan askerleri Dr. Kutroff sadece elma ile tedavi etmiştir.(Nhk.12.00.52)

 

Tesir sekli: Antiseptik, müshil, ishali önleyici, idrar söktürücü, peris-taltik (bağırsakları hareketlendirici) ve kanı temizleyicidir.

 

Kullanılması:

a) Araştırmalara göre; elma veya kabuğu gastrit, enterit (incebağırsak iltihaplanması) ve kanlı ishale (dizanteri) karşı kullanılır.

b) Halk arasında elma kabuğu; bağırsak tembelliği, bağırsaklardaki kokuşma, ishal, gastrit, ülser, mide tahrişi, nörodermatoz ve alerjiye karşı kullanılır.

c) Halk arasında elma sirkesi; deri hastalıkları, alerji, uyuyamama, şiş-manlık, eklem rahatsızlıkları, romatizma, lenf bezelerinin şişmesi, da-mar sertliği, grip, sivilce, akne, kulak ağrısı, burun deliklerinin kuru-ması ve her türlü iltihaba karşı kullanılır. Gökçek İksiri daha etkilidir.

 

Açıklama:

1) ABD´de Elma sirkesi yeniden kullanılmaya (moda şeklinde) başla¬yınca Almanya’da da bu kısa sürede moda oldu ve sirke üzerine 100 yakin kitap yazıldı. ABD’li uzmanlar bir sirke şurubu bulduklarını ilan etiler ve bunun hemen her hastalığa karşı iyi geldiğini söylediler. Oysa bunların sirke şurubu diye adlandırdıkları buluşu bundan 1100 yıl önce Horasanlı Türk-İslam Alimi Hekim Ebü Bekir Räzi (H. 311 ölü¬mü) keşfetmiş olup, Amerikalıların bir buluşu değildir.

 

Sirke şurubu:

1) Peygamber Efendimiz (s.a.v) ailesi Hz. Aişe’den katık istemiş oda evde sadece sirke vardır demiştir. Peygamber Efendimiz de (s.a.v) “Sirke ne güzel katıktır. Allah’ım sirkeyi mübarek kil, çünkü o benden önceki Peygamberlerinde katığıdır. İçinde sirke olan ev fakir ol-mamıştır“ buyurmuşlardır. Sirke kullanan aile neden fakir olmaz diye bir soru akla gelebilir, çünkü Sirke insana dinçlik verir. Dermansızlık, halsizlik ve yorgunluğu yok eder ve de kandaki lipit, trigliserit, kolesterol ve şekeri düşürür. Böylece sirke kişiye zindelik verir, dinçleştirir. (Geniş bilgi için kolesterole bak.)

2) Elmanın kabuğu ile birlikte yenilmesi gerekir çünkü pektinler, vita-minler, mineraller ve flavonitler daha çok burada toplanmış olup en etkili kısmı kabuğudur. Elmanın kabuğundaki pektin bağırsak¬lardaki zehirli maddeleri sünger gibi emer ve kolayca dışarı atılmasını sağlar. Böylece bakteri, mantar ve virüslerin ürettiği zehirli alkoller ve gaz-larının zararı önlenmiş olur. Bu nedenle mide-bağırsak rahatsızlıkları olanların elma çayı içmeleri gerekir. Pektin kanamaları önler ve antibiyotik pektin kalın bağırsakta çözülür ve pH değerlerini asitli ortama doğru değiştirir, böylece burada yaşayan zararlı bakteriler yaşam ortamlarını kaybederler. Bu nedenle Elma mutlaka kabuğu ile birlikte yenilmelidir, çünkü bunlar aşırı derecede kimyasal ilaçlar başta alerji ve sindirim rahatsızlıklarına sebep olabilirler. Bu nedenle ilaçlanmamış ve hormonsuz meyveler yenilmelidir.

 

Çayı: Kurtulmuş Elma kabuğundan 2 kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine kaynar su doldurduktan sonra 5-10dakika demlemeye bırakılır ve sonra süzülerek içilir.

 

Yan tesirleri: Elma sirkesini alırken mutlaka tarife uyulmalıdır. Bir tanıdığım sabahları aç karnına 4 ay süreyle 1 bardak sirke içmişti ve sonunda mide kanamasından öldü. Almanya’da da bir bayan her gün yarım bardak sirkeyi 4 ay süreyle içmişti oda aşırı zayıflamış ve midesi tahrip olmuştu. Mide mukazası eridiğinden amaliyat etmek mümkün olmamıştır.

Bana ait bir buluş olan Gökçek İksir ile sirkenin yantesini ortadan kaldırdım. Böylece Gökçek İksir mide ve bağırsakları koruyucu ve güçlendiricidir. Gastrit ve hatta ülseri iyileştirici bir konuma getirdim. Gökçek İksir vücuttaki her türlü curufu (artık maddeyi: bakteri, virüs, mantar, veya ölüsü veya ölü hücreler ve de kolseterol, lipid, trigliserid vs) artıtıcıdır.

Acı biber Cayennen pfetter Capsicum frutescens

Şilis Syn: Capcicum annum L.

Chillies var. frutescens

Cili biber

Tabasko

Cin biberi

Tıbbi biber

Afrika biberi

Antalya biberi

Familyası: Patlıcangillerden Nachtschatengewâchse Solanaceae

Drugları: Acı biber meyvesi Capsici fructus acer veya

Capsici fructescentis fructus

 

Acı biberin meyvesi ilaç tentür baharat yapımında ve sebze olarak ye¬mek için veya yemeklere veya salatalara katmak için kullanılır.

 

Giriş: Patlıcangiller ailesinin bir alt grubu olan Capsicumgillere bibergiller) dahil takriben 30 tür ve bunlardan üretilen 30 kırmızı biber alt türü mevcuttur. Bizi tıbbi biber; Capsicum frutescens ve Kırmızıbiber; Capsicum annumum ilgilendirmektedir. Acı biberle Kırmızıbiber birbirleriyle aşılanarak çok çeşitli türler üretilmiştir. Eskiden yemek ve salataya katılan ve sindirim bozukluklarında ve de üşütmeye karşı kullanıl¬mıştır. Son 10 yıldır yapılan araştırmalarda Acı biber ekstrasından elde edilen merhemlerin ağrıları dindirici özelliğe sahip olduğu ve yan tesirinin de önemsiz (kızarıklık yanma gibi geçici) olması nedeni ile tercih edilir olmuştur. Vatanı Güney Amerika olan biber İspanyollar tarafından Avrupa’ya getirilmiş ve bitki kısa sürede tropik ve subtropik ülkelerde çok yaygın olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Sadece Hindistan’da yılda 250.000 ton Acı biber üretilmektedir.

 

Botanik: Acı biber 30-100cm boyunda çok yıllık yarı odunsu dikine yükselen bir bitkidir. Yaprakları ovalimsi mızrak şeklinde 1,5-3cm uzunluğunda 1-2cm eninde ve koyu yeşil renktedir. Çiçekleri 6 adet taç yaprağa sahip bu yapraklar oval beyaz renkli ve 5-10mm büyüklüğünde ortada küçük döllenme tozlukları ve bir göbeği vardır. Meyveleri 1-3cm uzunluğunda 0,8-2,5cm eninde uca doğru sivri veya küt oval veya koni şeklinde önce yeşil ve olgunlaşınca kırmızı bir şekil alır. Acı biberle Kırmızıbiberi birbirinden ayıran en önemli fark acı biberin meyveleri 1-3cm büyüklüğünde koni şeklinde ve yukarı doğru dik olarak durur. Kırmı-zıbiberin meyveleri 3-7cm büyüklüğünde sivrice ve genellikle dalda iken aşağı doğru sarkıktır. Acı biber kırmızı portakal rengi veya esmerde olabilir.

Yetiştirilmesi: Türkiye’nin Akdeniz Bölgesinde hemen her lokantada her masada küçük bir tabakta mutlaka birkaç tane Acı biber bulunur. Bu yörede iyi tanınan acı biber yaygın olarak ta yetiştirilir. Bu biber diğerlerinden farklı olarak kışın da yetiştirilebilir. Çok acı olmasını istemiyorsanız tohumları yirmi dört saat bir miktar suda bekletildikten sonra ekilirse acılığı azalır. Kışın soğuk olan bölgelerde bitki süs bitkisi olarak evlerde yetiştirilebilir.

 

Hasat Zamanı: Sonbaharda olgunlaşan meyveleri toplandıktan sonra güneşte kurutulur ve de öğütülerek toz haline getirilir.

 

Birleşimi: Acı biberin birleşimindeki maddeleri önemine göre şöyle sıralayabiliriz.

 

a)Capsaicinoidler (acı maddeler) % 0,3-1 arasında olup bununda Capsaicin (Vanillylamid-(E)-8-Metil-6-nonenasit)% 60-80 Dihidrocapsaicin (Vanillylamid-8-Metil nonenasit) % 10-30 Nordihidrocapsaicin(Vanillyamid-7-Metiloktanasit) % 1-8 Homodihidrocapsaicin I. Homodihidrocapsaicin II. Caprylasitvanillyamid (Vanillyamidcaprylasit) ve Nonylasit Vanillyamid içerir.

 

b)Karotinoitler (Carotinoitler) yüzde 0,3-0,8 arasında olup önemlileri; Capsanthin Capsorubin Capsolutein α- ve B- Carotin (Provitamin A) Zeaxanthin ve Violaxanthin

 

c)Ayrıca Flavonitler C-Vitamini Sabit yağlar Uçucu yağlar ve Vitaminler içerir.

 

Araştırmalar: Son 10 yıldır Acı biber ekstresinden elde edilen merhemli çeşitli hastalıkların neden olduğu ağrılara karşı 6000 klinik araştırması yapıldığını Zürich Üniversitesi doğal tedavi fakülte kliniğinden Prof. Dr.Reinhard Saller tespit etmiştir. Bu ağrılar genellikle romatizmalı artrit (eklem iltihaplanması), osteoartrit (kemik erimesi ve iltihaplanması sonucu ağrılar), Post-Zoster-Nevralji (zona hastalığı sonrası sinirsel ağrılar), diyabetik polinevropati (şeker hatalıklarındaki sinirsel ağrılar), mastektomi (memenin ameliyatla alınması) ağrıları ve amputasyon ağılarına (kol bacak veya parmakların kesildikten sonra sinirsel ağrıların devamı) karşı birçok deney yapılmış ve etkili olduğu tespit edilmiştir. İşte bunlardan birkaçı;

 

1)Romatizmalı artrit ve osteoartrit nevraljisi olan toplam 314 hasta üzerinde beş ayrı klinikte Acı biber ekstresinden elde edilen merhemle tedavi denemesi yapılmış ve hasaların %50-60 oranında iyileştikleri görülmüştür. (ZP.2.01.91 ZP.6.97.332)

 

2)Post herpestik nevralji (uçuk sonrası sinirsel ağrı) ve post-zoster-nevralji (zona hastalığı sonrası sinirsel ağrı) rahatsızlığı olan toplam 319 hasta üzerinde 8 klinikte Acı biber merhemi ile tedavi denemesi yapılmış ve hastaların iyileştiği görülmüştür. (ZP.2.01.91 ZP.6.967.332)

 

3)Diyabetik polinevropati (şeker hastalarında görülen sinirsel ağrılar) rahatsızlığı olan 355 hasta üzerinde altı klinikte tedavi denemesi yapılmış ve hastalarda büyük oranda iyileşme görülmüştür. (ZP.02.01.91 ZP.6.97.332)

 

4)Avustralyalı John Prescott yaptığı araştırmalarda Acı biberin birle-şimindeki Capsaicinin mutluluk hormonu Endorfini artırdığını ve böylece ağrıların azalıp sevincin çoğaldığını tespit etmişlerdir. (NH.11.98.668)

 

5)Japonların yaptığı bir araştırmada Acı biberin aynı Aspirin gibi etki ettiğini yani kanı incelerek beyin kanaması Kalp enfarktüsü ve damar sertliğini (arterskleroz) önlediğini tespit etmişlerdir. (NH.9.59.454)

 

6)Acı biber üzerine yapılanları okuduktan (Mart 1996) sonra kendi üzerimde denemek için biber sosu yemeye başladım ve hemen belimde yanma hissettim ve kas ağrılarım 2 hafta sonra geçti.

 

7)Mide ve onikiparmak bağırsak ülseri olan tanıdığıma bir İtalyan iş arkadaşım Acı biber sosu yemesini tavsiye etmiş. O da buna uyarak 3-4 Acı biber sosu yemiş ve rahatsızlıkları geçmiş

 

8)Ayaklarda ve başta soğuktan üşüme hasıl olursa Acı biber bunu iyileştirir. Fakat kalıcı çözüm Çörek’tedir.

 

9)Güneydoğu Asyalılarda (Vietnam Tayland Filipin Çin) pek şişman insanlara rastlamadım çünkü bu insanlar her gün düzenli Acı biber kullandıkları ve bu nedenle zayıf olduklarını ve de kilo alamadıklarını tespit ettim.

Tesir şekli: Ağrıları dindirici kanı inceltici kan dolaşımını artırıcı mide salgınsı artırıcı bağırsakları hareketlendirici ve iltihapları önleyici özelliklere sahiptir.

 

Kullanılması:

 

a)Araştırmalara göre bazı hastalıkların sebep olduğu ağrılara karşı etkili olduğu bu nedenle bu rahatsızlıklara karşı kullanılır. Bu rahatsız¬lıkların başında diyabetik nevropatı (şeker hastalarındaki sinirsel rahatsızlık), amputasyon ağrıları (ameliyat sonrası fantom ağrıları), postherpetik nevralji (uçuk sonucu sinirsel ağrılar), romatizmalı artrit (romatizmalı eklem iltihaplanması nedeniyle sinirsel ağrılar) ve nevraljiye karşı kullanılır. Mutluluk hormonu Endorfin salgısını arttıra¬rak kişiye neşe sevinç ve mutluluk verir.

 

b)Komisyon E nin 01.02.1990 tarihli ve 22a nolu Monografi bildirisinde Acı biber merheminin başta omuz, boyun, kol, bel, sırt ve kalça kaslarındaki ağrı ve sertliklere karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.

 

c)Homeopati’de başta nevralji, orta kulak iltihaplanması, göğüs iltihap-lanması, ağız içi iltihaplanması, gastrit, enterit (bağırsak ilti¬hap¬lan-ması), basur, husye erimesi, iktidarsızlık, kas ve eklem romatizması, uçuk (herpes), idrar yolları iltihaplanması gibi rahat¬sızlıklara karşı kullanılır.

 

d)Halk arasında; mide ve bağırsak iltihap ve de ülserleri (yaraları), üşütme, bağırsakları üşütme, boğaz, orta kulak, eklem iltihapları, halsizlik, iştahsızlık, iktidarsızlık, damar sertliği, romatizma, yağlan¬ma, sivilce, akne ve basura karşı kullanılır.

Açıklama: Acı biber merhemi derideki ağrı ve ısı reseptörlerin uyar¬makta ve böylece burada kan dolaşımı artarak rahatsızlık veren mad¬deler o bölgeden taşınır ve ağrılar azalarak zamanla rahatsızlık yok olur. Güneydoğu Asyalıların neden güler yüzlü neşeli ve mutlu olduklarını çok merak ederdim. Japonların yaptığı araştırmalardan da bunun nedenini anladım. Çünkü Acı biber mutluluk hormonunun salgısını artırır.

 

Çayı: Çok acı olması nedeni ile üşütme, mide üşütmesi, bağırsakları üşütme gibi hallerde 0,5gr Acı biber tozundan demliğe konur ve üzerine 200-300ml kaynar su ilave edilir ve 5-10dk bekletildikten sonra içilir.

 

Salata: Salata çorba ve sulu yemeklere çok az miktarda Acı biber ka-tılırsa insanın iştahını açar. Hazmını kolaylaştırır. Hindistan’da Acı biber, karabiber ve sarımsaktan yakı yapılır. Almanya’da da ABC-yakısı; Altın çiçek ve Acı biber karışımı ile yapılır. Yine Hindistan’da Acı biber, Kitre ile şekerler, pastiller veya bonbonlar yapılır. Macaristan, Hindistan ve Güneydoğuda Acı biber cinsel gücü arttırıcı ilaç gibi görülür ve kullanılır.

 

Homeopati’de: Kurutulmuş ve öğütülmüş Acı biber tozundan 10gr bir şişeye konur ve üzerine 90ml %70’lik Alkol ilave edilerek 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de <> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla 4-6hafta süre ile alınır. Homeopati’de genellikle Kırmızıbiber (Capcicum annuum) kullanılır. Aynı şekilde Acı biber sirkesi de hazırla¬nabilir.

 

Yan tesirleri: Acı biberi tarife uygun kullanıldığında yan tesiri yoktur fakat aşırı miktarda alınırsa mideye zarar verir. Halk arasında biber yendiğinde basuru azdıracağı kanaati hâkimdir. Acı biberde bu böyle değildir. Yani Acı biber basuru iyileştirir azdırmaz. Bu görüş diğer biberler için geçerlidir.

Buğday, Weizen, Triticum aestivum

Syn: Triticum vulgare Vill

 

Familyası: Buğdaygillerden, Süssgraeser, Poaceae

 

Drugları: Buğday Çimi: Tritici germania

Buğday Çim yağı: Tritici germania oleum

Buğday Nişastası: Tritici amylum

Buğday Kepeği: Tririci furfures

Genellikle Buğday Kepeği, nadiren de Buğday çimi, Buğday çim yağı ve nişastası natürel ilaç veya ev ilacı olarak kullanılır.

 

Botanik: Buğday dünyanın hemen her bölgesinde yetişen bitki olup ayrıca yetiştiği iklime, bölgeye ve toprağa göre de oldukça çok türleri mevcuttur. Uzun ince içi boş narin saplar üzerinde dört köşeli Başakları vardır ve Başakları küçük Çiçekçiklerden oluşur. Yapraklar uzun ince şerit şeklinde, kenarları bütün, ucu sivri açık yeşil veya grimsi yeşil renklidir.

 

Birleşimi: Buğday kepeğinin birleşimindeki maddeleri şöyle sıralaya¬biliriz;

Buğdayın %83’ü nişasta ve %17’side kepekten (dış kabuk) oluşur. Kepek ise %15 Protein, %10 Su, %5 Yağ ve %63 Karbonhidratlar, %8 Lignin ve %7 Vitamin ve minerallerden oluşur.

a) Karbonhidratlarda: %25-30 pentozlar, %20-22 sellulozlar ve %9-12 nişastadan oluşur. Pentozların %7-8 çözülen pentozlar ve %20-22 çözülmeyen pentozlardan oluşur. Pentozlar ise; 0-Xylozlar, L-Arabinozlar ve az miktarda D-Glikozlardan oluşur.

b) Minerallerden; başta %1 potasyum % 0,5 magnezyum, demir, sodyum, kükürt, kobalt, bakır, çinko ve az miktarda selen içerir.

c) Vitaminlerden başta E-Vitamini, B10-Vitamini (H-Vitamini, Biotin veya Bio-H-tin isimi ile anılır), B9-Vitamini (Folikasit), B3-Vitamini (Niacin), B1, B2 ve B6-Vitaminleri ile β-Karotin (Provitamin A) içerir.

d) Ayrıca az miktarda Phytin asidi içerir.

 

Araştırmalar:

1) Almanya’da yapılan bir araştırmada kepeksiz un’un E-Vitamini ve Provitamin A içermediği ve diğer vitaminlerden de çok az içerdiği tespit edilmiştir. Kepeksiz un (Beyaz un) B1-Vitamini %86, B2-Vitamini %69, B3-Vitamini (Niacin) %86, E-Vitamini %100, Provi¬tamin A %100, bakır %75, mangan %71, magnezyum %52 ve potasyumu %76 oranında daha aza içerdiğini tespit etmişlerdir. Buda beyaz ekmekle beslenenlerde çeşitli hastalıkların ortaya çıkacağına ibarettir (Nh 7.95. 371) ve bunların başında vitamin yetersizliği, mineral yetersizliği, sindirim bozukluğu, deri hastalıkları, hafıza zafi¬yeti, cinsel yetersizlik vb. sayabiliriz.

2) WEINREICH ve ekibi 1978’de divertikül hastası üzerinde buğday kepeği ile 2-4 hafta süren tedavi denemesi yapmışlardır. Hastalara günde 2 defa 12-14g buğday kepeği verilmiş ve bunlardan 62’sinin iyileştiği tespit edilmiştir. (P.P.164)

3) WICKS ve ekibi 1978’de ve KASPER ve ekibi 1980’de divertikül has-taları üzerinde tedavi yapmışlar ve hastalarına günde 2 defa 15g buğday kepeği vererek tedavi denemesi yapmışlar ve hastaların iyileş¬tiğini tespit etmişlerdir. (P.P.165)

 

Tesir şekli: Buğday kepek ve çimi cinsel gücü artırıcı, kalp ve kan dola-şımını kuvvetlendirici, cildi güzelleştirici ve bağırsakları çalıştırıcıdır.

 

Kullanılması:

a) Araştırmalara göre buğday kepeği başta divertikül (Bağırsakta oluşan kör kese), kalın bağırsak iltihaplanması (Morbus Crohn) ve kronik kabızlığa (Obstipation), mineral yetersizliği, vitamin yetersizliği ve Aminoasit yetersizliğine karşı kullanılır. Gökçek Tonik ve iksir daha etkilidir.

b) Halk arasında buğday kepeği; divertikül, kabızlık, kalın bağırsak ilti-hap¬lanması, ağrılı, sancılı ve kramplı karın ağrılarına karşı kullanılır. Ayrıca cinsel gücü artırır, deriyi güzelleştirir ve vücudun vitamin ve mineral ihtiyacını karşılar.

Buğday lapa kürü bağırsakları temizler. Romatizma, gut hastalığı (nikris), damar sertliği (arterioskleroz), kronik baş ağrısı ve kabızlığa kar¬şı kullanılır. Ayrıca karaciğeri, böbrekleri, deriyi ve de kanı temizleyici olarak kullanılır.

 

Yeme: Buğday Kepeğinden günde 2-3 defa 15-40g yenir. Bu çorba, müsli veya sade olarak yeme şeklinde olabilir.

Buğday lapası: 400-500g Buğday akşamdan yeterince suya konarak ıslanır sabahleyin ocakta 1-2 Saat kaynatıldıktan sonra buna su ilave edilerek 5-6 saat düşük derecedeki ateşle kaynatmaya devam edilir. Bu süre sonunda koyulaşarak yapış yapış olan lapa soğuduktan sonra günde 3-5 porsiyonda (parçada) yenir ve buna 1-4 hafta devam edilir. Buğday lapası ile yapılan kür sırasında başka yemek yenmez ve sadece tatlı meyveler yenebilir ve meyve suları içilebilir. Bu kür esnasında ilk iki gün baş ağrısı yapabilir. Buğday lapası bağırsak mukozasına yapışan artık maddelerin sökülerek dışarı atılmasını sağlar.

 

Açıklama:

1) Kepek safra yapısını değiştirerek iyileşmesi yani kaliteli safra üretil-mesini sağlar, çünkü safra birleşimindeki Desoxycholasidin oranı azalırken Chenodesoxycholin-asidin arttığı ispatlanmıştır.

2) Buğday Kepeğinin birleşimindeki phytinasidin demir, potasyum, çinko ve magnezyum gibi minerallerle birleşerek onları faydasız halle getirdiği ve minerallerin absorbesini önlediğine dair görüşlerin doğru olmadığı yapılan ilmi araştırmalarla ispatlanmıştır. Alman beslenme teşkilatı (Deutschen Gesllschaft für Ernaehrung ) tarafından 1995’de Fulda şehrinde yapılan açıklamada phytinasidin antioksidatif olduğu ve bu özelliğinedeniyle bağırsak kanserini dahi önleyici olduğu belirtilmiştir.

3) Buğday çimi başta E-Vitamini, B-Vitaminleri, doymamış yağ asitleri ve mineraller içermesi nedeniyle oldukça büyük değer içerir. Buğday tohumlarını çimlendirmek için Almanya’da çimlendirme çanakları (Keimschalle) yapılmıştır. Buğday tohumları bu çanaklara bir sıra konur ve üzerine su doldurulur, fazla su çanaklardan dışarı atıla¬cağın-dan tohumları nemli kalır ve 4-5 gün içinde çimlenirler. Bu çimler taze olarak yendiği gibi yıkandıktan sonra dövülerek grimsi beyaz çim sütü elde edilir ve bu süt buzdolabında bekletildikten sonra içilir. Çim veya çim sütündeki vitamin ve mineralleri başka hiç bir bitkide bulmak mümkün değildir. Peygamber Efendimizin (s.a.v) misafir ve torunları için buğday çiminden uhud adı verilen özel bir yemek yaptığını biliyoruz.

4) Türkiye’de kendi değerlerimiz unutulmuş ve insanlar beyaz undan ya-pılan pide ve francalı ekmek yeme hastalığına kapılmışlardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Unun kepeğini birlikte kulanınız” diyerek asırlarca evvel Müslümanları uyarmıştır. Peygamber Efendi¬mizin bu sözlerine Avrupalılar büyük orada uymuşlardır ve Almanya’ da genellikle kepekli ekmek tüketilir ve de 272 tür ekmek mevcuttur. Un beyazlaştıkça değerini kaybeder ve nihayet bu yanlış beslenme neticesinde insanlarda mineral-, ve vitamin yetersizliği ortaya çıkar ve bunun sonucu çok çeşitli hastalıklar ortaya çıkar. Bu hastalıkların başında cinsiyet yetersizliği (İktidarsızlık), damar sertliği, kalp enfarktüsü, tansiyon yükselmesi, deri hastalıklarından; ekzema, kaşıntı, alerjik, sulu ve kabuklu yaralar, kemiğin-yoğunluğunu kaybetmesi ve karaciğerin enzim yapmada yetersiz kalması gibi hastalıklar ortaya çıkar.

5) Kanada’nın Otowa şehrindeki Carleton Üniversitesinden Prof. Dr. Keith U. İngold ve ekibi E-Vitamini ile yaptıkları tedavi denemeleri yapılmıştır. Bitkilerden elde edilen E-Vitaminin sentetik E-Vitaminine göre vücut tarafından daha uygun yerlerde kullanıldığı ve daha tesirli olduğunu ve de daha çok kanda kaldığını tespit etmişlerdir. E-Vitaminin romatizmalı ağrıları azalttığı, bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği (İmmun Sistemi) ve kalbi kuvvetlendirdiği tespit etmiş¬lerdir. (Nhp. 3.97.457) Buğday kepeğinde yüksek aranda E-vitamini olası kepeğin önemini de artırmıştır.

 

Yan tesirleri: Sürekli beyaz un mamulleri (Pide, Francalı Ekmek, Makarna, Mantı....) tüketilmesi halinde kişide aminoasit, vitamin, ve mineral yetmezliği (eksikliği) ortaya çıkar ve uzun vadede saymakla bitiremeyeceğim oranda hasatlığın ortaya çıkmasına neden olur. Finlandiya’da prostat büyümesine karşı hastalara sentetik E-Vitamini verilmiş ve bunun prostat kanserine sebep olduğu ortaya çıkmıştır. Oysa bitkisel E-Vitaminin herhangi bir yan tesirinin olmadığı bilinmektedir. (yukarıda)

So I had a week off work - my first week off this whole year *whoop whoop*. I had no plans, except maybe to sleep late, go to bed late and generally be as lazy as possible. Then I had an idea. Why not try and "see" or "do" something new every day. For example - being a South African living abroad, I think I echo the feelings of all of us Saffa's when I say that there are things that we miss from home - like boerewors and biltong and caramel in a tin. Well, I thought I'd start off my whole "see/do" thing by getting some old favourites from home, which you have to search high and low for, and they cost an arm and a leg. The taste... Oh it was a whole new experience all over again!!! Man I miss home!!!

Concentración Pro Vida Madrid España

Pro Life Protest Madrid Spain

Vista de la mitad del recorrido de la marcha por la vida contra el aborto en Madrid.

En la Puerta de Alcalá, Javi Nieves y Verónica Mengod acompañaron a mujeres que dieron su testimonio después de haber abortado, y otras que en situaciones muy precarias habían logrado evitar esa situación.

Concentración Pro Vida Madrid España

Pro Life Protest Madrid Spain

Todo el mundo iba con muchas ganas de pasarlo bien y muy concienciados. Las "pancartas caseras" como la de la foto abundaban.

Concentración Pro Vida Madrid España

Pro Life Protest Madrid Spain

Todo lleno, de Sol a Plaza de la Independencia.

Frente al Ayuntamiento de Madrid (Palacio de Comunicaciones de Antonio Palacios) en la Marcha por la Vida del 19 de octubre de 2009.

Puesto de venta de banderas en la manifestación pro-vida del 17 de octubre de 2009 en Madrid. Junto al Parque de El Retiro.

Buğday, Weizen, Triticum aestivum

Syn: Triticum vulgare Vill

 

Familyası: Buğdaygillerden, Süssgraeser, Poaceae

 

Drugları: Buğday Çimi: Tritici germania

Buğday Çim yağı: Tritici germania oleum

Buğday Nişastası: Tritici amylum

Buğday Kepeği: Tririci furfures

Genellikle Buğday Kepeği, nadiren de Buğday çimi, Buğday çim yağı ve nişastası natürel ilaç veya ev ilacı olarak kullanılır.

 

Botanik: Buğday dünyanın hemen her bölgesinde yetişen bitki olup ayrıca yetiştiği iklime, bölgeye ve toprağa göre de oldukça çok türleri mevcuttur. Uzun ince içi boş narin saplar üzerinde dört köşeli Başakları vardır ve Başakları küçük Çiçekçiklerden oluşur. Yapraklar uzun ince şerit şeklinde, kenarları bütün, ucu sivri açık yeşil veya grimsi yeşil renklidir.

 

Birleşimi: Buğday kepeğinin birleşimindeki maddeleri şöyle sıralaya¬biliriz;

Buğdayın %83’ü nişasta ve %17’side kepekten (dış kabuk) oluşur. Kepek ise %15 Protein, %10 Su, %5 Yağ ve %63 Karbonhidratlar, %8 Lignin ve %7 Vitamin ve minerallerden oluşur.

a) Karbonhidratlarda: %25-30 pentozlar, %20-22 sellulozlar ve %9-12 nişastadan oluşur. Pentozların %7-8 çözülen pentozlar ve %20-22 çözülmeyen pentozlardan oluşur. Pentozlar ise; 0-Xylozlar, L-Arabinozlar ve az miktarda D-Glikozlardan oluşur.

b) Minerallerden; başta %1 potasyum % 0,5 magnezyum, demir, sodyum, kükürt, kobalt, bakır, çinko ve az miktarda selen içerir.

c) Vitaminlerden başta E-Vitamini, B10-Vitamini (H-Vitamini, Biotin veya Bio-H-tin isimi ile anılır), B9-Vitamini (Folikasit), B3-Vitamini (Niacin), B1, B2 ve B6-Vitaminleri ile β-Karotin (Provitamin A) içerir.

d) Ayrıca az miktarda Phytin asidi içerir.

 

Araştırmalar:

1) Almanya’da yapılan bir araştırmada kepeksiz un’un E-Vitamini ve Provitamin A içermediği ve diğer vitaminlerden de çok az içerdiği tespit edilmiştir. Kepeksiz un (Beyaz un) B1-Vitamini %86, B2-Vitamini %69, B3-Vitamini (Niacin) %86, E-Vitamini %100, Provi¬tamin A %100, bakır %75, mangan %71, magnezyum %52 ve potasyumu %76 oranında daha aza içerdiğini tespit etmişlerdir. Buda beyaz ekmekle beslenenlerde çeşitli hastalıkların ortaya çıkacağına ibarettir (Nh 7.95. 371) ve bunların başında vitamin yetersizliği, mineral yetersizliği, sindirim bozukluğu, deri hastalıkları, hafıza zafi¬yeti, cinsel yetersizlik vb. sayabiliriz.

2) WEINREICH ve ekibi 1978’de divertikül hastası üzerinde buğday kepeği ile 2-4 hafta süren tedavi denemesi yapmışlardır. Hastalara günde 2 defa 12-14g buğday kepeği verilmiş ve bunlardan 62’sinin iyileştiği tespit edilmiştir. (P.P.164)

3) WICKS ve ekibi 1978’de ve KASPER ve ekibi 1980’de divertikül has-taları üzerinde tedavi yapmışlar ve hastalarına günde 2 defa 15g buğday kepeği vererek tedavi denemesi yapmışlar ve hastaların iyileş¬tiğini tespit etmişlerdir. (P.P.165)

 

Tesir şekli: Buğday kepek ve çimi cinsel gücü artırıcı, kalp ve kan dola-şımını kuvvetlendirici, cildi güzelleştirici ve bağırsakları çalıştırıcıdır.

 

Kullanılması:

a) Araştırmalara göre buğday kepeği başta divertikül (Bağırsakta oluşan kör kese), kalın bağırsak iltihaplanması (Morbus Crohn) ve kronik kabızlığa (Obstipation), mineral yetersizliği, vitamin yetersizliği ve Aminoasit yetersizliğine karşı kullanılır. Gökçek Tonik ve iksir daha etkilidir.

b) Halk arasında buğday kepeği; divertikül, kabızlık, kalın bağırsak ilti-hap¬lanması, ağrılı, sancılı ve kramplı karın ağrılarına karşı kullanılır. Ayrıca cinsel gücü artırır, deriyi güzelleştirir ve vücudun vitamin ve mineral ihtiyacını karşılar.

Buğday lapa kürü bağırsakları temizler. Romatizma, gut hastalığı (nikris), damar sertliği (arterioskleroz), kronik baş ağrısı ve kabızlığa kar¬şı kullanılır. Ayrıca karaciğeri, böbrekleri, deriyi ve de kanı temizleyici olarak kullanılır.

 

Yeme: Buğday Kepeğinden günde 2-3 defa 15-40g yenir. Bu çorba, müsli veya sade olarak yeme şeklinde olabilir.

Buğday lapası: 400-500g Buğday akşamdan yeterince suya konarak ıslanır sabahleyin ocakta 1-2 Saat kaynatıldıktan sonra buna su ilave edilerek 5-6 saat düşük derecedeki ateşle kaynatmaya devam edilir. Bu süre sonunda koyulaşarak yapış yapış olan lapa soğuduktan sonra günde 3-5 porsiyonda (parçada) yenir ve buna 1-4 hafta devam edilir. Buğday lapası ile yapılan kür sırasında başka yemek yenmez ve sadece tatlı meyveler yenebilir ve meyve suları içilebilir. Bu kür esnasında ilk iki gün baş ağrısı yapabilir. Buğday lapası bağırsak mukozasına yapışan artık maddelerin sökülerek dışarı atılmasını sağlar.

 

Açıklama:

1) Kepek safra yapısını değiştirerek iyileşmesi yani kaliteli safra üretil-mesini sağlar, çünkü safra birleşimindeki Desoxycholasidin oranı azalırken Chenodesoxycholin-asidin arttığı ispatlanmıştır.

2) Buğday Kepeğinin birleşimindeki phytinasidin demir, potasyum, çinko ve magnezyum gibi minerallerle birleşerek onları faydasız halle getirdiği ve minerallerin absorbesini önlediğine dair görüşlerin doğru olmadığı yapılan ilmi araştırmalarla ispatlanmıştır. Alman beslenme teşkilatı (Deutschen Gesllschaft für Ernaehrung ) tarafından 1995’de Fulda şehrinde yapılan açıklamada phytinasidin antioksidatif olduğu ve bu özelliğinedeniyle bağırsak kanserini dahi önleyici olduğu belirtilmiştir.

3) Buğday çimi başta E-Vitamini, B-Vitaminleri, doymamış yağ asitleri ve mineraller içermesi nedeniyle oldukça büyük değer içerir. Buğday tohumlarını çimlendirmek için Almanya’da çimlendirme çanakları (Keimschalle) yapılmıştır. Buğday tohumları bu çanaklara bir sıra konur ve üzerine su doldurulur, fazla su çanaklardan dışarı atıla¬cağın-dan tohumları nemli kalır ve 4-5 gün içinde çimlenirler. Bu çimler taze olarak yendiği gibi yıkandıktan sonra dövülerek grimsi beyaz çim sütü elde edilir ve bu süt buzdolabında bekletildikten sonra içilir. Çim veya çim sütündeki vitamin ve mineralleri başka hiç bir bitkide bulmak mümkün değildir. Peygamber Efendimizin (s.a.v) misafir ve torunları için buğday çiminden uhud adı verilen özel bir yemek yaptığını biliyoruz.

4) Türkiye’de kendi değerlerimiz unutulmuş ve insanlar beyaz undan ya-pılan pide ve francalı ekmek yeme hastalığına kapılmışlardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Unun kepeğini birlikte kulanınız” diyerek asırlarca evvel Müslümanları uyarmıştır. Peygamber Efendi¬mizin bu sözlerine Avrupalılar büyük orada uymuşlardır ve Almanya’ da genellikle kepekli ekmek tüketilir ve de 272 tür ekmek mevcuttur. Un beyazlaştıkça değerini kaybeder ve nihayet bu yanlış beslenme neticesinde insanlarda mineral-, ve vitamin yetersizliği ortaya çıkar ve bunun sonucu çok çeşitli hastalıklar ortaya çıkar. Bu hastalıkların başında cinsiyet yetersizliği (İktidarsızlık), damar sertliği, kalp enfarktüsü, tansiyon yükselmesi, deri hastalıklarından; ekzema, kaşıntı, alerjik, sulu ve kabuklu yaralar, kemiğin-yoğunluğunu kaybetmesi ve karaciğerin enzim yapmada yetersiz kalması gibi hastalıklar ortaya çıkar.

5) Kanada’nın Otowa şehrindeki Carleton Üniversitesinden Prof. Dr. Keith U. İngold ve ekibi E-Vitamini ile yaptıkları tedavi denemeleri yapılmıştır. Bitkilerden elde edilen E-Vitaminin sentetik E-Vitaminine göre vücut tarafından daha uygun yerlerde kullanıldığı ve daha tesirli olduğunu ve de daha çok kanda kaldığını tespit etmişlerdir. E-Vitaminin romatizmalı ağrıları azalttığı, bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği (İmmun Sistemi) ve kalbi kuvvetlendirdiği tespit etmiş¬lerdir. (Nhp. 3.97.457) Buğday kepeğinde yüksek aranda E-vitamini olası kepeğin önemini de artırmıştır.

 

Yan tesirleri: Sürekli beyaz un mamulleri (Pide, Francalı Ekmek, Makarna, Mantı....) tüketilmesi halinde kişide aminoasit, vitamin, ve mineral yetmezliği (eksikliği) ortaya çıkar ve uzun vadede saymakla bitiremeyeceğim oranda hasatlığın ortaya çıkmasına neden olur. Finlandiya’da prostat büyümesine karşı hastalara sentetik E-Vitamini verilmiş ve bunun prostat kanserine sebep olduğu ortaya çıkmıştır. Oysa bitkisel E-Vitaminin herhangi bir yan tesirinin olmadığı bilinmektedir. (yukarıda)

La mayor fiesta contra el aborto celebrada en España (¡hasta ahora!)

Una vista del Paseo de Recoletos. ¡Por donde no tenía que pasar la manifestación! Pero es que por el recorrido no cogía ya más gente.

Concentración Pro Vida Madrid España

Pro Life Protest Madrid Spain

1 3 4 5 6 7 8 9