Born in Ankara in the year of 1985, Cemal Can Ateş began to feel the influence of photography on his life deeply during those years when he was studying Public Administration at Abant İzzet Baysal University. At first, his sole concern was perhaps to capture and share what he could see around. But later on, he realized he had actually rediscovered this very passion, which goes back to his childhood and he could not name. Now, through this enthusiasm, he could firmly pursue such a strong desire to free senses in this world from flying away. Indeed, this page is perhaps the purest and tiniest step of this pursuance. Cemal Can Ateş, receiving no training on photography and seeking ways to improve himself in the field by going after the voice he hears, is still continuing with his post-graduate studies on Political Science at the same university..

_______________________________________________________________________________________________

1985’in Mart ayında Ankara’da doğdu. Üniversiteyi Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünde okudu. Ardından yine aynı üniversitede Siyaset Bilimi üzerine yüksek lisans yaptı. Aynı zamanda Anadolu Üniversitesi Fotoğrafçılık ve Kameramanlık mezunudur. Cemal Can Ateş izleyicidir. İzler ve gördüklerinden küçük bir parça ödünç ister. An’ları arşivleyerek anılara dönüştürme heveslisidir. Küçücükken yalnızca zihninde arşivleyebildiği bu ödünç görüntüler, bugün dijitalin de katkısıyla tuvallere ve albümlere basılıyor. Çocukluk döneminde adını koyamadığı bu tutkuyu lise yıllarında analog makinesiyle yeniden keşfetti. Artık bir göz açıp kapama refleksinin kendisine hediye ettiği görüntülerden çok daha fazlasına sahipti. Bu keşif sayesinde adım adım kendini besledi ve geliştirdi. 10 yılı aşkın bir süredir, fotoğrafların duran değil hareketli birer görsel olduğu inancıyla çekimler yapıyor. Fotoğrafçı bugün, başta düğün, doğum, bebek ve katalog çekimleri olmak üzere; portre, organizasyon, sokak, şehir ve sahne fotoğrafçılığı üzerine çalışmalar yürütmektedir.

Kendimce:

Düğün fotoğrafları apayrı bir özen gerektiriyor. Kaliteli bir iletişim ve beraberinde gelen uyum benim en önemli anahtarım. Bana göre fotoğrafın gücü süsünden değil, yalınlığından geliyor. O anı çarpıcı kılan, tam da o anın kendisi değil de nedir ki? Kontrolümüz dışında, bizden bağımsız akıp giden zamana müdahale etmeye gerek var mı sahiden? İhtiyacımız olan tek şey, deklanşöre basıp o güzelliklerden bir kesit kapabilmek ve o anı en doğal şekliyle durdurmak, tam da olduğu haliyle saklamak. Saklamak dedim çünkü, her baktığınızda o ana geri dönebilmenin en keyifli ve büyüleyici yoludur fotoğraf. Fotoğraflarımı çekerken benimsediğim temel yaklaşımı sözünü ettiğim bu yalınlık ve doğallık oluşturuyor. Deneyimlerim bana, özellikle insanın başrolde olduğu düğün ve portre türü çekimlerde belgesel nitelikte ve kurgusallıktan uzak bir çekim tavrının çok daha keyifli ürünler ortaya çıkardığını gösterdi. Bana göre estetik fotoğrafın sırrı hilesizliğinde ve safiliğinde yatıyor. Benzer şekilde düzenleme ve tasarım – baskı aşamalarında da fotoğrafın gerçek nitelik ve duygusunu kaybetmesine izin vermeyecek teknik bir çalışma yürütmeye özen gösteriyorum. Düğün fotoğrafçılığı çok yönlü bir plan, yaklaşım ve özen gerektiyor. Bu süreçte fotoğrafçı ile çiftler arasındaki iletişimin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Tüm önceliğim, hazırlık aşamasından mekan seçimine kadar her türlü konuda çiftlerimin kişisel tercih ve beklentilerini, kendi fotoğraf anlayışım ve tecrübemle buluşturabilmek.

Karnı burnunda bir anne, az sonra evlenecek heyecanlı bir çift, yağmurun aceleyle geçip gittiği bir sokak, tozu yeni durulmuş bir sahne, pırıl pırıl parlayan bir otel odası, dumanı kokusunu bağıran bir yemek ya da pasta mumunun ışığında bir yaş daha büyüyen küçük bir çocuk… Hepsi oradalar ve birkaç fotoğrafla zamanı köşesinden küçücük kıvırmak isterlerse diye, ben de buradayım. Bloğuma da göz atmanız dileğiyle. Sevgiler.

cemalcanates.com/blog/